Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1889 E. 2021/227 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1889
KARAR NO: 2021/227
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/04/2018
NUMARASI: 2016/300 Esas – 2018/393 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi Tazminat (TTK’nın 1472. Maddesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/02/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Dava ve uyuşmazlık, TTK’nın 1472. maddesinden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince, “Mahkememizce dosyanın incelenmesinde, davalı tarafın %100 kusurlu olduğu kaza nedeniyle davacı … şirketinin sigortalısına ödemiş olduğu tazminatın bakiye kalan kısmını davalıdan rucüen tahsilini talep ettiği anlaşılmış olup alınan bilirkişi raporunda davacı iddialarının destekler nitelikte olduğu, davacı talebinde davalı tarafın sigorta şirketince karşılanan miktarları tenzil ederek eldeki davayı açtığı bu bakımdan davacının talep ettiği miktar kadar davalı şirkete rücu hakkının bulunduğu” gerekçesiyle, “Davanın kabulü ile 25.500,00 TL’nin 16/04/2013 tarihinden itirabaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, … yönünden takipsiz bırakılan davanın açılmamış sayılmasına,” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme hükmünün tümüyle eksik ve hatalı tespitler içeren bilirkişi raporuna dayalı olarak verildiğini, kaza tespit tutanağında kazanın meydana gelmesinde müteveffa …’ın, Karayolları Trafik Kanunu’nun 54. maddesinde sayılan “geçme kural ve yasaklarına” ne ölçüde aykırı hareket ettiğinin; kazanın oluşuna, müteveffanın hangi kusurlu eylemiyle sebep olduğunun açık ve net bir kesinlikte belirtilmediğini, bu nedenle bilirkişi raporunda, araç sürücüsü müteveffa …’a %100 oranında kusur atfeden bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağını, dava konusu kazada müteveffa …’ın ve dava dışı araç sürücüsünün kusurlarının denetime elverişli bir şekilde tespiti yönünden bilirkişi heyetinden rapor alınması taleplerinin Mahkemece reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira kaza tespit tutanağında, kazaya karışan aracın yaklaşık 30 metre sürüklendiği göz önünde bulundurulduğunda; kazanın meydana gelmesi ve hasarın boyutunun artmasının, dava dışı …’a ait sigortalı aracın fren aksamının bakımının yapılmamış veya söz konusu aracın lastiklerinin ekonomik ömrünü tamamlamış olmasından kaynaklanmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, dolayısıyla 13/11/2017 tarihli bilirkişi raporunun kusur incelemesi kapsamında yeterli ve denetime elverişli bir rapor olmadığını, tümüyle davacının sunduğu ekspertiz rapora esas alınarak hasar incelemesi yapılması ve dava konusu talepten, aracın transmikserinin sovtaj değeri mahsup edilmeksizin hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafça sunulan ekspertiz raporunda toplam hasar bedelinin 69.500,00 TL olarak tespit edilmesine karşılık, davacı şirket tarafından, sigortalıya toplam 95.000,00 TL tutarında ödeme yapıldığını, iddia edilen toplam hasar bedelinin üzerinde yapılmış olan 25.500,00 TL tutarındaki ödemenin, dava dışı sigortalıya ödenmesinin hiçbir dayanağı olmadığı gibi anılan ödeme nedeniyle, müvekkili şirkete rücu edilmesinin de hiçbir hukuki dayanağının bulunmadığını; bilirkişi raporunda, transmikser kazanı için belirtilen 35.000,00 TL’lik tespitin gerçekçi ve kabul edilebilir olmadığını, transmikser kazanının ikinci el piyasa rayicinin ortalama 10.000,00 TL civarında olduğunu, dolayısıyla transmikser kazanının, kaza tarihinde fiilen kullanılabilir durumda olup olmadığı ve sovtaj bedelinin bulunup bulunmadığının bilirkişi raporuyla tespit edilmesi gerektiğini; Yerel Mahkeme kararının gerekçesi, somut ve hukuki bir irdelemeyi içermediğinden, HMK’nın 294. ve 297. maddelerine açıkça aykırılık oluşturduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından, davacının kasko sigortacısı olduğu … plakalı transmikser kullanım nitelikli kamyon ile müteveffa sürücü …’ın sürücüsü ve davalı …’nin işleteni olduğu … plakalı aracın 25/12/2012 tarihinde çarpışması neticesinde, ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiği; işbu dosyada, davacının, kasko sigortalısına ödediği tazminatı TTK’nın 1472. maddesine dayanarak davalılardan talep ettiği ve Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece karara dayanak yapılan ve tek bilirkişi tarafından düzenlenen kusur-zarar bilirkişi raporunda; kazanın meydana gelmesinde … plakalı aracın sürücüsü müteveffa …’ın %100 oranında kusurlu olduğu, davacı nezdinde kasko sigortasıyla sigortalı bulunan … plakalı araç sürücüsü …’un kusurunun bulunmadığı; davacı tarafın, davalıdan talep edebileceği maddi tazminat miktarının 25.500,00 TL olduğu mütalaa edilmiştir. Bilirkişi raporunun yapılan incelemesinde, raporun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlenmediği, kusur ve zarar tespitinin tek bir bilirkişi tarafından yapılmasının, somut uyuşmazlık bakımından doğru olmadığı gibi, rapordaki tespitlerin, trafik kazası tespit tutanağı ile davacı tarafça ibraz edilen ekspertiz raporundaki hususların irdelenmeksizin tekrarından ibaret olduğu; raporun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı kanısına varıldığından, davalı vekilinin istinaf başvurusundaki iddia ve itirazlar yerinde görülmüştür. O halde, Mahkemece, kazanın meydana gelmesinde, araç sürücülerinin kusurlarının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumundan rapor alınması ve sonrasında ayrı bir bilirkişiden maddi zarara ilişkin rapor alındıktan sonra, tarafların iddia, itiraz ve delillerinin değerlendirilmesi sonucunda nihai bir kararın verilmesi gerekmektedir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.18/02/2021