Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1511 E. 2021/510 K. 07.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1511
KARAR NO: 2021/510
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/12/2017
NUMARASI: 2015/1026 (E) 2017/1364 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 07/04/2021
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile duruşmalı yapılan inceleme neticesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkilinin desteği olan …, 02/08/2014 tarihinde meydana gelen trafik kazasında vefat ettiğini belirterek desteğin eşi olan müvekkili … için kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birilikte destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunmuştur.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, destekten yoksun kalma şartlarının gerçekleştiği kabul edilerek davacı için hesaplanan 199.966,23 TL tazminattan taraflar arasında resmi evlilik olmaması nedeniyle maktuen 19.966,23 TL (0.0998480 oranında) hakkaniyet indirimi yapılarak davanın kısmen kabulü ile 180.000 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 21/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, kalan 19.966,23 TL’lik istemin ise reddine karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde, mahkeme karar gerekçesinde belirtilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen kararlardan sonra 01/11/2017 tarihli Genel Kurul kararına göre desteğin gerçekleşen kazada tam kusurlu olması nedeniyle rizikonun teminat kapsamından olmadığını, hiç kimsenin kendi kusuruna dayanarak hak iddia edemeyeceğini, desteğin kusurunun mirasçılarına yansıtılması gerektiğini, diğer yandan kabul anlamına gelmemek kaydıyla bilirkişi raporunda anne babaya pay ayrılarak garameten paylaştırma yapılmış ise de çocuklar için destek payı ayrılarak hesaplama yapılmadığını, bu şekilde yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu, yine resmi evlilik bağı ve mirasçılık ilişkisi bulunmadığından ötürü yapılan hakkaniyet indiriminin az olduğunu ve ayrıca müteveffanın %100 kendi kusuruyla meydana getirdiği trafik kazasından BK 44. Maddesi uyarınca tazminata hükmedilmemesi veyahut en azından %50 oranında indirim yapılması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.6100 sayılı HMK’nın 356. maddesine göre yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanamayacak nitelikte ise incelemenin duruşmalı yapılacağı öngörülmüştür. Bu çerçevede, davalı vekilinin istinaf itirazlarının değerlendirilebilmesi için duruşma açılmasına karar verilmiştir.Taraflar arasında rizikonun trafik sigortasının yürürlük süresi içerisinde gerçekleştiği konusunda ve kaza nedeniyle davacının destekten yoksun kaldığına ilişkin uyuşmazlık yoktur. İhtilaf, desteğin trafik sigortası bulunmayan araç ile tam kusurlu bir şekilde gerçekleştirdiği trafik kazası neticesinde vefat etmesinden mütevellit davacının, destekten yoksun kalma tazminatı talep edip edemeyeceği ve hesaplama noktasında toplanmaktadır.Kaza, 02/08/2014 tarihinde gerçekleştiğine göre o tarihteki Yargıtay içtihatları ile ortaya konulan ilke ve kuralları, 2981 sayılı Yasa hükümleri ve genel şartlar kapsamında değerlendirme yapılması gerekmektedir.Destek zararı, ölenin mirasçılarının (yakınlarının) zarara neden olanlardan talep ettikleri bir tazminattır. İşletenin (sürücünün) yakınlarının uğradıkları destek zararının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığı konusunda açık bir yasal düzenleme bulunmadığı gibi poliçe genel şartlarında da böyle bir kısıtlamanın olmadığı anlaşılmaktadır. O halde; işletenin ölümü nedeniyle onun desteğinden mahrum kalanların trafik sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilecekleri ilke olarak kabul edilmelidir.Nitekim davalı tarafın dayandığı karardan sonra verilen Hukuk Genel Kurulunun 14/03/2019 gün ve 2017/17-1089 E, 2019/294 K sayılı ilamında, işletenin ve sürücünün, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemeyeceğinden destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilebileceği kabul edilmiştir. (HGK’nın 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Kararı, HGK’nın 22.2.2012 gün, 2011/17-787 Esas 2012/92 Karar sayılı kararı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 08/12/2015 tarih, 2014/3061 Esas, 2015/13605 Karar sayılı kararları da aynı yöndedir.)Bu durumda davacının üçüncü kişi sıfatıyla talepte