Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2070 E. 2021/398 K. 23.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2070
KARAR NO: 2021/398
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2018
NUMARASI: 2016/207 Esas – 2018/209 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik kazasından kaynaklanan maluliyet tazminatı
KARAR TARİHİ: 23/03/2021
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 05.10.2015 tarihinde davacının sevk ve idaresindeki … plakalı motosikleti ile seyir halindeyken arıza şeridinde önlem almadan duraklayan, davalı şirkete zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı, dava dışı …’in sürücüsü olduğu … plakalı kamyonetin sol arka kısımlarına çarpması sonucu meydana gelen kazada davacının yaralandığını, fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 1.000 TL daimi maluliyet tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda, dosyada mevcut bilirkişi raporlarına göre kazanın meydana gelmesinde davacının kusurunun bulunduğu, davalı şirkete sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığı, tazminattan kusur oranları yönünde sorumlu tutulmaları gerektiğinden davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; … plakalı araç sürücüsü …’in, kaza tespit tutanağında kusurlu olduğunun belirtildiğini, yine ceza dosyasında alınan kusur raporuna göre asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, bu dosyadan kusur ve aktüer bilirkişiden alınan 18/10/2017 tarihli rapora göre davalıya sigortalı aracın dava dışı sürücüsü …’in % 20, davacının % 40, kalan % 40 kusurun motosikletin ön solunda giderken dikkatsiz ve tedbirsiz şekilde doğrultu değiştirip arkasından gelmekte olan davacının şeridine emniyetsiz şekilde giriş yapan plakası tespit edilemeyen tır aracının sürücüsüne izafesinin uygun olacağı kanaatine varıldığını, mahkemece İTÜ’den seçilen heyetten alınan raporda davalıya sigortalı aracın dava dışı sürücüsü …’in herhangi bir hatalı davranışının sabit görülmediği, davacı sürücünün hatalı davranışının % 50 oranında etkili olduğu, plakası meçhul tır kamyonunun kimliği meçhul sürücüsünün hatalı davranışının % 50 oranında etkili olduğunun tespit edildiğini, kusur raporları arasında çelişki oluştuğunu, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınmadan karar verilmesinin hatalı ve hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından 05.10.2015 tarihinde saat 00:35 sıralarında davacının sevk ve idaresindeki … plakalı motosikletle E80 otoyolunda seyir halindeyken, emniyet şeridinde duraklama yapan, davalıya sigortalı, dava dışı …’in sürücüsü olduğu … plakalı kamyonete arkadan çarpması sonucu meydana gelen kazada davacının yaralandığı, bu yaralanma nedeniyle sürekli işgöremezlik tazminatı talep edildiği anlaşılmaktadır. Davalı, kazaya karışan … plakalı aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olup, kendi sigortalısının kusuru oranında, azami poliçe limitine kadar zarardan sorumludur. İstanbul Anadolu 49. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/730 Esas 2017/67 Karar sayılı dosyasında kamyonet sürücüsü hakkında taksirle yaralamaya sebebiyet vermek suçundan açılan davanın yargılaması sırasında alınan trafik bilirkişi raporunda, motosiklet sürücüsü …’in ve sürücü …’in her ikisinin de kazanın oluşumunda asli kusurlu oldukları tespit edilmiş ise de mahkemece kazanın meydana geldiği otoyolun aydınlatmalı olduğu, kaza anında havanın açık, zeminin kuru olduğu, yolda görüşü engelleyecek bir başka unsurun bulunmadığı, yolun düz olup kaza mahalline yakın viraj yada tepe üstü gibi görüş mesafesini azaltacak olumsuz mahal şartları bulunmadığı, bu durumda 4’lü uyarı ışıklarını yakarak emniyet şeridinde duraklama yapan bir araç sürücüsünün yola ilave aparat koymasını gerektiren bir zorunluluk bulunmadığını, olay anında trafik kanununda izin verilen sınırların oldukça üzerinde alkollü olduğu belirlenen mağdurun duruşmadaki beyanına göre; olay anında sol tarafında seyir halinde bulunan ve plakası belirlenemeyen bir tır sürücüsünün ani şerit değiştirip üzerine gelerek kendisini emniyet şeridine doğru fırlatması