Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2066 E. 2021/582 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2066
KARAR NO: 2021/582
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/02/2018
NUMARASI: 2013/91 Esas – 2018/99 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/04/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: 27/08/2006 tarihinde, davalı … Sigorta AŞ’nin ZMS sigortacısı ve davalı …’un sürücüsü olduğu … plakalı kamyon ile davalı … Sigorta AŞ’nin zorunlu koltuk sigortacısı, davalı … AŞ’nin işleteni ve davalı …’ın sürücüsü olduğu … plakalı otobüsün kaza yapması neticesinde, müvekkili … ile …’nın yaralandıklarını, müvekkili …’nın ,davacı …’nın annesi ve davacı …’nın eşi olduğunu, …’nın kaza sırasında araçta bulunduğunu, ancak ağır fiziksel bir zarara maruz kalmadığını, yaşanan bu kaza nedeniyle eşi ve oğlunun yaralanmasından dolayı manevi olarak zarar gördüğünü; kaza nedeniyle müvekkillerinin maddi ve manevi zarara uğradıklarını, kazanın meydana gelmesinde her iki araç sürücüsünün kusurunun bulunduğunu iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla her bir davacı için oluşan/oluşacak olan sorumluluk gereğince HMK’nın 106. maddesi kapsamında maddi ve manevi tazminatların kaza tarihi itibarıyla ayrı ayrı tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacılar vekili, İlk Derece Mahkemesinin ara kararına istinaden 14/06/2013 tarihli dilekçesiyle de davacı … için 20.000,00 TL, davacı … için 20.000,00 TL ve davacı … için 10.000,00 TL olmak üzere toplam 50.000,00 TL manevi tazminatın davalı sigorta şirketleri haricindeki diğer davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle: … plakalı aracın müvekkili Sigorta Şirketi nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı bulunduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun poliçe limitiyle sınırlı olduğunu, manevi zararlardan sorumlu olmadıklarını iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle: kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili Sigorta Şirketi nezdinde zorunlu koltuk ferdi kaza sigortasıyla sigortalı bulunduğunu, davacı tarafın taleplerinin zamanaşımına uğradığını, 6111 sayılı Kanun gereğince tedavi giderlerinden müvekkili Sigorta Şirketi’nin sorumlu olmadığını iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … AŞ cevap dilekçesinde özetle: davalı …’a ait ve müvekkili tarafından kiralanan … plakalı otobüsün karıştığı kaza nedeniyle müvekkili hakkında dava açılmasının haksız olduğunu, dava konusu kazanın, davalı …’un kullanmış olduğu … plakalı kamyonun, müvekkilinin işlettiği otobüse durduğu sırada çarpması nedeniyle meydana geldiğini, müvekkilinin işleteni olduğu araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Diğer davalılara usulüne uygun davetiye tebliğ edilmesine rağmen davalılar cevap haklarını kullanmamışlardır. İlk Derece Mahkemesince; “Tespit davası 6100 sayılı HMK ‘ nun 106. md.’sinde düzenlenmiş olup, 106 md. de “1- Tespit Davası yolu ile mahkemede bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının yada yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. 2- Tespit davası açanın kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. 3- Maddi vakıalar tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.” hükmü yer almaktadır. Buna göre tespit davası davacı tarafın bir hukuki ilişkinin varlığı, yokluğu veya içeriğinin belirlenmesi hakkında tespit hükmü elde etmek amacıyla açtığı davadır. Tespit davası ile sadece taraflar arasında ki hukuki ilişkinin varlığı, yokluğu yada tereddütlü içeriği tespit edilir. Kanunda belirtilen haller dışında tespit davası açmak isteyen davacı eda davası ile inşai davalardan farklı olarak korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğunu açıkça ispat etmek zorunluluğu altınadır. Gerek öğretideki görüşler gerekse de Yargıtay uygulamalarına göre tespit davası açılmasında hukuki menfaatin varlığı şu üç şartın varlığına bağlıdır. Birincisi davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalıdır. İkincisi bu tehdit davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalıdır. Üçüncüsü