Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1716 E. 2020/4369 K. 14.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1716
KARAR NO: 2020/4369
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/12/2017
NUMARASI: 2014/61 Esas – 2017/1001 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/12/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Genel Sigorta AŞ.’nin ZMS sigortacısı, davalı … Tic. ve San. AŞ.’nin işleteni ve davalı …’un sürücüsü olduğu … plakalı aracın 13/06/2011 tarihinde, müvekkilinin sürücüsü olduğu … plakalı araca arkadan çarpması nedeniyle meydana gelen trafik kazasında, müvekkilinin ağır bedensel zarara uğradığını, kazaya ilişkin olarak görülen ceza davasında Muğla Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/907 Esas-2012/1004 Karar sayılı kararıyla sanığın beraatine karar verildiğini, müvekkilinin aleyhine olan bu kararın kendileri tarafından temyiz edildiğini ve ceza davasının şu anda Yargıtay denetiminde bulunduğunu, olay mahallinde tutulan trafik kazası tutanağında müvekkilinin, varsayıma dayalı olarak asli kusurlu olarak gösterildiğini, ancak araçtaki hasar nedeniyle müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/743 Esas sayılı dosyasında açılan davada davalı sürücü …’un tam kusurlu olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin, ağır vasıta ve motosiklet sürücüsü ehliyetine sahip olduğunu, kaza nedeniyle müvekkilinin %100 oranında çalışma gücünü yitirdiğini, son derece elem ve acı çektiğini, bu nedenle maddi ve manevi tazminat taleplerinin olduğunu, müvekkilinin, ömür boyu bakım ve ulaşım için, asgari bir insanın yardımına (bakıcıya) ihtiyati olduğunu, bu nedenle bakıcı/ulaşım gideri karşılığında maddi tazminat taleplerinin bulunduğunu, müvekkilinin kaza öncesinde resmi kayıtlı çiftçi olduğunu ve asgari ücretin üzerinde bir gelir elde ettiğini iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla HMK’nın 107. maddesi kapsamında şimdilik 5.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen (davalı Sigorta Şirketi’nin poliçe limiti ile sorumlu olması kaydıyla) tahsiline; 20.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve … San. ve Tic. AŞ.’den olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Tic. ve San. AŞ. vekili cevap dilekçesinde özetle; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesine göre 2 yıllık zamanaşımı geçirildikten sonra dava açıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin, “…” markası altında uzun süreli araç filo kiralama faaliyetiyle iştigal ettiğini, kaza yapan … plakalı aracın bu kapsamda uzun süreli araç kiralama sözleşmesi ile dava dışı … AŞ.’ye kiralandığını ve 07/01/2009 tarihinde aracın teslim edildiğini, müvekkilinin işleten sıfatının bulunmadığını, husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, buna ilişkin delillerini dosyaya ibraz ettiklerini, Mahkemece gerekli görülmesi halinde müvekkilinin ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılabileceğini, gerek kaza akabinde tutulan kaza tutanağında gerek ceza dosyasında, gerekse müvekkili şirket tarafından davacı aleyhine açılan davada mahallinde yapılan keşifte, davacının asli kusurlu olduğunun açıkça tespit edildiğini, manevi tazminatın koşullarını oluşmadığını, talep edilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının fahiş olduğunu iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Genel Sigorta AŞ. vekil cevap dilekçesinde özetle; kazaya karıştığı belirtilen … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle müvekkili nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı bulunduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun poliçe limiti ve sigortalı araç sürücüsünün kusuruyla sınırlı olduğunu, öncelikle belirtmek gerekir ki, davacı tarafından, müvekkili aleyhine Sigorta Tahkim Komisyonuna yapılan başvurunun, davacının tam kusurlu olması sebebiyle reddedildiğini, davacı tarafın bu karara karşı itiraz yoluna gitmediğini, kararı temyiz etmediğini ve kararın kesinleştiğini, dolayısıyla davacının talebiyle ilgili olarak kesinleşmiş bir karar bulunduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkili Sigorta Şirketi’nin, bakım giderleri nedeniyle hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, zira bakıcı gideri, tedavi giderinden olduğundan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesiyle değişik 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesi ve 6111 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi gereğince SGK’nın sorumluluğunda olduğunu, davacının maluliyetine ilişkin