sonucunda sanığın duraklama yapmış aracına arkadan çarpması neticesinde kazanın meydana geldiği kabul edildiğinde; zorunlu olarak emniyet şeridine aracını çekmiş olan sanığın, dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayan ve trafik kurallarına aykırılık teşkil edecek eylem ve davranışı olmadığı, kazanın meydana gelmesinde sanığa yüklenebilecek kusurlu davranış bulunmadığı, trafik bilirkişisinin sanığa kusur atfeden görüşü yerinde görülmeyerek dava dışı sürücünün taksirli davranışı bulunmadığından CMK’nın 223/2-c maddesi gereğince beraatine karar verilmiş, hüküm istinaf edilmeden kesinleşmiştir. Mahkemece alınan 18.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda kazanın meydana gelmesinde, davalıya sigortalı aracın dava dışı sürücüsü …’in, emniyet şeridinde arıza uyarısı üzerine durduktan sonra aracının dörtlü flaşörlerini yaktığı kabul edilecek olsa da vaktin gece, havanın karanlık oluşuna göre, arkadan gelen araç sürücülerinin daha gerilerden tedbir alabilmeleri bakımından aracının arka tarafına 150 m mesafeden fark edilebilecek şekilde reflektör dikmediği için % 20, … plakalı motosikletin sürücüsü davacı …’in % 40, motosikletin ön solunda giderken dikkatsiz ve tedbirsiz şekilde doğrultu değiştirip arkasından gelen davacının şeridine emniyetsiz şekilde giriş yapan plakası tespit edilemeyen tır aracının sürücüsüne % 40 oranında kusur izafe edilmiştir. Ceza mahkemesinde alınan kusur raporu ile çelişkinin giderilmesi amacıyla İTÜ fen heyetinden alınan 22/01/2018 tarihli raporda, kazanın meydana geldiği yolun yatay güzergahta düz, düşey güzergahta eğimsiz, aydınlatmalı otoyol kesimi olduğu, yolda emniyet şeridi üzerinde duraklamış bir aracın görülebilmesine engel teşkil edecek bir durumun bulunmadığını, kaza sırasında aydınlatma da bulunan otoyolda, sürücüsü olduğu kamyoneti arızalanması sebebiyle zorunlu olarak, emniyet şeridine çekerek, arka dörtlüleri yanar vaziyette duraklattığı anlaşılan dava dışı sürücü …’in, arkadan hızla gelip, solundaki şeridi takiben seyretmekte olduğu anlaşılan plakası meçhul aracın hareketinden etkilenerek kontrolsüz manevra ile emniyet şeridine doğru yönelen davacı sürücü … yönetimindeki motosikletin, emniyet şeridi üzerinde duraklatmış olduğu aracının arkasına çarpması sebebiyle kazaya karışmak durumunda kaldığını, dava dışı sürücü …’ın, arkasından ani gelişen beklenmedik durum karşısında, kazayı önleyebilmek bakımından alabileceği başkaca bir tedbirin bulunmadığı ve kazanın meydana gelmesinde etkili olacak nitelikte hatalı bir davranışının sabit görülmediği, davacı sürücünün hatalı davranışının % 50, plakası meçhul tır kamyonunun kimliği meçhul sürücüsünün hatalı davranışının % 50 oranında etkili olduğu tespit edilmiştir. Türk Borçlar Kanununun 74. maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Dava konusu olaya ilişkin olarak ceza mahkemesince maddi vaka değerlendirilirken sanık …’ın aracını arıza uyarısı ile yolun en sağındaki emniyet şeridine çektiği ve dörtlü flaşör tabir edilen uyarı ışıklarını yakarak durakladığı, sanık sürücünün kusurunun bulunmadığı kabul edilerek beraatine karar verilmiş ve ceza mahkemesi kararı kesinleşmiştir. Bu maddi olgunun artık hukuk mahkemesi için bağlayıcı nitelikte olması ayrıca raporlar arasındaki çelişkinin İTÜ’den seçilen üçlü bilirkişi heyetinden alınan rapor ile giderilmesi, kusura ilişkin üçlü bilirkişi heyeti raporunun dosya kapsamına ve kazanın oluş şekline uygun olması, meydana gelen kazada davalıya zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın sürücüsünün kusurunun bulunmaması nedeniyle ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun HMK’nin 353 /1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanununa göre alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL karar ve ilam harcı mahsup edilerek bakiye 23,40 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsil edilerek Hazineye gelir kaydına, 3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle sarfettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nin 361’inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/03/2021