Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1774 E. 2021/621 K. 20.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1774
KARAR NO: 2021/621
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/03/2018
NUMARASI: 2015/742 (E) 2018/294 (K)
DAVANIN KONUSU: Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı
KARAR TARİHİ: 20/04/2021
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince; “Davanın kabulü ile; 67.634,77 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve davalının sorumluluğu kaza tarihinde geçerli olan poliçe limitleri ile sınırlı olmak kaydı ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … AŞ vekili istinaf dilekçesinde özetle; müteveefanın desteğinden yoksun kalanların Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesini akdeden davalı şirketten talepte bulunamayacaklarını, alacaklı ile borçlu sıfatlarının aynı davacıda birleştiğini, araç sürücüsü …’nin alkolün etkisi altında kazaya karıştığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Aynı zamanda davacının eşi olan müteveffa destek …’nin davalı … AŞ tarafından ZMSS poliçesi ile sigortalanan … plakalı araçta iken meydana gelen tek taraflı kaza sonucu öldüğü konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Somut olayda, tartışılması gereken hukuki sorun, 22/12/2007 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu destek …’nin ölümü nedeniyle davacı lehine destekten yoksun kalma tazminatı hükmedilip hükmedilemeyeceğine ilişkindir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 91/1’inci maddesinde, “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”. Aynı Kanunun 85/1’inci maddesinde; bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı belirtilmiş, anılan Kanununun 85’inci maddesinin son fıkrasında maddesinde ise,“ işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükmüne yer verilmiş, dava konusu rizikonun gerçekleştiği ve kasko poliçesinin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1’inci maddesinde sigortanın kapsamı, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” biçiminde ifade edilmiştir. Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, ZMSS; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3’üncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekirki, tehlike sorumluluğu niteliğindeki işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumuluğu da 2918 sayılı KTK’nin 91’inci maddesinde düzenlenen sorumluluğu da tehlike sorumluluğu kapsamında değerlendirilmelidir. Öyleyse, hem işletenin hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibarıyla tehlike sorumluluğuna ilişkin olduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınarak, çözümlenmesi gerekmektedir. 2918 sayılı KTK’de mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu yanında, ZMSS poliçesinin akdedildiği ve rizikonun meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan kapsam dışında kalan hallerin düzenlendiği 92’nci maddesinde;“Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar. a)İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler, b)İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler, c)İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler, d)Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler, e)Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar, f)Manevi tazminata ilişkin talepler.” hükmü ile, zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış; burada örnekseme yoluna gidilmeyip; tek tek ve sınırlı olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır. Somut uyuşmazlık bakımından, davalı … AŞ ile müteveffa destek … arasında 14/03/2007-14/03/2008 dönemini kapsayan ZMSS poliçesinin akdedildiği ve rizikonun meydana geldiği 22/12/2007 tarihinde; 26/04/2016 gün ve 29695 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanunun 4’üncü maddesiyle değiştirilen 2918 sayılı KTK’nin 92/g maddesinin yürürlükte olmadığından, 01/06/2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren değişiklikten önce yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının uygulanması gerekmektedir.Haksız bir eylem sonucu ölenin desteğinden yoksun kalan kişiler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 53/3’üncü maddesine dayanarak bu sebeple uğradıkları kayıpların ödettirilmesini isteyebilir. Öğretide destek, “bir kimseye fiilen sürekli ve düzenli bir şekilde bakan ve olayların olağan akışına göre ona bu tarzda ilerine bakması kuvvetle tahmin edilen (büyük olasılık olan) kimse o kişinin desteğidir. Destekle ölenin baktığı kişinin, aynı ailenin bireyleri, kan hısmı veya birinin diğerinin mirasçısı olması şart değildir.” biçiminde tanımlanmakta, desteğin yardımı da “… Desteğin geçimini sağlama veya geçimine katkıda bulunma yardımı, para verme tarzında olabileceği gibi bir kimseye hizmet görme tarzında da olabilir. Keza bunların dışında bir fayda sağlama da destek olma durumu yaratabilir…” olarak açıklanmaktadır. (Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 11’inci bası, 2’nci cilt, sayfa 120) Diğer bir anlatımla destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler arasında, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği konusunda da herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 (E)- 2011/411 (K) sayılı kararında açıklandığı gibi; murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir. Davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdiği zarar; ileri sürüldüğü gibi desteğin sürücüsü olduğu araçla tek taraflı kaza yapmasından kaynaklansa bile salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Bu halde sürücünün ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez. Şu hale göre 2918 sayılı KTK’nin 92/g maddesinin poliçenin akdedildiği tarihte yürürlükte olmadığı da gözetildiğinde; sürücü murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, desteğinin kusurunun olması, davacının hakkına etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır. Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Somut olayda, davacıların talebi ve iddia ettiği zarar, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayanmaktadır. Dolayısıyla, davacıların ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacıya yansıtılamayacak ve desteğin kusuru onun desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir. Somut uyuşmazlık yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde, davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığının, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksun kalma zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağının, dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğinin, 2918 sayılı KTK ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın ZMMS poliçesini düzenleyen davalı … şirketinin, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığının ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacının da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğu, böylece ölenin desteğinden yoksun kalan davacının bu sebeple uğradığı zararın, ZMSS poliçesinde belirtilen limit kapsamında davalı … şirketinden tahsiline karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığının anlaşılması karşısında, davalı … AŞ vekilinin dilekçesinde ileri sürdüğü bu konulara yönelen istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15/06/2011 gün ve 2011/17-142 (E) – 411(K), 22/02/2012 gün 2011/17-787 (E) – 2012/92 (K) sayılı kararları) Bu nedenle davacı vekilinin dilekçesinde ileri sürdüğü müvekkili şeikete sigortalı araç sürücüsü işleteni ölümü sebebiyle müvekkili şirketten talepte bulunmasının mümkün olmadığı ve araç sürücüsünün alkollü olması nedeniyle ileri sürdükleri ödemezlik def’inin dikkate alınmadığına ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davalı … AŞ vekilinin dilekçesinde ileri sürdüğü alacaklı-borçlu sıfatlarının birleştiğine ilişkin istinaf nedenlerinin incelenmesine gelince; araç sürücüsünün yakınlarının uğradıkları destek zararları salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp öğretide ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Buna göre davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararında alacaklı-borçlu sıfatlarının birleşmediği, zira eldeki davada alacaklının; destekten yoksun kalan üçüncü kişiler; açılacak rücu davasında borçlunun ise mirasçılar olduğu gözetildiğinde alacaklı-borçlu sıfatının birleştiğinin kabulü olanaklı değildir. (Yargıtay 17’nci Hukuk Dairesinin 2016/9481 (E) – 2019/5042 (K) kararı ve benzeri nitelikteki diğer kararları aynı yöndedir.)
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … AŞ vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanununa göre alınması gereken 4.620,13 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.155,50 TL karar ve ilam harcı mahsup edilerek bakiye 3.464,63 TL karar ve ilam harcının davalı … AŞ’ den tahsil edilerek Hazineye verilmesine, 3-Davalı … AŞ’ nin istinaf başvurusu nedeniyle sarfettiği yargılama gidernin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.20/04/2021