Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1360 E. 2020/4243 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1360
KARAR NO: 2020/4243
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2017
NUMARASI: 2015/1193 Esas – 2017/1538 Karar
DAVANIN KONUSU: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/11/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 06.09.2015 tarihinde, tescilsiz ve ZMSS poliçesi bulunmayan motosiklet sürücüsü …’in asli ve tam kusuru ile sebebiyet verdiği trafik kazası neticesinde vefat ettiği, müteveffanın eşi ve çocuğu olan davacıların destekten yoksun kaldıklarını iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla, davacı (eş) … için 2.500,00 TL davacı (oğlu) … için 2.500,00TL olmak üzere toplam 5.000,00TL destekten yoksun kalma tazminatının poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde, aracın tescilsiz ve plakasız olduğunun belirtildiğini, plakasız bir aracın, sigortasız olmasının da kaçınılmaz olması nedeniyle müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, mevzuat gereğince motosiklet hacmni 50 santimetre küpün üzerinde olma mecburiyeti yanında sigorta yaptırılmak zorunda olan araçlardan olması gerektiğini, ZMSS poliçesi yaptırmak zorunluluğu olmayan araç olduğu için …’nın sorumluluğuna gidilemeyeceğini, davacı olarak gösterilen …’in, aktif dava ehliyeti olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, HMK’nın 121. maddesi gereğince delillerin kendilerine tebliğ edilmediğini, olayda alacaklı ve borçlu sıfatı birleştiğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacıların iddia edilen olay neticesinde herhangi bir ödeme alıp almadığı hususunun, ilgili yerlere müzekkere yazılarak araştırılması gerektiğini, davanın açılmasına müvekkili sebebiyet vermediğinden talep edilen faiz başlangıç tarihi ve türünün kabul edilemeyeceğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “…’nın sorumluluğunun kapsamı ise 01.06.2015 tarihinde, yani davaya konu 03.06.2015 tarihli trafik kazasından önce yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’na göre belirlenecektir. Genel Şartların A.6. maddesi (d) bendine göre destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber, destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin teminat kapsamı dışında tutulması nedeniyle, somut olayda %100 kusuru ile kendi ölümüne neden olan sürücü desteğin tam kusuruna isabet eden destek tazminatı sigorta teminatı kapsamında değildir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Trafik Kanunu’nda sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin sigorta teminatı kapsamında olduğuna ilişkin bir düzenleme olmadığına göre, açıklanan gerekçelerle davacıların …ndan destek tazminatı talep etme hakları bulunmadığından davanın reddine dair emsal Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/8399 Esas 2017/7030 K sayılı ilamı da nazara alınarak davacıların destek tazminatı taleplerinin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece yasaya değil, Hazine Müşteşarlığının genelgesine dayanıldığını, 01.06.2015 tarihinde Hazine Müşteşarlığınca, Poliçe Genel Şartları’nda yapılan değilikliğin 2918 sayılı Kanun’un 92. maddesine 14.04.2016 tarihinde girerek yasallaştığını, kaza tarihinde bu hükümler yürürlükte olmadığından, bu şartlara dayanarak davanın reddine karar verilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Poliçe Genel Şartları’nın Anayasaya ve kanuna aykırı olduğunu, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 10.03.2016 tarih, 2015/7224 Esas- 2016/3085 Karar ve 05.05.2016 tarih, 2014/8162 Esas-2016/5564 Karar sayılı ilamlarında da açıkça vurgulandığı üzere, sigorta sözleşmelerine ilişkin Genel Şartlar’ın, normlar hiyerarşisi gereğince kanuna uygun olması gerektiğini, bu nedenle Genel Şartlar’ın, kanuna aykırı olan hükümlerinin, sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan davacılar hakkında uygulanmasının mümkün olmadığını, destekten yoksun kalan müvekkillerine, desteğin kusurunun izafe edilmesinin, hukuk sistemimizdeki kusurun şahsiliği ilkesiyle bağdaşmadığını, 2918 sayılı Kanun’un eski 92.maddesi içeriğinde teminat dışı haller arasında sayılmayan bir hususun, Genel Şartlar’da teminat dışı haller arasında düzenlenip düzenlenmeyeceğine ilişkin yetkinin Hazine Müşteşarlığı tarafından kullanılmasının kuvvetler ayrılığı ve mahkemelerin bağımsızlığı ilkeleriyle bağdaşmadığını, destekten yoksun kalan müvekkillerinin poliçenin tarafları olmadığından, müvekkillerinin bu sözleşme ile değil, yasayla bağlı olduklarını, …’nın sorumluluğu kusur sorumluluğu olmadığından, desteğin kusurunun bir kusur sorumluluğu gibi kabul edilerek, …’nın sorumlu tutulmamasının hukukun genel ilkelerine ve mantığa da aykırı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi kapsamında, TBK’nın 53/3. maddesi gereğince ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, 06/09/2015 tarihinde, davacıların desteği …’in sürücüsü olduğu tescilsiz ve ZMSS poliçesi bulunmayan motosiklet ile tek taraflı kaza yapması neticesinde vefat etmesi nedeniyle, müteveffanın eşi … ve çocuğu …’in destekten yoksun kalma tazminatı talepli işbu davayı açtıkları ve Mahkemece, yukarıda belirtilen gerekçeyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ile, hak sahibinin kusuruna denk gelen tazminat talepleri ile, ilgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri teminat dışında bırakılmış ise de, Genel Şartlar hükümlerinin, kanunlara ve yerleşik yargı kararlarına aykırı olamayacağı, 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanun ile değişiklikten önce, Karayolları Trafik Kanunu’nda teminat dışı bırakılmayan bir hususun, Genel Şartlar ile teminat kapsamı dışına çıkartılmasının mümkün olmadığı, kanunun emredici hükümlerine aykırılık olması halinde, Genel Şartlar’a göre değil, kanunun emredici hükümlerine göre karar verilmesi gerekmektedir. Ayrıca İlk Derece Mahkemesince, her ne kadar, 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe ğiren 6704 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile değişik 2918 sayılı Kanun’un 92. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (i) bendinde düzenlenen: “Bu kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” şeklindeki düzenleme ile atıf yapılan Genel Şartlar’ın A.6. maddesinin (d) bendi uyarınca destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin teminat dışı bırakılmasına ilişkin düzenleme doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş ise de; dava dosyasının Dairemizde bulunduğu istinaf aşamasında, Anayasa Mahkemesinin 17/7/2020 tarih, 2019/40 Esas-2020/40 Karar sayılı kararı ile 2918 sayılı Kanun’un 92. maddesinin 1. fıkrasına eklenen (i) bendi iptal edilmiştir. Yukarıdaki düzenlemeler ve açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; somut uyuşmazlıkta, davacıların, davalı …’ndan destekten yoksun kalma tazminatı talep etmekte haklı oldukları anlaşılmaktadır. İlk Derece Mahkemesince, yargılama aşamasında aldırılan 29/03/2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda; kazanın meydana gelmesinde davacıların desteği sürücü …’in %100 kusurlu olduğu, desteğin vefatı nedeniyle, eş …’in davalıdan talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatını 194.405,58 TL, çocuk davacı …’in ise 41.751,57 TL olduğu mütalaa edilmiştir. Bilirkişi raporunun yapılan incelemesinde, raporun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, dosya kapsamına uygun, denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğu görülmüştür. Davacılar vekili, 07/04/2017 tarihli ıslah dilekçesiyle bilirkişi raporunda belirtilen miktarlar üzerinden davalarını ıslah etmiştir. Ayrıca dava öncesinde, davacılar tarafından davalı …’na başvuru yapıldığına dair bir belge dosyaya ibraz edilmemiştir. Buna göre, ıslah dilekçesiyle talep edilen miktarlar üzerinden davanın kabulüne ve dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesi gerektiği kanısına varılmıştır. Bu bağlamda; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek esas hakkında yeniden hüküm oluşturulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-)Davanın KABÜLÜ İLE, davacı … için 194.405,58 TL, davacı … için 41.751,57 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, 2-)Peşin yatırılan 27,70 TL harç ile ıslah harcı olarak yatırılan 790,00 TL harcın, alınması gereken 16.131,89 TL nispi harçtan mahsubu ile bakiye 15.314,19 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-)Yargılama aşamasında davacılar tarafından yapılan 1.550,00 TL yargılama gideri ile 27,70 TL peşin harç ve 790,00 TL ıslah harcının davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, 4-)Davacı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 22.058,39 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı …’e verilmesine, 5-)Davacı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 6.227,70 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı … ‘e verilmesine, 6-)Gider avansının kalan kısımlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-)Davacılar tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-)İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan 45,50 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 196,2 TL istinaf başvuru harcının davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, 3-)İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-)İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, davacı … yönünden HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere, davacı … yönünden ise HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 26/11/2020