Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1970 E. 2021/324 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1970
KARAR NO: 2021/324
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/04/2018
NUMARASI: 2017/1065 (E) 2018/420 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 04/03/2021
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketine ZMM sigorta poliçesi ile sigortalı olan … plaka sayılı aracın karıştığı tek taraflı trafik kazasında müvekkillerinin desteği olan araç sürücüsü …’ın öldüğünü, kazadan sonra sigorta şirketine başvurulduğunu ancak olumsuz yanıt alındığını belirterek baba … için 1.000,00 TL çocuk … için 1.000,00 TL olmak üzere toplam 2.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihininden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı tarafça istinaf yoluna başvurulan işbu 07/11/2016 tarih 2016/489 E. 2016/739 K. sayılı hüküm, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 16. Hukuk Dairesinin 03/11/2017 tarih 2017/635E. 2017/3415 K. Sayılı kararı ile “olayda geçerli olan zamanaşımı süresinin 5237 sayılı TCK ‘nun 66/1-d maddesi uyarınca 15 yıl olduğu dolayısıyla davanın süresi içerisinde açıldığı” gerekçesiyle kaldırılmış, mahkemece davanın esasına girilerek yeniden yapılan yargılama sonunda karar başlığında esas ve karar numarası yazılı karar ile davacıların davasının kabulü ile davacı … için 26.346,59 TL destekten yoksun kalma tazminatı, davacı … için 36.176,63 TL destekten yoksun kalma tazminatının 20/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir. Bu hükme karşı da davalı vekili tarafından; davacıların murislerinin kusuruna dayanarak hak talebinde bulunmalarının mümkün olmadığını, kazanın müteveffanın tam kusuru ile gerçekleşmiş olması nedeniyle müvekkil sigorta şirketinin sorumluluğunun bulunmadığını, ıslah işleminin usule aykırı olduğunu, rücuya tabi ödemelerin tazminat tutarından mahsup edilmesi gerektiğini, dosyaya sunulan evraklarla davacıların rücuya tabi ödeme aldığı hususunun sabit olduğunu, avans faizine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı/babanın hesap tarihinde yaşayıp yaşamadığı araştırılmadan veyahut ömür süresi 2016 yılında son bulmasına rağmen bu tarih esas alınmadan hesaplama yapılmasının hatalı olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, 10/11/2007 tarihinde … plaka sayılı araç sürücüsünün, tam kusurlu bir şekilde gerçekleştirdiği trafik kazası neticesinde vefat etmesi nedeniyle aracın trafik sigortacısı olan davalı taraftan talep edilen destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Kazaya karışan araç 15/07/2007 başlangıç 15/07/2008 bitiş tarihli poliçeye göre davalı sigorta şirketi tarafından trafik sigortasıyla teminat altına alınmıştır. Destek zararı, ölenin mirasçılarının (yakınlarının) zarara neden olanlardan talep ettikleri bir tazminattır. İşletenin (sürücünün) yakınlarının uğradıkları destek zararının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığı konusunda açık bir yasal düzenleme bulunmadığı gibi poliçe genel şartlarında da böyle bir kısıtlamanın olmadığı anlaşılmaktadır. O halde; işletenin ölümü nedeni ile onun desteğinden mahrum kalanların trafik sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilecekleri ilke olarak kabul edilmelidir. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 14/03/2019 gün ve 2017/17-1089 E, 2019/294 K sayılı ilamında, işletenin ve şoförün, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup bu zarar gerek kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemeyeceğinden destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilebileceği kabul edilmiştir. (HGK’nın 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Kararı, HGK’nın 22.2.2012 gün, 2011/17-787 Esas 2012/92 Karar sayılı kararı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 08/12/2015 tarih, 2014/3061 Esas, 2015/13605 Karar sayılı kararları da aynı yöndedir.) Rizikonun teminat kapsamında olmadığına ilişkin istinaf itirazı yerinde değildir. Davacı tarafından yapılan ıslah işleminde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Kaldırma kararından sonra tahkikat yeniden başlamakta, ıslah işlemi yapılmasına usulen bir engel bulunmamaktadır. Bilinen olguların mevcut olması durumunda faraziyeye göre hesaplama yapılamayacağından ötürü müteveffanın babası olan … bakımından PMF yaşam tablosundaki bakiye ömrüne göre değil, hesap tarihinde sağ olması nedeniyle hesap tarihindeki yaşına göre hesaplama yapılmış olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Dosya içerisindeki SGK evrakına göre, vefat hadisesi nedeniyle davacılardan …’ye ölüm aylığı bağlanmıştır. SGK tarafından hak sahibine gelir değil uzun vadeli sigorta kolundan aylık bağlanmış olması nedeniyle sigorta üzerinden hak sahiplerine yapılan/yapılacak ödemelerin tazminattan mahsubu mümkün değildir. Diğer yandan istinaf aşamasında bu konuda yazılan müzekkereye olumsuz cevap verilmiştir. Davaya konu araç kapalı kasa kamyonet niteliğinde ticari bir araçtır. Bu durumda avans faizine hükmedilmiş olmasında da usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu durumda yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olduğuna göre yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 maddesi hükmü uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasasına göre alınması gereken 4,270,96 TL karar ve ilam harcından, davalı vekili tarafından peşin yatırılan 1.067,74 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 3.203,22 TL istinaf karar harcının istinafa başvuran taraftan tahsil edilerek HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, 6100 sayılı HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle karar verildi. 04/03/2021