Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1451 E. 2021/280 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1451
KARAR NO: 2021/280
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/12/2017
NUMARASI: 2016/254 (E) 2017/1353 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 25/02/2021
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dilekçesinde özetle; özel sağlık sigortası kapsamında sigortalı olan dava dışı … için yapılan 4.750 TL tedavi giderinin, TTK’nın 1472. maddesinden kaynaklanan halefiyet hakkına dayalı olarak kazanın gerçekleşmesine sebebiyet veren … plaka sayılı araç sürücüsü olan davalı … ile aracın trafik sigortacısı olan davalı … ve diğer davalı … Kurumundan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davalılar davanın reddini savunmuşlardır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, 4.750 TL’nin 3.562,50 TL’sinin tüm davalılar; bakiye kısmın ise davalı SGK’dan olacak şekilde kararda belirtilen faiz başlangıç tarihlerinden itibaren müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir. Karara karşı davalı … vekili; trafik sigortası kapsamında tedavi giderlerinden sorumluluklarının bulunmadığı gerekçesiyle; Davalı SGK vekili ise; sigorta şirketinin halefiyet hakkının bulunmadığını, dava dışı sigortalının araç sürücüsü olduğunu, 3. kişi konumunda olmadığını, bu nedenle meydana gelen zarardan trafik sigortacısı veya müvekkili kurumun sorumlu olmadığını, trafik kazaları nedeniyle ilgililere sunulan sağlık hizmet bedellerinin tahsiline ilişkin yönetmeliğe göre davacının müvekkili kuruma husumet yöneltmesinin mümkün olmadığını, kabul şekli bakımından da müvekkili kurumun SUT hükümleri doğrultusunda sorumluluğunun bulunduğunu, raporun bu hükümler doğrultusunda hazırlanmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı … özel sağlık sigorta sözleşmesine dayalı olarak trafik kazasından kaynaklı karşıladığı tedavi giderlerini, TTK’nın 1472’inci maddesinden doğan halefiyet hakkına dayalı olarak davalılar araç sürücüsü, trafik sigortacısı ve SGK’dan talep etmektedir. 25.2.2011 tarih, 27857 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6111 Sayılı Kanun’un 59. maddesi ile 2918 sayılı Kanun’un 98’inci maddesinin uyuşmazlığı ilgilendiren kısmı “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır. (Ek cümle: 4/4/2015-6645/60 md.) Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu, bu kapsama girenler yönünden genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmetlerine ilave sağlık hizmetlerini belirler, protez ve ortezler için farklı birim fiyatı tespit eder. Bu sağlık hizmetleri sağlık uygulama tebliğindeki istisnai sağlık hizmetleri kapsamına dâhil edilmez. Trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda; sigorta şirketlerince yazılan primlerin ve Güvence Hesabınca tahsil edilen katkı paylarının % 15’ini aşmamak üzere, münhasıran bu teminatın karşılığı olarak Hazine Müsteşarlığınca sigortacılık ilkeleri çerçevesinde maktu veya nispi olarak belirlenen tutarın tamamı sigorta şirketleri ve 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14’üncü maddesinde düzenlenen durumlar için Güvence Hesabı tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılır. Söz konusu tutar, ilgili sigorta şirketleri için sigortacılık ilkelerine göre ayrı ayrı belirlenebilir. Aktarım ile sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabınınbu teminat kapsamındaki yükümlülükleri sona erer…” şeklinde düzenlenmiştir. Yine söz konusu Kanun’un geçici 1/2. maddesinde de: “Bu kanunun yayımlandığı tarihten itibaren 6 ay içinde Sağlık Bakanlığı Trafik Hizmetleri Döner Sermaya