Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1860 E. 2021/365 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1860
KARAR NO: 2021/365
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/04/2018
NUMARASI: 2017/54 Esas – 2018/414 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/03/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava ve uyuşmazlık, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14.maddesi ve TBK’nın 53/3.maddesi kapsamında destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “Bilirkişi tarafından hazırlanan ve detaylı, gerekçeli ve dosya kapsamı ile uyumlu olması nedeniyle hükme esas alınan raporda; Müteveffanın %75 kusurlu olduğunu, hak sahibi davacı eşin halen 24 yaşında olup, halen 6 ve 4 yaşlarında bakıma muhtaç 2 kız çocuk annesi olduğunu, kaza tarihinden itibaren 4 yıla yakın bir süre geçtiği halde yeniden evlendiğine dair bir bilgi ve belgenin mevcut olmadığını, UYİM tarafından yapılan araştımada 21-25 yaşları arası dul bir kadın için yeniden evlenme şansı ihtimalinin %40 olarak belirlenmiş ve bu oranda 18 yaşından küçük her bir çocuk için 5 puan indirileceğinin belirlenmiş olduğunu, davacı eş için 18 yaşından küçük 2 çocuk annesi olduğu kabul edilerek hesaplanan maddi tazminat miktarında %30 yeniden evlenme şansı ve ihtimaline isabet eden tutarda indirim yapılarak kalacak olan %70 tutarındaki miktar hak sahibi davacı eş yararına maddi tazminat olarak nazara alınması gerektir, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta poliçelerinde ölüm halinde kişi başına teminat limiti tutarının 268.000,00 TL kapsamında kaldığının sabit olduğu, davacı baba … 01/10/1949 D.lu ve kaza tarihi itibariyle 64 yıl 8 ay 25 günlük olup, 65 yaşında olduğu kabul edilerek P.M.F 1931 işaretli yaşama tablosuna göre muhtamel bakiyle ömrünün 12 yıl ve muhtemelen 77 yaşına kadar yaşacak olduğunun, bu itibarla müteveffa oğlunun desteğinden mahrum kaldığı sürenin 12 yıldır, davacı anne …’in 08/01/1948 D.lu ve kaza tarihi itibariyle 66 yıl 5 ay 28 günlük olup, 66 yaşında olduğu kabul edilerek P.M.F 1931 işaretli yaşama tablosuna göre muhtemel bakiye ömrünün 11 yıl ve muhtemelen 77 yaşına kadar yaşayacak olduğu, bu itibarla müteveffa oğlunun desteğinden mahrum kaldığı sürenin 11 yıl olduğu, davacı eş …’in poliçede belirlenen teminatla sınırlı olarak Nihai ve gerçek maddi zararının 145.754,36 TL , davacı davacı baba …’in poliçede belirlenen teminatla sınırlı olarak Nihai ve gerçek maddi zararının 18.771,24 TL, davacı anne …’in poliçede belirlenen teminatla sınırlı olarak Nihai ve gerçek maddi zararının 20.901,99 TL miktarı ile kabulüne ve davalıya başvuru tarihi olan 19/12/2016 tarihin takip eden 8 iş günü sonrası için oluşan 29/12/2016 tarihinden itibaren avans faizi yürütülmek suretiyle davalıdan tahsiline” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava öncesinde müvekkili kuruma başvuru yapılmadığından, 2918 sayılı Kanun’un 97.maddesine göre başvuru şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, sigortalı araç sürücüsü …’in kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduğunu, 6704 sayılı Kanun ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90, 92 ve 99.maddelerinde yapılan değişiklik nedeniyle davacıların tazminat taleplerinin teminat dışında olduğunu, kazanın meydana gelmesinde sürücülerin kusur durumlarının netleştirilmeksizin karar verilmesinin hatalı olduğunu, destekten yoksun kalma zararının hesaplanmasında, TRH 2010 Yaşam Tablosu ve 1,8 teknik faizin dikkate alınması gerektiğini, SGK tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarının tespit edilerek, müvekkili kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, faizin dava tarihinden yasal faiz olması gerektiğini, belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından, 26/06/2014 tarihinde, davacıların desteği (davacılar … ile …’en çocuğu ve davacı …’in eşi) …’in sürücüsü olduğu … plakalı traktör ile dava dışı …’ın sürücüsü olduğu … plakalı aracın çarpışması nedeniyle meydana gelen trafik kazası neticesinde, davacıların desteği sürücü …’in vefat ettiği; davacıların desteği …’in sürücüsü olduğu aracın ZMSS poliçesinin bulunmaması nedeniyle davacıların, işbu davada davalı … aleyhine, destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunduğu ve Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Somut uyuşmazlıkta, trafik kazası, 26/06/2014 tarihinde gerçekleştiğinden, kaza tarihindeki Yargıtay içtihatları ile ortaya konulan ilke ve kurallar ile 2981 sayılı Kanun hükümleri ile ZMSS Genel Şartları gereğince değerlendirme yapılması gerekmektedir. Destek zararı, ölenin mirasçılarının (yakınlarının) zarara neden olanlardan talep ettikleri bir tazminattır. İşletenin (sürücünün) yakınlarının uğradıkları destek zararının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığı konusunda açık bir yasal düzenleme bulunmadığı gibi poliçe genel şartlarında da böyle bir kısıtlamanın olmadığı anlaşılmaktadır. O halde; işletenin ölümü nedeni ile onun desteğinden mahrum kalanların trafik sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilecekleri