Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1737 E. 2021/346 K. 16.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1737
KARAR NO: 2021/346
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/11/2017
NUMARASI: 2014/581 (E) 2017/1335 K)
DAVANIN KONUSU: Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat
KARAR TARİHİ: 16/03/2021
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince; “… Dava tarihinden sonra 5.000,00 TL maddi tazminat davacılara ödendiğinden bu tutar yönünden karar verilmesine yer olmadığına, 5.000,00 TL geçici ödemenin dava tarihi olan 17/05/2013 tarihinden ödeme tarihi olan 09/02/2016 tarihine kadar işlemiş avans faizinin davalılardan müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, geçici ödeme düşülmüş hali ile 45.771,71 TL (davacı … yönünden 39.436,91 TL, davacı … için 3.167,40 TL, davacı … için 3.167,40.-TL olmak üzere) maddi tazminatın davalı … Sigorta A.Ş yönünden dava tarihi olan 17/05/2013 tarihinden itibaren diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 25/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, davacıların manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile davacı … için 50.000,00 TL, davacı … için 30.000,00 TL, davacı … için 30.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan kaza tarihi olan 25/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müteselsilen tahsili ile adı geçen davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine …” karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacılar vekili dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisinin kusur oranını %65 olarak belirlenerek hesap yapıldığını, eksik incelemeyle hükmedilen kararın bozulması gerektiğini, müvekkilleri için hükmedilen manevi tazminat miktarının düşük olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ve .. vekili istinaf dilekçesinde özetle; maddi tazminat davası yönünden vefat edenin yaşı, olayın oluşu, kusur durumu dikkate alındığında tazminat miktarının yüksek olduğunu; manevi tazminatın miktarının, olayın özelliğine hakkaniyete uygun olmadığını, yargılama süresinde sigorta şirketi için tedbiren ödenmesi gereken miktarın 5.000,00 TL, müvekkilleri yönünde ise 5.000,00 TL olmak üzere 10.000,00 TL olmasına karşın 5.000,00 TL’nin mahsup edildiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Mahkemenin hükmüne esas aldığı Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesinin 11/07/2016 tarihli raporunda, davalı sürücü …’ın yönetimindeki otobüs ile davacıların desteği ölen …’nun kaza sırasındaki konumları ve davranışları irdelenerek; davalı sürücünün ve davacıların desteği ölen …’nun olayın meydana gelmesindeki kusur oranının, eylemler ile sonuç arasındaki nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde, yasal dayanaklarıyla birlikte, bilimsel ölçütlere, dosya kapsamından anlaşılan oluşa, usul ve kanuna uygun olarak saptandığı, aktüerya uzmanı bilirkişinin raporunda ise davacılar lehine hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatından davacıların desteğinin kusuruna isabet eden %65 oranında indirim yapıldığının anlaşılması karşısında, davalılar vekili ile davacılar vekilinin istinaf başvuru dilekçelerinde ileri sürdükleri kusur oranının belirlenmesine ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Hükme esas alınan aktüerya uzmanı bilirkişi raporunda; davacıların desteği ölen …’nun yaşı, destek süresi, kazanç durumu ile desteğin muhtemel süresi ve destek gelirinin paylaştırılması suretiyle, davacıların destekten yoksun kalmalarından kaynaklanan zararın Kanuna ve Yargıtay’ın süreklilik gösterilen kararlarına uygun biçimde belirlendiğinin anlaşılması karşısında; HMK’nin 279’uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan aktüerya uzmanı bilirkişinin raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığından, davalılar vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürdüğü bilirkişi raporuna ve hasarın miktarına bildirdikleri delillerin toplanmadığına ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.İlk derece mahkemesince 19/11/2015 tarihli duruşmada davacılar vekilinin geçici ödeme talebinin kısmen kabulüyle 10.000,00 TL’nin davalılardan müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun 5.000,00 TL ile sınırlı olmasına karar verilmiş, davalı … Sigorta AŞ vekili tarafından dosyaya 06/06/2017 tarihinde sunulan dilekçede; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 76’ncı maddesine göre kabul edilen geçici ödeme kararı nedeniyle 5.000,00 TL ana paranın 817,00 TL ferileri ile icra dosyasına ödendiği bildirilerek dilekçe ekinde, 5.360,15 TL ile 457,55 TL’nin davacı …’nun hesabına yatırıldığına ilişkin dekontları sunulması karşısında davalılar … ve … vekilinin 10.000,00 TL tedbir ödemesi yapıldığının dikkate alındığına ilişkin istinaf nedeni isabetli değildir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56’ncı maddesinin 2’nci fıkrasına göre hâkim, ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görenin veya ölenin yakınlarına uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/06/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hâkimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacılar ile davalıların dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, ATK İstanbul Trafik İhtisas Dairesinin raporundan anlaşılan kusur oranlarına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacılar lehine hükmolunan manevi tazminat miktarında isabetsizlik bulunmadığından, davacılar vekili ile davalılar vekilinin dilekçelerinde ileri sürdükleri hükmolunan manevi tazminatın miktarına yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekili ile davalılar … ve … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca davacılardan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL karar ve ilam harcı mahsup edilerek bakiye 23,40 TL istinaf karar ve ilam harcının davacılardan müştereken ve mütesilsilen tahsiline, 3-Harçlar Kanunun uyarınca davalılar … ve …’dan alınması gereken 10.982,31 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 2.745,60 TL karar ve ilam harcı mahsup edilerek bakiye 8.236,71 TL karar ve ilam harcının istinaf davalılar … ve …’dan müştereken ve mütesilsilen tahsiline, 4-İstinaf kanun yoluna başvuranlar tarafından istinaf başvurusu nedeniyle sarfettiği yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, 7-Davacılar ve davalılar vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi nedeniyle nihai kararı kesinleşen ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbire ilişkin 18/11/2013 ve 13/04/2015 tarihli ara kararlarında aksi belirtilmediğinden HMK’nin 397’nci maddesi uyarınca 34 ZC 3818 plaka sayılı aracın devrinin önlenmesi yönünden konulan tedbirin kaldırılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.16/03/2021