bulunduğu, desteğin kusurunun destekten yoksun kalan davacıya yansıtılamayacağı, bu nedenle TBK 52 maddesi uyarınca indirim yapılması şartları bulunmadığına göre davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf itirazlarında isabet yoktur.Ne var ki davalı vekilinin çocuklara pay ayrılmadan hesaplama yapılmasına ilişkin istinaf itirazı yerindedir. Bu itiraz doğrultusunda hükme esas alınan bilirkişi raporundaki veriler aynen esas alınarak, destek vefat etmeseydi iki çocuğu olacağı varsayılarak hesaplama yapılmasının istenilmesi üzerine tanzim edilen 15/02/2021 tarihli ek bilirkişi raporda, çocuklara da pay ayrılmak suretiyle hesaplama yapılmıştır. Rapor taraflara tebliğ edilmiş davalı tarafından itiraza uğramamıştır. Davacı vekilinin güncel asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmasına dair itirazı, istinaf incelemesinin davalının istinaf başvurusu ile sınırlı olarak yapılmasından kaynaklı usuli kazanılmış hak ilkesi gözetilerek değerlendirmeye alınmamıştır. İşbu bilirkişi raporu hüküm vermek bakımından Dairemizce yeterli görülmüştür. Davacı ile dava dışı anne ve baba için yapılan hesaplamalar neticesinde tespit edilen zarar miktarları, 290.000 TL olan poliçe limitinin altında kalmaktadır. Bu nedenle garame hesabı yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Her ne kadar ilk derece mahkemesince hakkaniyet indirimine gidilmesi isabetsiz ise de bu yöne ilişkin istinaf başvurusu bulunmadığından, yine aynı şekilde usuli kazanılmış hak ilkesi gözetilerek, sözü geçen bilirkişi raporunda tespit edilen 177.405,10 TL zarardan, mahkemece maktuen indirilen miktar oranında (0.0998480 oranına tekabül eden kısım kadar) hakkaniyet indirimi yapılmak [177.405,10 TL – (177.405,10 x 0.0998480= 17.713,54 TL) 17.713,54 TL = 159.691,56 TL] ve ilk derece mahkemesince hakkaniyet indirimi yapılan kısım bakımından vekalet ücreti ile yargılama giderlerine hükmedilmemesinden kaynaklı ve sair istinafa konu edilmeyen avans faizi vs. kesinleşen hususlar aynen tekrar edilmek suretiyle neticeten davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında kararla 159.691,56 TL maddi tazminata hükmedilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;A)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,2-İstinafa başvuran tarafça yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine, 3-Davalı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcı ile 375 TL bilirkişi rapor ücreti, posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 473,10 TL’den ibaret istinaf yargılama giderinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,4-2021 yılı AAÜT gereği (hüküm duruşması hariç) yapılan tek bir tahkikat duruşması nedeniyle 2.040 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa verilmesine,5-İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, B)1-HMK’nın 356/2. Maddesi uyarınca yeniden esas hakkında karar verilmek üzere ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, 2-Davacı vekilinin ıslah yoluyla talep ettiği 199.966,23 TL maddi tazminat isteminin kısmen kabulüyle 159.691,56 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 21/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 3-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 19.120,70 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,4-Alınması gereken 10.908,53 TL karar harcından, peşin alınan 170,78 TL ile ıslah harı olarak alınan 513 TL’nin mahsubu ile bakiye 10.224,75 TL karar ve ilâm harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 5-Davacı tarafça yapılan, posta ve tebligat masrafı 278,20-TL, bilirkişi ücreti 600 TL, olmak üzere toplam 878,20 TL yargılama giderinin kabul ve ret oranına göre (177405/199966) 779,11 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,6-Davacı tarafça yatırılan toplam 1.715,58 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,7-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT’nin 13/1 maddesi gereği reddedilen 22.561,13 TL üzerinden belirlenen 4.080 TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa ödenmesine, 8-Hakkaniyet indirimi yapılan kısımla ilgili davacı aleyhine vekalet ücreti takdir edilmesine yer olmadığına,9-Artan gider avansının bulunması halinde ilgilisine iadesine,Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk Dairesine hitaben verilecek dilekçe ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 07/04/2021