raporun, “Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre Adli Tıp Kurumu tarafından belirlenmesi gerektiğini, müvekkili nezdinde sigortalı bulunan araç sürücüsünün kusursuz olduğunu, kusura ilişkin bütün raporlarda davacının tam kusurlu olduğu belirtilmişken, dava dilekçesindeki beyanlara göre, İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesinde devam eden bir davada alınan kusur raporunda, önceki tüm raporların aksine, davacının kusursuz olduğu belirtildiğinden bu dosyanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, aksi halde kusura ilişkin bir rapor alınacaksa Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınması gerektiğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …’a, dava dilekçesi usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen davalı cevap hakkını kullanmamıştır. Ancak yargılama aşamasındaki beyanında davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Maddi Tazminat yönünden açılan davanın KABULÜ İLE, 122.861,54-TL sürekli iş görmezlik tazminatı ve 160.129,43-TL bakıcılık giderinin davalı … sigorta a.ş. Yönünden 20.02.2014 tarihinden itibaren davalı … yönünden 13/06/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve … Sigorta A.Ş. müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davalı … San. ve Tic. AŞ. yönünden açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, manevi tazminat yönünden açılan davanın kısmen kabulü ile, 5.000,00-TL’nin 13/06/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, davalı …’tan alınarak davacıya verilmesine, davalı … A.Ş. yönünden açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine,” karar verilmşitir. Bu karara karşı, davalı … vekili ile davalı … Sigorta AŞ. vekili istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır. Davalı … Sigorta AŞ. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme nezdinde görülen ve kabulüne karar verilen bu davanın daha evvel Sigorta Tahkim Komisyonunun 2013-E.2179.53 sayılı başvurusu ile görüldüğünü ve davacı …’nın tam kusurlu olması sebebiyle başvurunun reddine karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, HMK’nın 114/1-i maddesi gereğince kesin hüküm dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, yargılama aşamasında bu hususa ilişkin itirazlarının Mahkemece dikkate alınmadığını, hükme esas alınan kusur raporlarının taraflarına tebliğ edilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde bulunduğunu, Yerel Mahkeme tarafından hükme esas alınan kusur raporlarının İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/743 Esas sayılı dosyasında alınan raporlar olup, ilgili dosyadaki raporların taraflarına tebliğ edilmeksizin hükme esas alındığını belirtmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece, İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/743 Esas sayılı dosyasındaki, davacının %75 oranında, müvekkilinin ise %25 oranında kusurlu olduğunu belirten raporun esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, ancak müvekkilinin bu dosyada taraf olmadığını ve raporun müvekkiline tebliğ edilmemesi nedeniyle müvekkiline, rapora karşı itiraz imkanı verilmediğini, müvekkilinin savunma hakkının kısıtlanmasının ciddi bir hata olduğunu, Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş ceza dosyası ile Sigorta Tahkim Komisyonu kararına göre, müvekkilinin kusurunun bulunmadığının tespit edildiğini, Mahkeme tarafından yeni bir heyet oluşturularak kusur yönünden rapor alınması ve müvekkiline tebliğ edilmesi gerektiğini, ceza dosyasında olayın oluş şeklinin (maddi vakıanın) kesinleştiğini, davacı tarafından dava konusu talepler nedeniyle daha önce Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuru yapıldığını ve davacının tam kusurlu olduğu gerekçesiyle başvurunun kesin olarak reddedildiğini, ancak Mahkemenin bu kararı görmezden geldiğini, kararın bu nedenle eksik ve hatalı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, TBK’nın 54. ve 56. maddeleri kapsamında yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Dosya kapsamından, davalı … Genel Sigorta AŞ.’nin ZMS sigortacısı, davalı … Tic. ve San. AŞ.’nin maliki ve davalı …’un sürücüsü olduğu … plakalı araç ile davacının sürücüsü olduğu … plakalı aracın 13/06/2011 tarihinde kaza yapması neticesinde, davacının yaralandığı ve bu yaralanma nedeniyle %100 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağının, Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 07/10/2016 tarihli raporuyla tespit edildiği, davacının işbu davada sürekli iş göremezlik ve bakıcı gideri adı altında maddi tazminat ile manevi tazminat