ise verilecek tespit hükmünün bu tehditi ortadan kaldırmaya elverişli etkisi bulunmalıdır. Davacının talebinin niteliği itibariyle güncel bir tehlike ile tehdit edilen bir hakkının bulunduğundan söz edilemez. Zira davalıların davaya konu kazada kusur ve sorumluluk yönünden davanın reddine ilişkin savunmaları güncel ve zarar doğurucu bir tehdit niteliğinden değildir. Uyumazlıkta olağan ölçülerde ileri sürülen bir savunma aracıdır. Ayrıca kural olarak eda davası açma olanağı varken tespit davası açılmasında hukuki yarar yoktur. Şöyle ki davacılar davaya konu kaza nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin ” eda davası” açmış olsalardı mahkememizce davalıların kazada kusur ve sorumluluklarının olup olmadığı, davacıların maddi ve manevi zararının olup olmadığı yönünde inceleme yapılacak davacıların maddi ve manevi zararının ve davalıların da kusur ve sorumluluklarının belirlenmesi halinde tazminata hükmedilecekti. Yani tespit istemine konu hukuki ilişki yada hukuksal durumun varlığı eda davası içerisinde zaten zorunlu olarak değerlendirilip sonuçlandırılacak idi. Dava ile erişilmek istenilen amaç aynı güvenle fakat daha basit bir yol ile gerçekleşebilecek ise o konuda dava açılmasında hukuki bir yarar yoktur. Aynı şekilde eda davası açılabilecek hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Hukuki yarar HMK 114 -h md. gereği dava şartıdır. Hakim önüne gelen bir davada dava şartlarının mevcut olup olmadığını re’sen gözetecektir. Tüm bu sebeplerden dolayı davacının eda davası açabilecek iken tespit davası açmakta hukuki yararının olmadığı, davada dava şartlarından olan hukuki yararın bulunmaması sebebiyle HMK 115/1-2 md.uyarınca davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: davanın, HMK’nın 107. maddesine göre açılan trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminatların tespiti ve tahsili istemine ilişkin olduğunu, ön inceleme duruşmasında bu hususun tespit edildiğini, dava dilekçesinde, HMK’nın 106. maddesinin hatalı olarak yazıldığını, kısmi eda davasının açılabildiği hallerde tespit davasının da açılabileceğini ve bu durumda da hukuki yararın var olduğunun kabul edilmesi gerektiğini; dava dilekçesinde, alacağın dayanağı olan hukuki ilişkinin gösterildiğini ve asgari miktarın da harca esas değer olarak 30.000,00 TL şeklinde belirtildiğini, 30.000,00 TL’lik miktarın açıklamasının yapılması için, hakimin davayı aydınlatma görevi bulunması nedeniyle taraflarına süre verilmesi gerekirken 6 yıl sonra davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, 24/10/2017 tarihli dilekçelerinde de belirttikleri üzere dosyaya gelen aktüerya bilirkişi raporunda vurgulandığı gibi, zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası kapsamında bilirkişiden ek rapor alınmamasının da hatalı olduğunu, kararın bu yönlerden usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava ve uyuşmazlık HMK’nın 107. maddesi kapsamında, TBK’nın 54. ve 56. maddeleri gereğince yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Dosya kapsamından, 27/08/2006 tarihinde, davacıların içerisinde yolcu olarak bulunduğu ve davalı … Sigorta AŞ (Yeni Ünvanı: … Sigorta AŞ.)’nin karayolu yolcu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi kaza sigortacısı, davalı … AŞ’nin işleteni ve davalı …’ın sürücüsü olduğu … plakalı yolcu otobüsü ile davalı … Sigorta AŞ (Yeni Ünvanı: … Sigorta AŞ.)’nin ZMS sigortacısı ve davalı …’un sürücüsü olduğu … plakalı kamyonun kaza yapması neticesinde, … plakalı otobüste yolcu olarak bulunan davacılar … ile …’nın yaralandıkları, davacı …’nın, davacı …’nın eşi ve davacı …’nın annesi olduğu; davacıların işbu davada, karayolu yolcu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası (KYTZKFKS) ve ZMSS poliçelerine istinaden HMK’nın 107. maddesi kapsamında davalı Sigorta Şirketleriyle birlikte tüm davalılar aleyhine belirsiz maddi tazminat davası açtıkları ve yukarıda da belirtildiği gibi 14/06/2013 tarihli dilekçesiyle de manevi tazminat miktarlarını netleştirmelerine rağmen Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda yukarıda da belirtildiği