Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1534 E. 2020/4336 K. 09.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1534
KARAR NO: 2020/4336
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/12/2017
NUMARASI: 2015/839 (E) 2017/1148 (K)
DAVANIN KONUSU : Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat
KARAR TARİHİ: 09/12/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, davalı …’nun kendisine ait olan ve davalı … AŞ tarafından sigortalanmış … plakalı araçla, 14/09/2014 günü … ilçesi, … Mah. … sokakta seyir halinde iken, karşıdan karşıya geçmek isteyen 2011 doğumlu …’a çarparak ölümüne neden olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşulu ile davacı … için 50,00 TL, davacı … için 50,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı … için 35.000,00 TL, davacı … için 35.000,00 TL, davacı … için 10.000,00 TL, davacı … için 10.000,00 TL, davacı … için 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan alınarak adı geçen davacılara verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacılar … ve … vekili Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminden sunduğu 25/11/2017 tarihli dilekçe ile, davacı … için talep edilen destekten yoksun kalma tazminatı tutarını 4.210,42 TL’ye, davacı … için talep edilen destekten yoksun kalma tazminatı tutarını 3.419,64 TL’ye yükselterek talep sonucunu ıslah etmiştir. Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olacağını, kusur tespitinin yapılması için dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesine gönderilmesini talep ettiklerini, talep edilen tazminatın ödenmesi için davacıların ölen kişi ile ilişkileri, yaşları, ölüm olayı dolayısıyla destekten yoksun kalıp kalmadıklarını ve medeni durumlarının belirlenmesini, faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olarak dikkate alınması gerektiğini belirterek karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, 14/09/2014 tarihinde akşam 7 civarında karanlık çökmek üzere iken … Mahallesi …sokokta her iki tarafa park edilmiş araçlar arasında dikiz aynası değmesin diye 15-20 km hızla pür dikkat seyir halinde iken arcın altındaki ses ile durup aracın altına baktığında arka tamponun yanında yatan çocuğu gördüğünü, hiç vakit yitirmeden çocuğu kucağına alarak hiç tanımadığı, daha önceden ismini bilmediği … ve başka bir komşusu ile birlikte en yakın hastaneye iki dk gibi kısa sürede yetiştirdiğini, olayın olduğu sokakta gerek araçların sağlı sollu park etmeleri, gerekse müteveffanın araç boyundan küçük olması nedeniyle, müteveffayı görmesinin imkansız olduğunu, Sosyal Güvenlik Kurumunda memur olarak çalıştığını, ceza soruşturması boyunca manevi yönden çöküntü yaşarken avukatlık ve psikolojik masrafların kendisini maddi yönden derinden etkilediğini belirterek, davayı kabul etmediğini bildirmiştir. İlk derece mahkemesince, davacıların maddi tazminat taleplerinin kabulüne, davacı … için 4.210,42 TL, davacı … için 3.419,64 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılar … ve … Sigorta AŞ’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek adları geçen davacılara verilmesine, hükmolunan maddi tazminata davalı … yönünden olayın meydana geldiği 14/09/2014 tarihinden, davalı … AŞ yönünden ise dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, davacıların manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine, davacı … için 7.500,00 TL, davacı … için 7.500,00 TL, davacı … için 2.000,00 TL, davacı … için 2.000,00 TL, davacı … için 2.000,00 TL olmak üzere toplam 21.000,00 TL tazminatın kaza tarihi olan 14/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan alınarak davacı tarafa verilmesine hükmolunmuştur. Bu karara karşı İstinaf kanun yoluna başvuran davacılar vekili dilekçesinde özetle, davalı araç sürücüsünün %25, müteveffanın %75 oranında kusurlu olduğuna ilişkin kabulün; olayın oluşuna, toplanan kanıtlara ve hakkaniyete aykırı olduğunu, müteveffa …’in ana ve babasına desteğinin 18 yaşından başlatıldığını, ortaya çıkan tazminat tutarının son derece az olduğunu, yetiştirme gideri adı altında tazminattan indirim yapılmasının haksız ve yaşam gerçeklerine aykırı olduğunu, somut olayda hükmolunan manevi tazminat miktarının düşük olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesinin kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davaya konu kaza ile ilgili Bakırköy 31.Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada alt düzeyde tali kusurlu olduğu tespit edilmiş iken bilirkişiler tarafından %25 kusurlu olarak değerlendirilmesinin yerinde olmadığını, bilirkişi raporunda müteveffanın park halinde bulunun iki minibüs arasından yola fırladığının belirtilmesine rağmen kusur indirimi yapılmadığını, Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan bilirkişi incelemesinde aynı nedenlere dayanılmasına rağmen gerekçe gösterilmeksizin kusur oranının artırıldığını, müvekkiline tali kusur atfedilmiş ise de hangi eylem ve fiilleri gerçekleştirse idi bu kazanın gerçekleşmeyeceğinin raporda açıklığa kavuşturulmadığını, kusur oranın bilirkişilerce yanlış tespit ettirilmesinin ilk derece mahkemesi açısından manevi tazminat oranının da yüksek belirlenmesine neden olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacılar … ve … vekilinin maddi tazminat hükümlerine yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde; Yargı organlarına yapılan her türlü istemde arandığı üzere, yasa yollarına başvuruda da, istemde bulunanın hukuki bir yararının bulunması gerekir. Nitekim, HMK’nin 114/1-h maddesine göre hukuki yarar dava şartı olarak düzenlenmiş olmakla, anılan hükmün yasa yoluna başvuruda da aranacağı kuşkusuzdur. HMK’nin 361’inci maddesinin 2.fıkrasına göre, davada haklı çıkmış olan taraf da hukuki yararı bulunmak şartıyla temyiz yoluna başvurabilir. Somut uyuşmazlıkta, davacılar … ve … vekili 25/11/2017 tarihli dilekçeyle, davacı … için talep ettiği destekten yoksun kalma tazminatı tutarını 4.210,42 TL’ye, davacı … için talep ettiği destekten yoksun kalma tazminatı tutarını 3.419,64 TL’ye yükselterek talep sonucunu ıslah etmiş, ilk derece mahkemesi de davacı … için 4.210,42 TL, davacı … için 3.419,64 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılar … ve … Sigorta AŞ’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek adları geçen davacılara verilmesine hükmolunmuştur. Bu itibarla ilk derece mahkemesinin HMK’nin talep ve bağlılık ilkesine ilişkin 26/1’inci maddesi uyarınca talepten fazlasına hükmetmesine olanak bulunmadığı da gözetildiğinde, talebine uygun karar veren ilk derece mahkemesin hükmüne yönelik kanun yoluna başvuruda bulunmasında hukuki yararı bulunmayan davacı vekilinin destekten yoksun kalma tazminatı hükümlerine yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 361/2’nci maddesi kıyasın uygulanması suretiyle aynı kanunun 352/1-ç maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davacılar vekilinin manevi tazminat hükümlerine, davalı … vekilinin ise maddi ve manevi tazminat hükümlerine yönelik istinaf başvuru dilekçelerinde ileri sürdükleri istinaf nedenlerinin incelenmesine gelince: Mahkemenin hükmüne esas aldığı Bilirkişiler Kurulunun 30.05.2017 tarihli raporunda, davalı sürücü …’nun idaresindeki otomobil ile davacıların desteği ölen …’ın kaza sırasındaki konumları ve davranışları irdelenerek; davalı sürücü …’nun, davacıların desteğinin ölümüyle sonuçlanan olayın meydana gelmesindeki kusur oranının, eylemler ile sonuç arasındaki nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde, yasal dayanaklarıyla birlikte, bilimsel ölçütlere, dosya kapsamından anlaşılan oluşa, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması karşısında, davalı … vekilinin dilekçesinde ileri sürdüğü kusurun belirlenmesine yönelik istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56’ncı maddesinin 2’nci fıkrasına göre ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/06/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hâkimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacıların ve davalı …’nun dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumları, olayın meydana geliş biçimi, davalı sürücü …’nun kusurunun ağırlığı ve olayın meydana geldiği tarihe göre, idaresindeki araçla seyir halinde bulunduğu sırada %25 oranında kusurlu biçimde çarptığı davacılardan … ve …’ın müşterek çocuğu, diğer davalıların kardeşi müteveffa …’ın ölümüne neden olan davalı sürücü … aleyhine hükmolunan manevi tazminatların miktarında isabetsizlik bulunmadığından, davacılar vekili ile davalı … vekilinin manevi tazminatın miktarına ilişkin hükme yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekili ile davalı … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurularının ayrı ayrı HMK’nin 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacılar yönünden, Harçlar Yasasına göre alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 18,50 TL karar ve ilam harcının davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, Hazineye verilmesine, 3-Davalı … yönünden, Harçlar Yasasına göre alınması gereken 1.955,72 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 488,93‬ TL karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 1.466,79 TL karar ve ilam harcının davalı …’dan alınarak, hazineye verilmesine, 3-Davacılar ve davalı …’nun istinaf başvurusu nedeniyle sarfettikleri yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 09/12/2020