Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1442 E. 2020/3771 K. 15.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1442
KARAR NO: 2020/3771
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/12/2017
NUMARASI: 2017/740 Esas- 2017/1141 Karar
DAVANIN KONUSU: Sigorta (Kasko Sigortası Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 15/09/2020
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Dava dışı kredi borçlusunun kredi borcunu ödememesi nedeniyle takip başlatıldığını, müvekkili şirket tarafından kullandırılan kredi nedeniyle rehinli ve davalı şirkete kasko sigortasıyla sigortalı aracın çalındığının öğrenildiğini belirterek HMK 107. maddesi uyarınca belirsiz alacak davası olacak şekilde araçta oluşan zarar bedelinden şimdilik 5.000,00 TL’nin davalıdan faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Huzurdaki davanın belirsiz alacak davası olarak görülemeyeceğinden davanın hukukî yarar yokluğundan reddi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, davacının kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağını tespit etmesi mümkün olduğu gibi kasko sigorta poliçesi çerçevesinde çalınan aracın hasar bedeli olarak ödenmesi gereken riziko tarihindeki rayiç değerinin de belirlenmesinin mümkün olduğu, kaldı ki, poliçede teminat limitinin açıkça yazılı bulunduğu gerekçesiyle belirsiz alacak davası olarak açılamayacak davanın usulden reddine karar verilmiştir. Somut olayda, davacı vekili davasını belirsiz alacak davası olarak niteleyerek şimdilik 5.000,00 TL’nin tahsilini talep etmiş ve ön inceleme aşamasında da davanın bu şekilde açıldığı kabul edilmiştir. Davacı taraf araç üzerindeki rehin hakkına istinaden eldeki davayı açmış bulunmaktadır. TTK’nın 1456/1. Maddesinde sınırlı aynî hak ile takyit edilmiş bir mal üzerindeki malike ait menfaat sigortalandığı takdirde, kanunda aksi öngörülmemişse, sınırlı aynî hak sahibinin hakkının sigorta tazminatı üzerinde de devam edeceği öngörülmüştür. Yine TTK’nın 1459. maddesinde, sigortacının, sigortalının uğradığı zararı tazmin edeceği; 1460. maddesinde, sigorta değerinin, sigorta olunan menfaatin tam değeri olduğu; 1461. maddesinde ise sigortacının sorumluluğunun sigorta bedeli ile sınırlı olacağı ve sigorta bedeli, rizikonun gerçekleştiği andaki sigortalı menfaatin değerini aşsa bile, sigortacının uğranılan zarardan fazlasını ödemeyeceği belirtilmiştir. Bu durumda davanın kanıtlanması halinde davacının takip konusu alacağını geçmemek üzere aracın riziko tarihindeki rayiç piyasa değerinin (sigorta bedelinin veya limitinin değil) hüküm altına alınması gerekmektedir. 6100 sayılı HMK’nın belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesinde: “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Yargıtayın yerleşik ve istikrar kazanmış kararlarında da açıklandığı üzere, davanın açıldığı tarihte alacak miktarının belirlenmesi imkansız ise belirsiz alacak davası açılabilir. Öte yandan alacaklıdan alacağın miktar veya değerinin tam olarak belirlenmesi beklenemez ise yine belirsiz alacak davası açılabilir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmektedir. Eldeki davada, aracın riziko tarihindeki rayiç piyasa değerinin ne kadar olduğunu bilmesi davacıdan beklenemeyeceğine ve aracın riziko tarihindeki rayiç değeri de ancak bilirkişi incelemesi ile belirleneceğine göre bu durum, davanın belirsiz alacak davası olarak açılması için yeterli görülmelidir. Yukarıda açıklandığı üzere, davacının takip konu kredi alacağının miktarını veya sigorta limitini bilmesinin sonuca bir etkisi yoktur. Bu nedenle davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağına ilişkin değerlendirme ve kabulde isabet bulunmamaktadır. Kabul şekli bakımından da; alacağın tartışmasız veya belirli olması hâlinde kısmi dava açılamayacağına ilişkin 6100 sayılı HMK’nın 109’uncu maddesinin ikinci fıkrasının yürürlükten kaldırılmış olmasından dolayı belirli alacaklar için de artık kısmi dava açılması mümkün hâle geldiğine ve davacının alacağının bir kısmını dava ettiğinin dava dilekçesi içeriğinden anlaşılmasına göre dava reddedilmeyip davaya kısmi dava olarak devam edilmesi gerektiğinin düşünülmemiş olması da doğru olmamıştır.(HGK 2016/22-1166E. 2019/576 K. sayılı kararı)Bu durumda davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın belirsiz alacak davası şeklinde görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere, 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince KABULÜNE, 2-İlk derece mahkemesi KARARININ KALDIRILMASINA, 3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın KARARI VEREN İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, 4-Peşin alınan istinaf karar harcının talep halinde yatırana iadesine, 5-İstinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 15/09/2020