Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/2015 E. 2021/518 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/2015
KARAR NO: 2021/518
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/04/2018
NUMARASI: 2014/808 Esas – 2018/339 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/04/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Dava ve uyuşmazlık, TBK’nın 54 ve 56.maddeleri kapsamında yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “Tüm dosya kapsamı itibariyle meydana gelen trafik kazası sebebiyle davalı …’ın tam kusurlu olarak davacının 4 ay uzayabilecek mağduriyeti olduğu ve %14 oranında kaybetmiş olacak şekilde yaralanmasına sebebiyet verdiği anlaşılmış olup, davacının maddi tazminat talepleri itibariyle davalı … şirketi ile davacı anlaşmış olması sebebiyle davacının maddi tazminat talepleri nedeniyle feragat sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiği, meydana gelen olayda davacının yaralanması, kusur durumu, dosya kapsamı, tarafların sosyal ekonomik durumu birlikte değerlendirildiğinde meydana gelen olay sebebiyle davacının manevi tazminat taleplerinin kısmen kabul edilerek 20.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve … tan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesi gerektiği kanaati gelmiş olmakla” gerekçesiyle, “Davacı tarafından davalı … AŞ., … ve …’a yönelik açılan maddi tazminat davasının feragat sebebiyle reddine, davacı tarafından davalılar … ve …’a yönelik açılan manevi tazminat davasının kısmen kabul kısmen reddi ile; davacının davasının 20.000,00 TL’lik kısmının kabulü ile kaza tarihi olan 08/02/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine, davacı tarafın manevi tazminata ilişkin olarak 60.000,00 TL’lik kısmının reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili ile davalı … vekili istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının çok düşük olduğunu, manevi tazminatın tamamının kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ceza davasında davalı araç sürücüsü …’ın kusursuz olduğu gerekçesiyle beraat ettiğini, ceza mahkemesi kararının hukuk mahkemesinin bağladığını, bu nedenle davalı … ve araç sahibi olan müvekkili … aleyhine manevi tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ceza davasının kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini, Mahkemece hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu belirtmiştir. HMK 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından, 08/02/2012 tarihinde, dava dışı …’in sürücüsü olduğu ve davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu … plakalı araç ile davalı … AŞ.’nin ZMS sigortacısı, davalı …’ın maliki ve davalı …’ın sürücüsü olduğu … plakalı aracın kaza yapması neticesinde, davacının, Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 14/08/2015 tarihli raporunda mütalaa edildiği üzere, kaza nedeniyle %14.0 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı ve iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 4 aya kadar uzayabileceği şekilde yaralandığı, işbu davada, davacı tarafça maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulduğu ve Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece karara dayanak yapılan Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesinin 14/09/2017 tarihli raporunda, olayın meydana geliş şekli hakkında kesin kanaate varılamadığı ve olayın meydana geliş şeklinin iki ihtimale göre değerlendirildiği, tekmil verilere göre birinci ihtimalde: Olay sırasında davalı sürücünün aracının tüm ikaz ışıkları yanar halde iken çarpma meydana gelmiş ise; davalı sürücüsü … vasıtasının arızalanması üzerine sağ tarafa çekip ikaz ışıkları yanar halde iken, arkadan gelen davacının bulunduğu araç sürücüsünün vasıtasına çarptığı olayda kusurunun bulunmadığı, sürücü …’in, olay yerinde seyretmekte iken yola gereken dikkatini vermesi, yolun sağ tarafında ikaz ışıkları yanar şekilde duran aracı görmesi dikkatli bir şekilde uzağından geçerek seyrini sürdürmesi gerektiğinden, sürücü olay yerinde yola gereken dikkatini vermemekle, yolun sağ kenarında arızalı olarak duran ve ikaz ışıkları yanan vasıtayı zamanında görüp tedbir almayarak çarpmakla %100 oranında kusurlu olduğu; ikinci ihtimal de; olayın, davalı taraf sürücüsünün idaresindeki araçla sol taraftan geri geri gelerek sağ tarafa yanaşmak istediği sırada, arkasından gelen sürücünün vasıtasına arkadan çarpma şeklinde meydana gelmiş ise: davalı taraf sürücüsü … olay yerinde tek yönlü yolda gelen vasıtaları kontrol etmeden hatalı bir şekilde geri gelmemesi gerekirken, davalı sürücünün olay yerinde hatalı ve kontrolsüz bir şekilde tek yönlü yolda geri gelerek vasıtasına arka tarafından çarpıldığı olayda %100 oranında kusurlu olduğu; sürücü …’in olay yerinde seyri sırasında, geri gelen vasıtayı farkettiğinde mevcut şartlarda tedbir alamayıp çarptığı olayda, olayın oluş şekli ve şartlar değerlendirildiğinde kusursuz olduğu mütalaa edilmiştir. İlk Derece Mahkemesince, olayın ikinci ihtimalde belirtildiği şekilde (davalı sürücü …’ın, tek yönlü yolda gelen vasıtaları kontrol etmeden hatalı bir şekilde geri gelmesi esnasında, davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu aracın arkadan, davalı sürücü …’ın aracına çarpması şeklinde) gerçekleştiği kabul edilmiştir. Trafik kazası tespit tutanağı ile ceza soruşturması kapsamında dinlenen diğer mağdur beyanları da, olayın Mahkemece kabul edilen şekilde gerçekleştiğini teyit etmektedir. Bu nedenle, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. TBK’nın 74. maddesine göre hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da hukuk hakimini bağlamaz. Hukuk hakimi kural olarak ceza hakiminin belirlediği kusur oranı ile bağlı değil ise de, kesinleşen maddi olgu ile bağlıdır. Davaya konu trafik kazası nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı ve Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 15/06/2020 tarih ve 2019/8994 Esas-2020/3500 Karar sayılı ilamıyla kesinleşen, Küçükçekmece 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/04/2016 tarih ve 2012/351 Esas-2016/467 Karar sayılı kararında, iki ihtimalli ATK raporu karşısında olayın hangi ihtimal dahilinde gerçekleştiği tam olarak tespit edilemediğinden, “Şüpheden sanık yararlanır.” ilkesi dikkate alınarak, sanık …’ın beraatine karar verilmiştir. Bir başka deyişle ceza kararında kesinleşen bir maddi olgu bulunmadığından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf iddia ve itirazı da yerinde değildir. Davacı vekilinin, manevi tazminatın çok düşük olduğuna; davalı … vekilinin ise manevi tazminatın fahiş olduğuna yönelik istinaf iddia ve itirazlarına gelince; kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanmasının niteliği ve maluliyet oranı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının, TBK’nın 56.maddesinde düzenlenen manevi tazminat müessesesine ve hakkaniyet ilkesine uygun olduğu kanısına varıldığından, tarafların bu yöne ilişkin iddia ve itirazları yerinde görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 23,40 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 1.366,20 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 341,55 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 1.024,65 TL karar ve ilam harcının davalı …’dan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-Davacı ile davalı …’ın istinaf başvurusu nedeniyle sarfettikleri yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.08/04/2021