Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1616 E. 2020/4382 K. 15.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1616
KARAR NO: 2020/4382
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/03/2018
NUMARASI: 2017/257 Esas – 2018/274 Karar
DAVANIN KONUSU: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/12/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava ve uyuşmazlık, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi kapsamında, ölümlü trafik kazası nedeniyle TBK’nın 53/3. maddesinde tarif edilen destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalının beyanları, tanzim olunan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 12/07/2007 tarihinde Akyazı Altındere Beldesind … ve … Sokak kavşağında …’in sevk ve idaresindeki plakasız ve tescilsiz motorsikletin aşırı süratli olması ve kavşağa geldiğinde … plakalı kamyona çarpması sonucu yaralanmalı ve maddi hasarlı, çift taraflı trafik kazasının meydana geldiği, meydana gelen kazada davacıların desteği …’in vefat ettiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacıların desteğinin trafik kazası sonrası hayatını kaybetmesi nedeniyle davacıların uğramış olduğu destekten yoksun kalma zararı ile cenaze ve defin gideri tazminatının tahsiline yönelik tazminat davası olduğu, Akyazı Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/203 sor nolu dosyasında hazırlanan bilirkişi raporunda, müteveffa …’in kavşağı dönemeyeceği hızla girdiğinin, tek eliyle kullanmasından dolayı aracın hakimiyetini sağlayamadığının ve karşı yönden gelen aracın şeridine girerek trafik kazasının oluşumuna sebebiyet verdiğinden asli kusurlu olduğunun ve … plakalı kamyon sürücüsünün ise kazanın oluşumunda kusuru bulunmadığının belirtildiği, mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu tanzim olunan ve mahkememizce de benimsenen aktüer bilirkişi raporuna göre, müteveffanın eşi davacı …’in talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının 173.827,28TL ve müteveffanın oğlu davacı …’in talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının 89.429,95TL olup, toplam tazminat tutarının 263.257,23TL olduğu, davalının sorumluluğunun azami limit olan 60.000,00TL ile sınırlı olduğu dikkate alındığında, yapılan hesaplama sonucunda %66,03 oranla davacı eş …’in 39.617,67TL ve %33,97 oranla davacı oğul …’in 20.382,33TL destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilecekleri anlaşıldığından, davacının davasının kabulü ile, davacı … için, 39.617,67 TL’nin ve davacı … için, 20.382,33 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine karar vermek gerekmiş, ayrıca cenaze ve defin giderleri için açılan davanın poliçe limiti dolduğundan reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giden ZMSS Genel Şartları’nın A.6.d maddesi uyarınca, destek şahsının kendi kusuruna denk gelen tazminat taleplerinin teminat dışı olduğunu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde motorlu bisikletin tanımının, “Silindir hacmi 50 santimetre küpü geçmeyen içten patlamalı, motorla donatılmış ve imal hızı saate 50 km’den az olan bisiklettir” şeklinde yapıldığını ve aynı Kanun’un 103. maddesinde motorsuz taşıtlar ile motorlu bisiklet sürücülerinin hukuki sorumluluklarının genel hükümlere tabi olacağının açıklandığını, bu nedenle de davacıların taleplerinin teminat dışı olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, dolayısıyla davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından, 12/07/2007 tarihinde, davacıların desteği …’in sürücüsü olduğu ve ZMSS poliçesi bulunmayan motosiklet ile dava dışı sürücü …’nin sürücüsü olduğu … plakalı kamyonun kaza yapması neticesinde, davacıların desteği …’in vefat ettiği, kazanın meydana gelmesinde davacıların desteği …’in asli ve tam kusurlu olduğu, müteveffanın annesi ve babası olan davacıların bu vefat olayı nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulundukları ve Mahkemece yapılan yargılama sonucunda yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Somut uyuşmazlıkta, kaza yukarıda da belirtildiği üzere 12/07/2007 tarihinde gerçekleşmiştir. Desteğin kusuruna denk gelen tazminat taleplerinin teminat dışı olduğuna dair 01/06/2015 yürürlük tarihli ZMSS Genel Şartları kaza tarihinde yürürlükte bulunmadığından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. Davalı vekili tarafından her ne kadar, davacıların desteğinin sürücüsü olduğu ve ZMSS poliçesi bulunmayan aracın motorlu bisiklet olduğu iddia edilmiş ise de; yargılama aşamasında bu iddia hiçbir şekilde ileri sürülmemiştir. HMK’nın 357/1. maddesindeki, “ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez” hükmü gereğince davalı vekilinin bu yöne ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, dava, TCK’nın 85/1. maddesi kapsamında cezayı gerektiren bir fiil (ölüm)’den kaynaklandığından, dava, kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 66/d maddesine göre 15 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Dava konusu kaza 12/07/2007 tarihinde gerçekleşmiştir. İşbu dava ise 15/03/2017 tarihinde açılmıştır. Bu durumda, dava 15 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin itirazı da yerinde değildir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 4.098,60 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.062,7 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.15/12/2020