Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/188 E. 2019/635 K. 05.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/188
KARAR NO : 2019/635
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/09/2017
NUMARASI : 2017/4673 Esas – 2017/4673 Karar
DAVANIN KONUSU: İş Gücü Kaybı Tazminatı
KARAR TARİHİ: 05/12/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili sigorta tahkim komisyonuna verdiği başvuru dilekçesinde; 24/09/2010 tarihinde meydana gelen trafik kazasında plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen motosikletin yaya konumunda olan 2009 doğumlu …. ve annesine çarpması sonucu fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak üzere 40.050,00 TL sakatlık tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 01/06/2017 tarihli dilekçesi ile 70.673 TL üzerinden davasını ıslah etmiştir.Davalı vekili Tahkim Komisyonuna verdiği cevap dilekçesinde; başvuran vekilinin eksik belge ile başvurduğunu, eksik belgeler tamamlamadan kötü niyetli olarak tahkime başvuruda bulunduklarını, usule ilişkin savunma hakları saklı kalmak şartıyla başvuru sahibinin iddialarını ispat zorunda olduğunu beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.Uyuşmazlık Hakem Heyeti % 50 kusur oranını benimseyerek 20.486,30 TL sürekli iş göremezlik tazminatının kabulüne, fazlaya dair talebin reddine karar vermiştir.Davacı vekili İtiraz Hakem Heyetine başvurusunda % 50 kusur oranının kabul edilebilecek bir oran olmadığını, tehlike sorumluluğu gereğince Karayolları Trafik Kanunu’nun 86. maddesi uyarınca zarar görenin veya üçüncü kişinin kusurlu olduğunu ispat etmedikçe davalının sorumluluktan kurtulamayacağını, davanın tam kabulü gerektiğini beyan ederek itirazda bulunmuştur.Davalı Güvence Hesabı itiraz dilekçesinde; davacının başvuru şartlarını yerine getirmediğini, talebin usulden reddi gerektiğini, başvuru sahibinin kazadan kaynaklı mağduriyetinin ispatlanması gerektiğini, dosyada mevcut kusur raporları arasında çelişkinin giderilmesi gerektiğini, kusur tespiti yapılamaması sebebiyle % 50 kusura göre karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığını, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası genel şartlarında motorlu bisikletlerin kullanılmasından ileri gelen hallerin teminat dışı hallerden sayıldığını, bu sebeple olayda kazaya sebebiyet veren aracın motorlu bisiklet olması sebebiyle sorumluluklarının olmadığını beyan etmiştir.İtiraz Hakem Heyeti; başvuranın başvuru sırasında eklemiş olduğu maluliyet raporunu hüküm vermeye yeterli kabul ederek, zarar veren araç ile annenin müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağını, bu sebeple davacı vekilinin itirazını kabul edilerek % 100 kusura göre karar verilmesine, davalı sorumluluğu olmadığını iddia etmişse de, dosya aşamalarında motosiklet sözünün geçtiği ve iyiniyet ilkesi gereği araç tespitinin söz konusu olmadığı durumlarda, mağdur ifadesinin geçerli ve yeterli kabul edilerek başvuru sahibinin talebinin kısmen kabulüne ve davacı vekilince yapılan itirazın reddine karar vermiş, karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; öncelikle kazaya sebep olan aracın cinsinin tespit edilmesi gerektiğini, motorlu bisiklet olması halinde teminat dışı haller kapsamında olduğunu, maluliyet raporunun ilgili yönetmeliklere uygun olmadığını, mahkemece kusur raporu alınmadan hüküm kurulmasının yasal olmadığını, karşı tarafın yaya olması sebebiyle müteselsil sorumluluk ilkesi uygulanmasının söz konusu olmadığını, dosyasında plakası tespit edilmeyen motosiklet sürücüsünün % 25 kusurlu olduğunu, Uyuşmazlık Hakem Heyetinde plakası tespit edilmeyen araç sürücüsünün % 50 kusurlu olduğu belirlenmiş olmasına rağmen, İtiraz Hakem Heyetinin %100 üzerinden kusur takdir etmesinin usule aykırı olduğunu beyan ederek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat talebine ilişkindir.HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Davacı vekili 31/01/2017 tarihli başvurusuyla, başvurudan 7 yıl önce meydana gelen trafik kazası sebebiyle oluşan maluliyete ilişkin tazminat talebinde bulunmuştur. Olayın meydana gelmesinden uzunca bir süre sonra başvuruda bulunulması karşısında iyi niyet ilkesinden söz ederek mağdur ifadesinin geçerli ve yeterli kabul edilmesi ve davacının, plakası ve niteliği belirlenemeyen motosikletin çarpması sonucu yaralandığına ve aracın da tescile tabi araç olmadığını ispat külfetinin Güvence Hesabına yüklenmesi neticesinde davacı vekilinin talebinin kabul edilmesi hayatın olağan akışına, usule, yasaya ve dosya içeriğine uygun görülmemiştir. Trafik kazası sonucu yaralandığını beyan eden davacının, -aradan geçen zaman itibarıyla- davalının kendisini savunabileceği tüm deliller ortadan kalktıktan sonra tazminat talebinde bulunması ve ispat yükünün karşı tarafta olduğunun kabul edilmesi isabetli görülmemiştir. Bu olgular karşısında, ispat yükünün yer değiştirdiği, davacı tarafın iddiasını ispat yükü altında olduğu ve davacının iddiasını ispatlayacak kaza tespit tutanağı, tanık, kamera kaydı gibi delil sunamadığı anlaşılmakla, davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı sonucuna varılarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :A-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, HMK’nın 353/1-b/2 maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere Sigorta Tahkim Komisyonu/ İtiraz Hakem Heyetinin yukarıda tarih ve numarası belirtilen kararının KALDIRILMASINA,Buna göre; 1-İspatlanamayan davanın REDDİNE, 2-6728 sayılı Kanun’un 36.maddesi ile değişik 492 sayılı Harlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına,3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30/17.maddesi gereğince başvuru dilekçesindeki miktar dikkate alınarak karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen vekalet ücretinin 1/5’i olan 1.761,20 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,4-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,B-İSTİNAF TALEBİ BAKIMINDAN :1-6728 sayılı Yasa’nın 36.maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına,2-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine,3-Davalı tarafça yatırılan 85,70 TL istinaf başvuru harcı ile 49,00 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama giderinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,5-İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/12/2019