Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1723 E. 2021/211 K. 16.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1723
KARAR NO: 2021/211
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/01/2018
NUMARASI: 2015/1285 (E) – 2018/73 (K)
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat
KARAR TARİHİ: 16/02/2021
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın eşi …’ın 19/04/2015 günü kullandığı araç ile seyir halindeyken geçirdiği kaza sonucu hayatını kaybettiğini, kendisi bir işte çalışmayan ev hanımı olan müvekkilinin genç yaşta dul kaldığını, ailesinin yardımına muhtaç hale geldiğini, eşinin ölmesinden sonra yoksun kaldığı destekten yoksun zararının tanzimi için iş bu davanın açılması gerektiğini belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde ölüm nedeniyle yapılan defin işlemleri, dini vecibe giderleri, refakatçi, yol, yakıt vs. giderler nedeniyle 10.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karıştığı ifade edilen … plaka sayılı aracın müvekkili şirket tarafından Zorunlu Karayolu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesi ile sigortalandığını, davacıların taleplerini Karayolları Trafik Kanunu ve Trafik Sigortası Genel Şartları karşılığında poliçe kapsamında olmadığını, KTK’nin 91’inci maddesi gereğince işletenden talep hakkı bulunmadığından müvekkili şirkettende herhangi bir talep hakkı bulunmadığını, davacının müteveffa araç işletenine karşı dava açma hakkı olmadığını, müteveffanın gelir durumunun SGK kayıtları ve vergi levhası gibi somut kanıtlarla kanıtlanması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Davanın kısmen kabulüne, davacı … yönünden 164.318,85 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 15/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte kaza tarihinde geçerli olan sigorta poliçesi limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla davalı sigortadan tahsili ile davacıya verilmesine, davaya konu destekten yoksun kalma tazminatına avans faizi işletilmesi talebinin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı vekili dilekçesinde özetle; bir kimsenin kendi kusuru ile kendi ölümüne sebep olması sonucunda sorumluluk doğduğuna ilişkin hiçbir somut düzenlemenin bulunmadığını, yalnızca yorum yoluyla oluşturulmuş bir içtihat mevcut olduğunu, bu hatalı içtihadın tespiti üzerine poliçe genel şartları ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda (KTK) değişiklik yapıldığını, 2918 sayılı KTK’nin 90’ıncı maddesine göre Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatların bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda ön görülen usul ve esaslara tabi olduğunu, önceki bir boşluğa yönelik açık düzenleme yapan Kanunun artık bağlayıcı olduğunu, Türk Borçlar Kanunun 55’inci maddesi gereği rücuya tabi Sosyal Güvenlik Kurumu ödemelerin tazminat hesabından indirilmesi gerektiğinin dikkate alınmadığını, diğer yandan husumet itirazı ve alacaklı-borçlu sıfatının birleşmesine ilişkin itirazlarının değerlendirmediğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Aynı zamanda davacının eşi olan müteveffa destek …’ın davalı … Sigorta Şirketi tarafından ZMSS poliçesi ile sigortalanan … plakalı araçla seyir halinde iken meydana gelen tek taraflı kaza sonucu öldüğü konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Somut olayda, tartışılması gereken hukuki sorun sürücüsü ve işleteni müteveffa destek …’ın yönetimindeki araç ile seyir halindeyken meydana gelen trafik kazası sonucu ölümü nedeniyle davacı lehine destekten yoksun kalma tazminatı hükmedilip, hükmedilemeyeceğine lişiknidir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 91/1’inci maddesinde, “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”. Aynı Kanunun 85/1’inci maddesinde; bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı belirtilmiş, anılan Kanununun 85’inci maddesinin son fıkrasında maddesinde ise,“ işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükmüne yer verilmiş, dava konusu rizikonun gerçekleştiği ve kasko poliçesinin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1’inci maddesinde sigortanın kapsamı, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” biçiminde ifade edilmiştir. Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, ZMSS; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3’üncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekirki, tehlike sorumluluğu niteliğindeki işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumuluğu da 2918 sayılı KTK’nin 91’inci maddesinde düzenlenen sorumluluğu da tehlike sorumluluğu kapsamında değerlendirilmelidir. Öyleyse, hem işletenin hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibarıyla tehlike sorumluluğuna ilişkin olduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınarak, çözümlenmesi gerekmektedir. 2918 sayılı KTK’de mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu yanında, ZMSS poliçesinin akdedildiği ve rizikonun meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan kapsam dışında kalan hallerin düzenlendiği 92’nci maddesinde;“Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar. a)İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler, b)İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler, c)İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler, d)Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler, e)Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar, f)Manevi tazminata ilişkin talepler.” hükmü ile, zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış; burada örnekseme yoluna gidilmeyip; tek tek ve sınırlı olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır. Somut uyuşmazlık bakımından, davalı … Sigorta Şirketi ile müteveffa destek … arasında ZMSS poliçesinin akdedildiği ve rizikonun meydana geldiği tarihlerde; 26/04/2016 gün ve 29695 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanunun 4’üncü maddesiyle değiştirilen 2918 sayılı KTK’nin 92/g maddesinin yürürlükte olmadığından, 01/06/2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren değişiklikten önce yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının uygulanması gerekmektedir. Haksız bir eylem sonucu ölenin desteğinden yoksun kalan kişiler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 53/3’üncü maddesine dayanarak bu sebeple uğradıkları kayıpların ödettirilmesini isteyebilir. Öğretide destek, “bir kimseye fiilen sürekli ve düzenli bir şekilde bakan ve olayların olağan akışına göre ona bu tarzda ilerine bakması kuvvetle tahmin edilen (büyük olasılık olan) kimse o kişinin desteğidir. Destekle ölenin baktığı kişinin, aynı ailenin bireyleri, kan hısmı veya birinin diğerinin mirasçısı olması şart değildir.” biçiminde tanımlanmakta, desteğin yardımı da “… Desteğin geçimini sağlama veya geçimine katkıda bulunma yardımı, para verme tarzında olabileceği gibi bir kimseye hizmet görme tarzında da olabilir. Keza bunların dışında bir fayda sağlama da destek olma durumu yaratabilir…” olarak açıklanmaktadır. (Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 11’inci bası, 2’nci cilt, sayfa 120) Diğer bir anlatımla destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler arasında, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği konusunda da herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 (E)- 2011/411 (K) sayılı kararında açıklandığı gibi; murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir. Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdiği zarar; sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Sürücünün ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez. Şu hale göre 2918 sayılı KTK’nin 92/g maddesinin poliçenin akdedildiği tarihte yürürlükte olmadığı da gözetildiğinde; sürücü murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, desteğinin kusurunun olması, davacının hakkına etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır. Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Somut olayda, davacıların talebi ve iddia ettiği zarar, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayanmaktadır. Dolayısıyla, davacıların ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacıya yansıtılamayacak ve desteğin kusuru onun desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir.Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davacı …’ın destek zararının 164.313,85 TL’den ibaret olduğu belirtilmiştir. Somut uyuşmazlık yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde, davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığının, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksun kalma zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağının, dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğinin, 2918 sayılı KTK ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın ZMMS poliçesini düzenleyen davalı … şirketinin, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığının ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacının da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğu, böylece ölenin desteğinden yoksun kalan davacının bu sebeple uğradığı zararın, ZMSS poliçesinde belirtilen limit kapsamında davalı … şirketinden tahsiline karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığının anlaşılması karşısında, davalı … Sigorta Şirketi vekilinin dilekçesinde ileri sürdüğü bu konulara yönelen istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15/06/2011 gün ve 2011/17-142 (E) – 411(K), 22/02/2012 gün 2011/17-787 (E) – 2012/92 (K) sayılı kararları) Davalı … Sigorta Şirketi vekilinin dilekçesinde ileri sürdüğü alacaklı-borçlu sıfatlarının birleştiğine ilişkin istinaf nedenlerinin incelenmesine gelince; araç sürücüsünün yakınlarının uğradıkları destek zararları salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp öğretide ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Buna göre davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararında alacaklı-borçlu sıfatlarının birleşmediği, zira eldeki davada alacaklının; destekten yoksun kalan üçüncü kişiler; açılacak rücu davasında borçlunun ise mirasçılar olduğu gözetildiğinde alacaklı-borçlu sıfatının birleştiğinin kabulü olanaklı değildir. (Yargıtay 17’nci Hukuk Dairesinin 2016/9481 (E) – 2019/5042 (K) kararı ve benzeri nitelikteki diğer kararları aynı yöndedir.) Sosyal Güvenlik Kurum Başkanlığı Tuzla Sosyal Güvenlik Kurumu Merkezi tarafından dava dosyasına gönderilen yazı da sigortalılardan … sigorta sicil numaralı …’ın 19/04/2015 tarihinde vefatı ile ilgili olarak sigortalının hak sahiplerine kurum tarafından aylık gelir bağlanmadığının bildirilmesi karşısında davalı … Sigorta Şirketi vekilinin dilekçesinde ileri sürdüğü SGK ödemelerinin tazminat hesabından indirilmesi gerektiğine ilişkin istinaf nedeni de isabetli değildir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … Sigorta Şirketi vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanununa göre alınması gereken 11.224,62 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 2.807,90 TL karar ve ilam harcı mahsup edilerek bakiye 8.416,72 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsil edilmesine, 3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle sarfettiği yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nin 361’inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi oy birliği ile karar verildi. 16/02/2021