Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/165 E. 2019/470 K. 14.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/165
KARAR NO: 2019/470
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/12/2016
NUMARASI: 2016/5007 D.İş – 2016/5007 D.iş Karar
(İtiraz Hakem Heyetinin 22/11/2016-2016/İHK-3135)
DAVANIN KONUSU: Güç Kaybı Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/11/2019
Yukarıda yazılı Sigorta Tahkim Komisyonu/İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurusunda özetle; müvekkilinin içerisinde yolcu olarak bulunduğu ve plakası bilinmeyen aracın tek taraflı ve tam kusurlu olarak 10/12/2014 tarihinde yaptığı kaza sonucunda yaralandığını, yolcu konumunda olan müvekkilinin hiç bir kusurunun bulunmadığını iddia ederek, fazlaya, manevi tazminat ve munzam zarara ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla 41.000 TL maluliyet tazminatı, 500 TL geçici işgöremezlik tazminatı ve 500 TL bakıcı gideri tazminatı olmak üzere şimdilik 42.000 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; kazanın suç işleme eylemi sırasında meydana geldiğinin kolluk kuvvetlerinin düzenlediği tutanaktan anlaşıldığını, kanunun her türlü tehlikeyi göze alarak cürüm işlemek üzere yapılan bir fiili koruma altına alamayacağını, bu nedenle Güvence Hesabının sorumluluğunun bulunmadığını iddia ederek, talebin reddine karar verilmesini istemiştir. Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından başvurunun reddine karar verilmiş, karara davacı vekili tarafından itiraz edilmesi üzerine İtiraz Hakem Heyeti, davacı vekilinin itirazının reddine karar vermiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin kaza yapan aracın içerisinde yolcu konumunda olduğunu, kolluk kuvvetlerinden kaçma gibi bir düşüncesinin bulunmadığını, müvekkil ile arkadaşının polisten kaçarken kaza yaptıklarının sabit olması halinde dahi bu hususun tazminat ödenmesine engel olamayacağını, ancak bir rücu sebebi olabileceğini, tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14.maddesi kapsamında trafik kazasından kaynaklanan güç kaybı tazminatı istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, 10/12/2014 tarihinde, ZMSS poliçesi bulunmayan, davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu ve sürücüsü … olan araç ile güvenlik kuvvetlerinden kaçtıkları esnada meydana gelen kaza sonucunda davacının yaralandığı, kaza anında davacı ve arkadaşının alkollü oldukları ve bu yaralanma nedeniyle davacının tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmıştır. Uyuşmazlık Hakem Heyeti, davacı ve araç sürücüsü (arkadaşı) … ile birlikte güvenlik kuvvetlerinden kaçmaya karar verdikleri ve bilerek aracı tehlikeli şekilde kullanmaları nedeniyle meydana gelen kaza sonucu yaralanan davacıya, TBK’nın 52. maddesi gereğince tazminat verilemeyeceği gerekçesi ile davacının tazminat başvurusunun reddine karar vermiştir. Davacı vekilinin bu karara itiraz etmesi üzerine İtiraz Hakem Heyetince, kazaya sebep olan eylemin hukuka aykırı olması ve mağdurların hukuka aykırı eylemleri sebebiyle TBK’nın 1404. maddesine göre davacı tarafın tazminat talebinin teminat dışında olduğu gerekçesi ile davacı tarafın itirazının reddine karar verilmiştir. TBK’nın 52. maddesine göre: “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.” Dosya içeriğine göre davacı, arkadaşı …’ın kullandığı araçta yolcu konumunda olup araç seyir halinde iken güvenlik kuvvetlerince aracın durdurulmak istendiği, ancak sürücünün buna uymayarak kaçtığı ve kovalamaca sırasında kazanın meydana geldiği, davacı ve arkadaşı sürücünün alkollü oldukları anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık ve İtiraz Hakem Heyetlerince davacının polisten kaçan sürücü ile aynı araçta ve alkollü olması nedeniyle TBK’nın 52. maddesi kapsamında değerlendirilerek tazminata hak kazanmadığı sonucuna varılmış ise de, varılan sonuç dosya içeriğine, usul ve kanuna uygun değildir. Sürücüsünün alkollü olduğunu bildiği araca binen davacının hak edeceği tazminat miktarından anılan madde hükmünce müterafik kusur nedeniyle indirim yapılması gerektiğinde şüphe yoktur. Ancak dosya kapsamından, davacının araca bindiği sırada polis tarafından aracın durdurulmak isteneceği, takip edileceği ve sürücünün buna uymayarak kaçacağı yönünde öngörüsü, bilgisi veya kabulü olduğundan (ve bu hususun ispat edildiğinden) söz etme olanağı olmadığı gibi, böyle bir durumun sabit olması halinde dahi davacının tazminat talep edemeyeceğinin kabul edilmesi de mümkün değildir. Çünkü olay, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A.6. maddesinin (h) bendinde belirtilen “çalınan veya gasp edilen araçların sebep oldukları” zarar kapsamında değildir. Davacının içinde bulunduğu araç çalıntı araç olmayıp kaza, başka suç nedeniyle takip edildiği ileri sürülen sürücünün eylemiyle gerçekleşmiştir. Yukarıda da değinildiği üzere, davacının takip edilen sürücü ile fikir birliği içinde polisten kaçma eylemine iştirak ettiği, sürücünün bu konudaki kararını desteklediği vs. ispat edilebilmiş değildir. Bu halde, -davalı vekilinin ileri sürdüğü üzere- davacının haklarını kullanırken TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralına aykırı davrandığından, hakkın kötüye kullanıldığından söz edilemeyecektir. Dolayısıyla Hakem Heyetince davacının sunduğu deliller değerlendirilip maluliyetine ilişkin zararı hesaplanarak, müterafik kusur (sürücünün alkollü olması ve bunun davacı tarafından biliniyor olması itibarıyla) nedeniyle tazminattan uygun oranda indirim yapılarak sonucuna göre karar vermek gerekirken dosya içeriğine uygun olmayan gerekçelerle talebin tümden reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır. Bu bağlamda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince yukarıda tarih ve numarası belirtilen İtiraz hakem heyeti kararının KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın yeniden değerlendirme yapılıp karar verilmesi için Sigorta Tahkim Komisyonuna iade edilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-6728 sayılı Yasa’nın 36. maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına, 4-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine, 5-İstinaf başvurusu için davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin, Sigorta Tahkim Komisyonunca verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 7- İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.14/11/2019