Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1792 E. 2021/481 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1792
KARAR NO: 2021/481
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/04/2018
NUMARASI: 2015/700 (E) 2018/323 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 01/04/2021
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların murisi olan …’un, 03/05/2015 tarihinde, karşıdan karşıya geçerken … plakalı araç sürücüsü …’nun sevk ve idaresindeki araç ile kendisine çarpması sonucu olay yerinde vefat ettiğini belirterek desteğinden yoksun kalan davacılar için hesaplanacak destekten yoksun kalma tazminatının aracın trafik sigortacısı olan davalı taraftan tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davalı vekili davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, gerçekleşen kazada davalı trafik sigortacısının sorumluluğunu üstlendiği araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacılar vekili tarafından verilen istinaf dilekçesinde özetle; kaza tarihinin 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren genel şartlardan önceki bir tarih olduğunu, dolayısıyla davacıların ölenin mirasçısı sıfatıyla değil 3. kişi olarak talepte bulunduklarını, Yargıtay içtihatlarına göre destek tazminatı koşullarının oluştuğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava konusu kazanın, 03/05/2015 gün geceleyin, 96 metre ileride üst geçit olmasına rağmen yolun karşısına geçmek isteyen müteveffanın, sahil istikametinden gelip, … caddesi üzerinde bulunan yayaların hayvanların ve motorsuz araçların girmesinin yasak olduğu transit yolda ilk kısım olan yolu geçtikten sonra bariyerlerden atlayarak transit yola girmesi ve Bakırköy istikametinden gelmekte olan davalı tarafın sigortacısı bulunduğu aracın kendisine çarpması şeklinde meydana geldiği, olay nedeniyle yapılan yargılama neticesinde davalı sigortalı araç sürücüsü kusursuz bulunarak Bakırköy 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/243 Esas 2017/823 Karar sayılı kararıyla beraatine karar verilip, kararın kesinleştiği kaza tespit tutanağında da araç sürücüsüne kusur izafe edilmediği, araç sürücüsünün kaza esnasında hız sınırlamasına uyduğu, geceleyin aydınlatmanın bulunmadığı bariyerlerle bölünmüş bir gidiş bir geliş, ortadaki yolun da transit yol olarak kullanıldığı kaza mahalinde, bir yayanın yola çıkmasını öngörmesinin mümkün olmadığı ve bu nedenle kusur izafe edilmediği görülmektedir. Öncelikle, desteğin kusurunun mirasçılara yansıtılamayacağı kuralı, sigortalı araç sürücüsü veya işleten mirasçılarının, kendi trafik sigortacısına yönelttikleri destekten yoksun kalma tazminatı talepleri bakımından geçerlidir. Somut olayda, destek şahsı yaya konumunda olup bu kuralın uygulanabilme kabiliyeti bulunmamaktadır. Buna yönelik istinaf itirazlarında hukuken isabet yoktur. Diğer yandan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiştir. Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir. (Eren Fikret, Borçlar Hukuku, 9. B, s. 631 vd.; Kılıçoğlu Ahmet, Borçlar Hukuku, 10. B., s. 264 vd.) Aynı yasanın 86. maddesinde ise bu Kanunun 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir. Araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecektir. İşbu açıklanan yasal düzenlemelere göre araç işleteni ve dolayısıyla onun sorumluluğunu üstlenen trafik sigortacısının sorumluluğu bakımından, araç sürücüsünün kazanın gerçekleşmesinde az da olsa kusurlu olması şarttır. Az yukarıda ayrıntılarına yer verilen davaya konu kazının gerçekleştiği yer, zamanı ve oluş şekline göre araç sürücüsünün kusurlu bulunmadığına dair mahkemece benimsenen kusur durumunda herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı görülmektedir. Bu durumda yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olduğuna göre; yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 maddesi hükmü uyarınca davacılar vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 01/04/2021