talebinde bulunduğu ve Mahkemece yukarıda belirtildiği şeklide karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece karara dayanak yapılan ve İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/743 Esas-2015/488 Karar sayılı dosyasında bulunan 30/11/2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda, kazanın meydana gelmesinde motosiklet sürücüsü davacı …’nın asli ve %75 oranında kusurlu, otomobil sürücüsü davalı …’un tali ve %25 kusurlu olduğu mütalaa edilmiştir. Bu rapor dikkate alınarak ilgili dosyada verilen karar, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 21/11/2017 tarihili, 2016/17750 Esas-2017/10787 Karar sayılı ilamıyla onanarak kesinleşmiştir. Başka bir deyişle kazanın meydana gelmesinde, sürücü olan davacı ile diğer sürücü olan davalının kusur oranları kesinlik kazandığından, Mahkemece, kesinleşen kusur oranları ve karar tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen maluliyet raporu doğrultusunda, aktüerya raporu aldırılmasında herhangi bir hata bulunmamaktadır. Ancak davalı Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde, yargılama aşamasındaki beyanlarında ve istinaf dilekçesinde; işbu davadan önce davacının aynı taleple ilgili Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurduğu, başvurunun reddine karar verildiği ve kararın kesinleştiği iddiasında bulunmuştur. Başka bir deyişle “Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması” dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Dosyada bulunan Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakeminin 21/08/2013-2013/K.1647 tarih ve karar sayılı kararının yapılan incelemesinde; aynı kaza nedeniyle davacı tarafından, geçici-sürekli iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri zararının karşılanması amacıyla yapılan başvurunun, davalı sürücü …’un, ceza mahkemesinde kusursuz olduğuna dair alınan rapor gözetilerek, reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 24/12/2019 tarih, 2018/2521 Esas-2019/12433 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; “…Her ne kadar; hakem kurulunca verilen karar taraflara tebliğ edilmiş olduğundan hakem heyetinin kararının saklanması ve değişik işin bu şekilde kapatılmasına karar verilmiş ise de; 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesinin 23. fıkrasında, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin sigortacılıktaki tahkim hakkında da kıyasen uygulanacağı belirtilmiş, karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın tahkim usulüne ilişkin tebligatı düzenleyen 438. maddesinde de, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça tebligatın 11/02/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılacağı düzenlenmiştir. Bu itibarla hakem kararı kendisine verilen mahkeme, hakem kararının kendisine verildiğini ve kararın neden ibaret olduğunu iki tarafa da yazılı olarak tebliğ etmelidir. Her iki taraf hakkında da temyiz süresi ancak bu tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar.” Dosya içinde bulunan Sigorta Tahkim Komisyonunun 04/06/2018-K-2018/35435 tarih ve sayılı kararının yapılan incelemesinde, yukarıdaki Yargıtay ilamında belirtildiği şekilde, asliye ticaret mahkemesi tarafından kararın taraflara tebliğ edilip edilmediği tespit edilememiştir. Başka bir deyişle Sigorta Tahkim Komisyonunun ilgili kararının kesinleşip kesinleşmediği anlaşılamamaktadır. Bu durumda, davalı … Sigorta AŞ. vekilinin, bu yöne ilişkin iddia ve itirazının sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi ve HMK’nın 114/i maddesinde belirtilen “Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması” dava şartı yokluğunun bulunup bulunmadığının tartışılması ve değerlendirilmesi için, Mahkemece, Sigorta Tahkim Komisyonunun ilgili dosyasının celp edilerek, yukarıda değinilen Yargıtay kararı doğrultusunda incelemenin yapılması neticesinde, davalı Sigorta Şirketi aleyhine açılan maddi tazminat davası hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, davalı … Sigorta AŞ. vekili ile davalı … vekilinin maddi tazminata yönelik istinaf başvuruları yerinde görülmüştür.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalılar … vekili ile davalı … Sigorta AŞ. vekilinin maddi tazminata yönelik istinaf başvurularının kabulü ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının maddi tazminata ilişkin kısmının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Maddi tazminata ilişkin davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalılar … ile davalı … Sigorta AŞ tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.14/12/2020