üzere, davanın tespit davası olduğu ve davacıların tespit davası açmakta hukuki yararlarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Çünkü, davacılar vekili dava dilekçesinde, hukuki ilişkiyi ve dava değerini 30.000,00 TL olarak belirtmiş ve yukarıda da belirtildiği üzere, Mahkemenin ara kararı gereğince de 14/06/2013 tarihli dilekçesinde, talep ettikleri manevi tazminat miktarlarını da açıkça belirtmiştir. Davanın açıldığı tarihte, davacı, maddi tazminat miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceğine göre, hukuki ilişkiyi, asgari bir miktar ve değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir ve bu şekilde dava açmakta da hukuki yararının var olduğunun kabul edilmesi zorunludur. Ayrıca davacılar vekili, karayolu yolcu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi kaza sigortacısı davalı … Sigorta AŞ’den tazminat talep etmiştir. Bir başka deyişle, davalı … Sigorta AŞ, kazaya karışan … plakalı otobüsün zorunlu koltuk ferdi kaza sigortacısıdır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi ile Dairemizin yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere, karayolu yolcu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası, yolculuğun başlangıcından bitişine kadar, otobüsün içinde veya dışında, otobüs hareket halinde iken veya değilken, yolculuk sırasında veya bekleme, duraklama ve mola yerlerinde karşılaşılabilecek her türlü kazalara karşı, sigortalılar (yolcular, sürücüler ve yardımcılar) yararına taşımacı tarafından yaptırılması zorunlu bir kaza (can) sigortası olup, kazanın oluşunda taşımacının yada sürücü ve yardımcılarının bir kusurları bulunmasa bile, ölümlerde sigorta poliçesinde yazılı tutarın tamamı, bir zarar (destekten yoksunluk) hesabı yapılmaksızın, ölen kişinin mirasçılarına eksiksiz ve kesintisiz olarak; yaralanmalarda beden gücü kayıp oranına göre zarar gören kişilere ödenir. Ödenecek tazminat miktarı yönünden “zarar sigortası – tutar (meblâğ) sigortası” ayrımında zorunlu koltuk sigortası, bir “tutar (meblâğ) sigortası”dır. Zarar sigortasında sigortacının ödeyeceği tutar, “sigorta değeri” ya da “sigorta poliçesinde yazılı tutar” olmayıp, sigortalının ya da üçüncü kişinin uğradığı “zararın tutarı”dır. Meblâğ sigortasında ise, sigortacı, sigorta ettirilen kişinin zarara uğraması durumunda, somut zarar ne olursa olsun, sigorta sözleşmesinde belirlenen tutarı (meblâğı), başka bir deyişle, sigorta poliçesinde yazılı olan “sigorta bedelini” eksiksiz ve tam ödemek zorundadır. 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ile buna bağlı Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden sonra düzenlenen 25/03/2004 tarihli Genel Şartlar A.3.2 maddesi 1.fıkrasında: “Bu sigorta ile teminat altına alınan bir kaza, sigortalının kaza tarihinden itibaren iki yıl içinde sakatlığına yol açtığı takdirde, tıbbi tedavinin sona ermesi ve sakatlığın kesin olarak tespiti sonucunda, sakatlık tazminatı aşağıda belirtilen oranlar dahilinde kendisine ödenir.“ denildikten sonra, (36) satırdan oluşan bir tabloya yer verilmiştir. Açıklanan bu hukuksal olgulara göre, bir meblağ sigortası olan zorunlu koltuk ferdi kaza sigortacısı olan davalı … Sigorta AŞ.’nin sorumluluğunun, diğer davalılardan farklı ve ayrı olduğu gözetilerek, tespit edilen sakatlık oranı ve KYTZKFKS Genel Şartları’na ekli cetvellere göre ödenmesi gereken meblağın, konusunda uzman bir bilirkişi marifetiyle hesaplanarak davalının sorumluluğunun tespiti gerekirken, bu yönde araştırma yapılmadan eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi de doğru olmamıştır. O halde Mahkemece, davalı … Sigorta AŞ’nin, karayolu yolcu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası kapsamındaki sorumluluğunun da belirlenebilmesi için yukarıda belirtildiği şekilde konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması, gerek duyulması halinde yeniden aktüerya bilirkişisinden ek rapor alınarak ve tarafların delillerinin değerlendirilerek davacıların maddi ve manevi tazminat talepleri konusunda nihai bir kararın verilmesi gerekmektedir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/04/2021