ilke olarak kabul edilmelidir. Nitekim davalı tarafın dayandığı karardan sonra verilen Hukuk Genel Kurulunun 14/03/2019 gün ve 2017/17-1089 E, 2019/294 K sayılı ilamında, işletenin ve şoförün, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup bu zarar gerek kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemeyeceğinden destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilebileceği kabul edilmiştir. (HGK’nın 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Kararı, HGK’nın 22.2.2012 gün, 2011/17-787 Esas 2012/92 Karar sayılı kararı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 08/12/2015 tarih, 2014/3061 Esas, 2015/13605 Karar sayılı kararları da aynı yöndedir.) Bu itibarla davalı vekilinin destekten yoksun kalma tazminatının koşullarının oluşmadığına dair istinaf itirazında isabet bulunmamaktadır. Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı bakımından zarar gören üçüncü kişi konumunda olması nedeniyle alacaklı-borçlu sıfatlarının birleşmediği, zira eldeki davada alacaklının zarar gören 3. kişi konumundaki davacı, açılacak rücu davasında borçlunun ise mirasçılar/mirasın reddi durumunda terekesi olduğu gözetildiğinde alacaklı-borçlu sıfatının birleşmediği kabul edilmektedir (Yargıtay 17 HD 2016/9481 E. 2019/5042 K. kararı ve benzeri nitelikteki diğer kararları aynı yöndedir.). Bu nedenle davalı vekilinin bu yöne ilişkin itirazı yerinde değildir. Mahkemece karara dayanak yapılan 20/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda; kazanın meydana gelmesinde davacıların desteği (sürücü) …’in %75, dava dışı sürücünün %25 oranında kusurlu olduğu; desteğin %75’lik kusuruna tekabül eden destekten yoksun kalma tazminatı miktarlarının, davacı (ölenin eşi) … için 145.754,36 TL, davacı (ölenin babası) … için 18.771,24 TL, davacı (ölenin annesi) … için 20.901,99 TL olarak tespit edildiği anlaşılmıştır. Bilirkişi raporunun yapılan incelemesinde, raporun, HMK’nın 279.maddesinde aranılan koşullar ile kaza tarihinde yürürlükte bulunan ZMSS Genel Şartları hükümlerine uygun olarak düzenlendiği, kusur oranlarının, olayın oluş şekli (davacıların desteğinin sürücüsü olduğu traktörün arka lambaları yanmaksızın aniden yola çıkması nedeniyle dava dışı araçla çarpışması), trafik kazası tespit tutanağı ve ATK raporuyla uyumlu olduğu; destekten yoksun kalma tazminatı hesaplama yönteminde herhangi bir hatanın bulunmadığı, raporun, denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğu kanısına varılmıştır. Bu nedenle davalı vekilinin kusur ve tazminat hesaplama raporlarına yönelik istinaf iddia ve itirazları yerinde görülmemiştir. Ayrıca dava öncesinde davacı tarafça, davalı …’na 13/12/2016 tarihinde başvuru yapılması, bu başvurunun davalı …’na 19/12/2016 tarihinde tebliğ edilmesi ve davaya konu olayın trafik kazası olması nedeniyle davacılara SGK tarafından rücuya tabi bir ödemenin yapılmasının mümkün olmamasına göre, davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf iddia ve itirazlarında da isabet bulunmamaktadır. Davalı vekilinin faizin türüne yönelik istinaf iddia ve itirazına gelince, davacıların desteği (sürücü) …’in sevk ve idaresindeki ZMSS poliçesi bulunmayan traktör ticari bir araç olmadığına göre, Mahkemece, yasal faize hükmedilmesi gerekirken avans faize hükmedilmesi doğru olmamıştır. Bir başka deyişle davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf iddia ve itirazı yerinde görülmüştür.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A-)Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre: 1-)Davacıların davasının kabulü ile, davacı … için 145.754,36 TL, … için 18.771,24 TL ve … için 20.901,99 TL nin 29/12/2016 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 2-)Alınması gerekli 12.666,56 TL harçtan davacılar tarafından peşin yatırılan 31,40 TL ‘nin ve bilahare ikmal edilen 620,00 TL ıslah harcının mahsubu ile 12.015,16 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydedilmesine, 3-)Davacılar tarafından yapılan 31,40 TL başvuru harcı, 31,40 TL peşin harç, bilahare ikmal edilen 620,00 TL ıslah harcı, 4,60 TL vekalet harcı, 7,25 TL vekalet pulu ve 1.117,00 TL tebligat/müzekkere/bilirkişi gideri olmak üzere toplam 1.811,65 TL giderin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 4-)Davacılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap olunan 17.075,66 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 5-)Davacılar tarafından yatırılan ve harcanmayan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
B-)İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN: 1-)Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-)İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 35,00 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 98,10 TL istinaf başvuru harcının davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-)İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-)İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair, davacılar … ve … yönünden HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin; davacı … yönünden HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.18/03/2021