İşletme Müdürlüğünün trafik kazalarından kaynaklanan tedavi giderlerinin tahsili için kurduğu sistem mevcut haliyle Sosyal Güvenlik Kurumuna devredilir. Trafik Hizmetleri Döner Sermaya İşletme Müdürlüğünün tasfiyesine ilişkin iş ve işlemler aynı tarih itibariyle Sağlık Bakanlığınca gerçekleştirilir” düzenlemesi mevcuttur. İşbu yasal düzenlemelere göre sigorta şirketlerinin, ödeyecek oldukları katkı payı karşılığında trafik sigorta sözleşmesine ilişkin (belgeli tedavi giderleri yönünden) trafik kazalarından kaynaklı sorumlulukları sona erdiği gibi sorumluluklarını üstlendikleri işleten ve haksız fiil failinin de bu kapsamda sorumlulukları sona ermiştir. Bununla birlikte trafik kazası nedeniyle zarar gören kişinin (kazadan kaynaklı bir başka kişiden talep hakkı olup olmadığına bakılmaksızın) ve yine sosyal güvencesi olsun veya olmasın tedavi giderleri SGK tarafından karşılanacaktır. Hal böyle olunca mahkemece, tedavi giderlerinden kaynaklı sorumlulukları bulunmayan davalılar trafik sigortacısı ve araç işleteninin sorumluluğuna gidilmesi doğru olmamıştır. Bu itibarla, davalı … şirketinin istinaf başvurusu yerindedir. Ancak sigorta şirketinin özel sağlık sigortasına dayalı olarak karşladığı tedavi giderlerini SGK’dan talep edebilmesi için halefiyet hakkının mevcut olması gerekmektedir. Konuya ilişkin yasal düzenlemelere bakıldığında, TTK’nın sigorta hukuku başlıklı ikinci kısım birinci bölümde düzenlenen zarar sigortalarına ilişkin 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir. Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur” denilmek suretiyle halefiyet hakkının koşulları ve mahiyeti düzenlenmiştir. Halefiyete ilişkin işbu yasal düzenlemeye paralel bir hüküm, TTK’nın sigorta hukuku başlıklı ikinci kısım ikinci bölümde, can sigortalarında düzenlenmemiştir. Ancak bu bölümde düzenlenen 1510/3. maddede, “gerçek zararın sigortacı tarafından karşılanması öngörülmüş ise, zarar sigortalarına ilişkin hükümler, kıyas yoluyla kaza sigortası hakkında da uygulanır.” denilmek suretiyle sadece zarar sigortalarında kabul edilen halefiyet müesessinin, hangi koşulda kaza (esasen can sigortalarından olan) sigortasında uygulanacağı açıklanmıştır. İşbu yasal düzenlemelere göre halefiyet hakkının doğabilmesi için sigorta şirketinin dayandığı sigorta sözleşmesinin, can-hayat (meblağ) sigortası şeklinde değil, zarar sigortası mahiyetinde olması ve selefi olan sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkının bulunması gerekmektedir. Bir başka ifadeyle selefin, zarar sorumlularından dava ve talep hakkı bulunmaması durumunda, halefi konumundaki sigorta şirketinin de talepte bulunma hakkı olmayacaktır. 6111 sayılı Yasa ile Sosyal Güvenlik Kurumu, trafik kazalarından kaynaklı zarara sebebiyet verenlerin sorumlu oldukları tedavi giderlerini üstlendiği gibi kişilerin bir başka kişiden talep hakkı olmaksızın kendi kusurlarına dayalı olarak karıştıkları trafik kazasından kaynaklanan tedavi giderlerini de üstlenmiş bulunmaktadır. Bu ikinci hal, Devlet tarafından, kişilere “Sosyal Devlet İlkesi” gereği bahşedilmiş bir sosyal güvenlik hakkı olup halefiyete konu olamaz. Zira bu durumda, sigorta şirketinin selefi konumundaki sigortalının, “hiç kimsenin kendi kusuruna dayalı talepte bulunamayacağı ilkesi” gereği dava açabileceği bir zarar sorumlusu, giderek anılan madde hükmünde belirtilen bir dava hakkı bulunmamaktadır. Somut olayda, davacının dayandığı sigorta sözleşmesinde, kaza nedeniyle sağlık kurumlarında gerçekleşen tanı ve tedavilere ait sağlık giderinin ilgili poliçe yılı içerisinde yapılması koşuluyla teminat altına alındığı görülmektedir. Buna