Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1858 E. 2021/186 K. 11.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1858
KARAR NO: 2021/186
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/03/2018
NUMARASI: 2015/86 Esas – 2018/309 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/02/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 07/10/2013 tarihinde, davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile sağ şeritte seyir halinde iken aniden önündeki aracı sollayarak sol şeride geçip tedbirsizliği ve dikkatsizliği nedeniyle, karşıdan karşıya geçen müvekkillerinin mirasbırakanı …’a çarparak ölümüne neden olduğunu, davalı … Sigorta AŞ.’nın aracın ZMS sigortacısı, davalı …’nin TBK’nın 66. maddesinde düzenlenen adam çalıştıran, davalı … Kiralama ve Ticaret AŞ.’nin aracın işleteni, davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın da gerekli önlemleri almaması nedeniyle sorumlu olduğunu iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla HMK’nın 107. maddesi kapsamında destekten yoksun kalma tazminatı tutarlarının belirlenerek davalı Sigorta Şirketi yönünden temerrüt tarihinden, diğer davalılar yönünden olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tüm davalılardan alınarak davacılara verilmesine; sorumluluğun derecesine ve maddi zararın kapsamına göre yargılamanın son aşamasında miktarı bildirilecek manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Ayrıca davacılar vekili 07/10/2015 tarihli dilekçesinde davacılar …, … ve … için 40.000,00’er TL manevi, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla şimdilik 1.500,00’er TL destekten yoksun kalma; davacı … için ise 20.000,00 TL manevi ve 500,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı talep ettiklerini belirtmiş ve bu miktarlar üzerinden gerekli olan peşin harcı yatırmıştır. Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili …’ye, işveren sıfatıyla dava açıldığını ancak müvekkilinin işveren olmadığı gibi aracın maliki ya da işleteni de olmadığını, kazaya karışan … plakalı aracın malikinin, … Kiralama ve Ticaret AŞ. olduğunu ve aracın … Holding AŞ. tarafından kiralandığını, müvekkili …’nin ise … Holding AŞ.’nin yönetim kurulu üyesi olduğunu, kazaya karışan aracın, … Holding AŞ.’nin her türlü ihtiyacı için kullanılmasının yanı sıra yine ihtiyaca binaen şirket yönetim kurulu üyelerinin de kullanımına tahsisi edildiğini; müvekkili sürücü … tarafından, diğer müvekkili …’nin Yeşilköy’deki evinden alınıp, Rumeli Hisarı’ndaki işyerine götürüldüğü sırada kazanın meydana geldiğini, müvekkili …’nin, aracı kiralayan şirketin yönetim kurulu üyesi ve araçta yolcu olduğunu, müvekkilinin araçla ilgili hiçbir tasarruf yetkisinin bulunmadığını ve sürücü …’ın da işvereni olmadığını, bu nedenle müvekkili … hakkında açılan davanın, pasif husumet yokluğundan reddini talep ettiklerini, dava dilekçesinde, davanın HMK’nın 107. maddesine göre belirsiz alacak davası olarak açıldığını ve maddi ve manevi tazminat miktarları belirtilmeksizin 5.000,00 TL dava değeri beyan edildiğini, manevi tazminat davasının belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle esasa girilmeden reddine karar verilmesi gerektiğini; destekten yoksun kalma tazminatı davasının HMK’nın 107. maddesine göre belirsiz alacak davası olarak açılabileceğini ancak asgari bir alacak miktarının gösterilmesi zorunluluğunun bulunduğunu iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde özetle; meydana gelen kaza ile müvekkili idarenin eylem veya işlemi arasında herhangi bir nedensellik bağı bulunmadığını, kaza tespit tutanağında ve ceza soruşturmasında davacıların mirasbırakanına %100 kusur atfedildiğini, müvekkilinin bir hizmet kusurunun bulunmadığını iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ. vekili cevap dilekçesinde özetle; trafik kazasına karıştığı belirtilen … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle müvekkili nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı bulunduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun poliçe azami limiti ve sigortalı araç sürücüsünün kusuruyla sınırlı olduğunu, kazanın meydana gelmesinde kusur oranlarının belirlenmesi gerektiğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Kiralama ve Ticaret AŞ. vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan … plakalı aracın 27/09/2010 imza tarihli araç kiralama sözleşmesine istinaden, “kiracı” sıfatıyla dava dışı … Holding AŞ.’ye 36 ay süreyle kiralandığını ve aracın 20/10/2010 tarihinde kiraca şirkete teslim edildiğini, müvekkili şirketin, aslen, … İthalat ve Dağıtım AŞ.’nın kısmi bölünmesi sonucunda, araç kiralama faaliyetinin halefi olduğunu, dolayısıyla kira sözleşmesinde kiraya veren olarak yer alan … İthalat ve Dağıtım AŞ.’nin halefi olarak, dava konusu aracın kiraya vereni sıfatıyla onun yerine geçtiğini, müvekkili bakımından pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, manevi tazminat davasının belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, kazanın, müteveffanın kusuru nedeniyle meydana geldiğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Mahkememizce yapılan yargılama sırasında Makine Mühendisi – İş Sağlığı ve Güvenliği uzmanı …’dan aldırılan raporda ise ,sürücü …’ın İBB ile birlikte % 80 , davacıların murisine % 20 oranında kusur atfedildiği görülmüş ise de soruşturma dosyasına ibraz olunan ATK kusur raporu ile söz konusu rapor arasında çelişki bulunduğundan kusur yönünden yeniden bilirkişi incelemesine karar verilmiştir. Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 03/01/2018 tarihli 53306942-101.02- 2017/38188/ 5953 sayılı raporunda da ;kazanın oluşumunda davalı …’ın kusursuz , davacıların murisi …’ın % 100 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Dava konusu kazada davacılar haksız fiil, sözleşme ve hizmet kusurundan kaynaklanan tazminat sorumluluğuna dayanmaktadır. Ancak ,dava konusu aracın maliki … Kiralama ve Ticaret AŞ. kazaya karışan … aracı 27/09/2010 tarihli 36 ay süreli araç kiralama sözleşmesi gereğince (kaza tarihinden önce) dava dışı … Holding A.Ş.’ne kiralamış ve 20/10/2010 tarihinde kiracı şirkete teslim etmiş olmakla kaza tarihi itibariyle işleten sıfatı ortadan kalkmıştır. … ise … Holding AŞ’nin yöneticilerinden olup dava konusu aracın şirketin her türlü ihtiyacı ile yönetim kurulu üyelerinin kullanımına tahsis edildiği beyan olunmuştur. Buna göre açılan davada … Kiralama ve Ticaret A.Ş. ile …’nin pasif husumet ehliyeti yoktur. Davacılar, davalı İBBB’nin kazanın meydana geldiği mahalde yayaların araç yoluna girme- lerini engelleyecek tedbirleri almadığından bahisle tazminat sorumluluğunun bulunduğunu iddia etmiş ise de , tazminat talebinin yasal dayanağının kamu kurumunun hizmet kusuruna dayandığı gözetildiğinde adı geçen kuruma karşı açılan davanın idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir. İş bu davada ZMMS sigortacısı durumundaki … Sigorta AŞ’nin tazminat sorumluluğunun sözleşmeye dayandığı, ayrıca sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsü davalı …’ın kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğu, yapılan yargılama sonunda araç sürücüsü …’ın kusursuz olduğu tespit edilmekle adı geçen davalıların da tazminat sorumluluğuna gidilemeyeceği” gerekçesiyle “Davalılar … Kiralama ve Ticaret AŞ. ve … aleyhine açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle HMK 114/1-d ve 115/2 gereğince usulden reddine, davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine açılan davanın yargı yolu caiz olmadığından HMK 114/1-b ve 115/2 gereğince usulden reddine, davalılar … ile … Sigorta AŞ. aleyhine açılan davanın esastan reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ATK Trafik İhtisas Dairesinin 03/01/2018 tarihili raporunda; kazanın oluşumunda davalı …’ın kusursuz, davacıların mirasbırakanı …’ın %100 oranında kusurlu olduğunun belirtildiğini, Mahkemece yargılama aşamasında aldırılan Makine Mühendisi-İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı …’ın raporunda; sürücü …’ın İBB ile birlikte %80, davacıların mirasbırakanının ise %20 oranında kusurlu olduğunun belirtildiğini, her iki rapor arasında çelişki bulunduğundan, Mahkemece, yeniden bilirkişi incelemesine karar verildiğini ve ATK’dan yeniden rapor alındığını, ancak bu rapora ilişkin itirazlarının Mahkemece dikkate alınmadığını, aralarında çelişki bulunan her iki ATK raporunda Trafik İhtisas Dairesinin Başkanı Müh. …’nın üye olduğunu ve her iki raporun altında imzasının bulunduğunu, dolayısıyla Yargıtayın emsal içtihatlarına da aykırı olan bu rapora dayanılarak karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı … Kiralama ve Ticaret AŞ. yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın HMK’nın 114/1-d ve 115/2. maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, Yerel Mahkeme tarafından, dava dilekçesinde belirtilen hususlarda yeterli araştırma yapılmaksızın eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verildiğini belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava ve uyuşmazlık, TBK’nın 53/3. ve 56/2. maddeleri kapsamında ölümlü trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Dava konusu olay nedeniyle yürütülen Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/99381 soruşturma sayılı dosyasına ibraz edilen ATK Trafik İhtisas Dairesinin 03/03/2014 tarihli raporunda; kazanın meydana gelmesinde sürücü …’ın kusursuz, müteveffa (yaya) …’ın asli ve tam kusurlu olduğu; işbu dosyaya ibraz edilen bilirkişi M.Sc. …’ın 04/05/2016 tarihli raporunda ise; kazanın meydana gelmesinde davalı … ile davalı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığının %80 oranında kusurlu oldukları, müteveffa …’ın %20 oranında kusurlu olduğu mütalaa edilmiştir. Her iki rapor arasında çelişki olması nedeniyle, İlk Derece Mahkemesince, bu çelişkinin giderilmesi amacıyla ATK’dan yeniden rapor alınması yoluna gidilmesi üzerine; ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından verilen 03/01/2018 tarihli raporda; davalı …’ın kusursuz, müteveffa …’ın %100 oranında kusurlu olduğu mütalaa edilmiştir. ATK tarafından verilen raporların yapılan incelemesinde; 03/03/2014 tarihli raporda, üye olarak Müh. …’nın imzasının bulunduğu, Mahkemece çelişkilerin giderilmesi amacıyla alınan ve karara dayanak yapılan 03/01/2018 tarihli raporda da bu kez Müh. …’nın trafik ihtisas dairesi başkanı olarak imzasının bulunduğu anlaşılmıştır. Davacılar vekili, HMK’nın 281. maddesinde belirtilen yasal süresi içerisinde bu hususa ilişkin itirazlarını Mahkemeye bildirmesine rağmen, Mahkemece, 03/01/2018 tarihli kusur raporununun hükme dayanak yapılması doğru olmadığından, davacılar vekilinin bu yöne ilişkin istinaf iddia ve itirazı yerinde görülmüştür. Ayrıca Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin birçok kararında vurguladığı üzere, “2918 sayılı Kanun’un 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği” kanısına varıldığından, davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı hakkındaki davanın yargı yolu aciz olmadığından, HMK’nın 114/1-b ve 115/2. maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmesi de doğru olmamıştır. Bu durumda, Mahkemece, İstanbul Teknik Üniversitesi Trafik Kürsüsü veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Kürsüsünden seçilecek konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi heyetinden, tüm dosya kapsamı ve deliller ile ceza dosyasındaki 03/03/2014 tarihli ATK raporu ile işbu dosyadaki 04/05/2016 tarihli bilirkişi raporu arasındaki çelişkileri giderecek şekilde, kazanın meydana gelmesinde tarafların kusur durum ve oranlarının belirlenmesi açısından, ayrıntılı, gerekçeli, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bir rapor alındıktan sonra nihai bir kararın verilmesi gerekmektedir. Ayrıca nihai karar verilirken, davalı … hakkındaki davanın reddine ilişkin kararın, taraflarca istinaf edilmediğinden kesinleştiği hususunun da dikkate alınması gerekmektedir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/02/2021