göre davacı ile dava dışı sigortalı arasındaki sigorta sözleşmesinin zarar sorumlularına karşı rücu imkanı bahşetmeyen meblağ (can-hayat) sigortası değil, halefiyet hakkı bahşeden zarar sigortası mahiyetinde olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, mahkemece alınan 16/06/2017 tarihli kusur raporuna göre 04/11/2015 tarihinde gerçekleşen davaya konu trafik kazasında, davalı … şirketinin trafik sigortacısı olduğu … plaka sayılı araç sürücüsünün gerçekleşen kazada %75 oranında dava dışı sigortalının ise %25 oranında kusurlu olduğu görülmektedir. Bu durumda davalı SGK’nın sorumluluğuna gidilmiş olması kural olarak doğrudur. Ancak sorumluluğunu üstlendiği araç sürücüsü davalı …’in kusuru oranında tedavi giderlerinden sorumlu tutulması gerekirken -davacının selefi olan- dava dışı sigortalının kusuruna isabet eden kısmın da hüküm altına alınmış olması doğru olmamıştır. Bu itibarla, davalı SGK’nın bu husustaki istinaf itirazı yerindedir. Yine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2020/28 Esas 2020/6095 Karar sayılı karar ile yerleşik hale gelmiş içtihatlarına göre davalı SGK’nın tedavi giderlerinden kaynaklı sorumluluğu SUT hükümleri ile sınırlı bulunmamaktadır. O halde, davalı … şirketinin istinaf başvurusunun kabulüne, davalı SGK’nın istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davalı … yönünden davanın reddine; davalı SGK bakımından kusur oranında sorumluluğuna gidilmesine, kararı istinaf etmeyen davalı işleten bakımından ise kesinleşen hükmün tekrar edilmesine ve buna göre aşağıdaki şekilde hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; A)1-Davalı SGK’nın ve davalı … şirketinin istinaf başvurusunun esastan kabulüne, 2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/2. maddesi hükmü uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, 3-İstinafa başvuran taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine, 4-Davalı … tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine, 5-Artan gider avansının ve istinaf karar harcının istinaf başvurusunda bulunan davalılara iadesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, B)1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/2 maddesi hükmü uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında kararla; Davalı … şirketine karşı açılan davanın reddine, 2-Davalılar SGK’ya ve (hükmü istinaf etmediğinden ötürü hakkındaki karar kesinleşen) …’e açılan davanın kısmen kabulü ile, 3.562,50 TL’nin (davalı … yönünden kaza tarihi olan 04/11/2015 tarihinden, diğer davalı SGK yönünden temerrüt tarihi olan 09/01/2016 tarihinden itibaren) yasal faiziyle alınarak davacı tarafa verilmesine, 3-Alınması gereken 324,50 TL karar harcına karşılık peşin alınan 81,12 TL harcın mahsubu ile bakiye 243,35 TL harcın davalı …’den tahsiline, 4-Davacı tarafından yapılan 1.277,50 TL yargılama gideri ile 29,20 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 1.306,70 TL masrafın davalılar … ve SGK’dan tahsil edilerek davacıya verilmesine, 5-Davacı lehine AAÜT uyarınca takdir edilen 1.980,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve SGK’dan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden ilk derece mahkemesi karar tarihindeki tarife hükümleri gereğince 1.980,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine, 7-Ret sebebi farklı olan davalı SGK kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen kısım üzerinden takdir edilen 1.187,50 TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak adı geçen davalıya verilmesine, 8-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak, oy birliği ile karar verildi. 25/02/2021