Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1345 E. 2020/4135 K. 30.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1345
KARAR NO: 2020/4135
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/09/2017
NUMARASI: 2015/389 Esas – 2017/742 Karar
DAVANIN KONUSU: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/10/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin oğlu …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile dava dışı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracın 31/05/2012 tarihinde kaza yapması neticesinde, …’ın vefat ettiğini, kazanın meydana gelmesinde, davalı nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı aracın sürücüsü …’ın 8/8 oranında kusurlu olduğunı, müvekkillerinin, bu vefat nedeniyle destekten yoksun kaldıklarını iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla 5.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı bulunduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun poliçe limiti ve sigortalı araç sürücüsünün kusuruyla sınırlı olduğunu, kazanın meydana gelmesinde, müvekkili şirkete sigortalı bulunan aracın sürücüsü ve davacıların desteği, %100 kusurlu olduğundan davacıların tazminat taleplerinin ZMSS Genel Şartları A.6/D bendinde teminat dışı bırakıldığından reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca dava konusu olayda yansıma zararının şartlarının gerçekleşmediğini, davacıların taleplerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacıların murisinin emniyet kemeri takmaması nedeniyle olayda müterafik kusur ve hatır taşınması indirimi yapılması gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek üzere, müvekkili şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren yasal faizden sorumlu tutulabileceğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk Derece Mahkemesince davacılar vekilinin bedel arttırım dilekçesi de dikkate alınarak; “Davanın kabulü ile davacı … için 28.377,09 TL davacı … için 40.248,69 TL olmak üzere toplam 68.625,78 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekili ve davalı … Sigorta AŞ vekili istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 03/02/2017 tarihli itiraz dilekçelerinde tazminat hesaplamasında çelişki bulunduğundan ek rapor alınması gerektiğini talep ettiklerini ve Mahkemece itirazlarının haklı görülerek bilirkişi kurulundan ek rapor alındığını, ancak ek raporda itirazlarının değerlendirilmediğini ve kök rapor ile paralel bir ek rapor hazırlandığını, çelişkilerin giderilmesi amacıyla yeni bir bilirkişi talep edildiği halde Yerel Mahkemece bu taleplerinin reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacıların murisinin, müvekkili nezdinde sigortalı bulunan aracın sürücüsü olduğunu ve kazanın meydana gelmesinde 8/8 kusurlu olduğunu, Yargıtay HGK’nın 01/11/2017 tarihli, 2017/1315 Esas-2017/1239 Karar sayılı kararında da açıkça belirtildiği gibi davacıların tazminat taleplerinin teminat dışı olduğunu, dolayısıyla davacıların herhangi bir talepte bulunmaya haklarının bulunmadığını, hangi hukuki sebebe dayanılmaya çalışılırsa çalışılsın davacıların taleplerinin hukuki dayanaktan yoksun kaldığını ifade etmiştir. HMK 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, TBK’nın 53/3. maddesi kapsamında ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, 31/05/2012 tarihinde, davalının ZMS sigortacısı ve davacıların desteği …’ın sürücüsü olduğu araç ile dava dışı aracın kaza yapması neticesinde davacıların desteği …’ın vefat ettiği, kazanın meydana gelmesinde davacı …’ın tam kusurlu olduğu ve Mahkemece yapılan yargılama sonucunda yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. A-)Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesi:Mahkemece karara dayanak yapılan 03/03/2017 tarihli bilirkişi ek raporunun incelemesinde, raporun HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, tazminat hesaplamasının Yargıtayın yerleşik kararlarına uygun olarak yapıldığı ve tazminat hesaplamasında herhangi bir hatanın bulunmadığı, davacılar vekilince bilirkişi raporunun hesaplama yöntemi ve tazminat hesabına esas alınan verilere ilişkin değerlendirmelerine karşı somut itirazlarının bulunmadığı; raporun dosya kapsamına uygun, denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğu görülmüştür. Mahkemece de, bu rapor dikkate alınarak karar verilmiş olması isabetli olduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurularındaki itirazlar yerinde değildir. B-)Davalı vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesi: Davacının talebine dayanak olan kaza, 6704/4 md. ile değişik 2918 sayılı Kanun’un 92. maddesindeki değişiklik tarihinden önce, 31/05/2012 tarihinde meydana gelmiş, ZMSS poliçesi ise 30/09/2011 tarihinde düzenlenmiştir. Destekten yoksun kalma tazminatı, somut olayda uygulanması gereken 818 sayılı BK’nın 45/2. maddesinde düzenlenmiş olup “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” şeklindedir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/6267 (E), 2020/6402 (K) sayılı 03/11/2020 tarihli kararında ve benzer nitelikteki kararlarında da ifade edildiği üzere; “Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nun 45/II maddesine dayanarak uğradığı zararın ödettirilmesini isteyebilir. Borçlar Kanunu’nun 45/III maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E.-411 K. sayılı ilamı). Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdiği zarar; sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Sürücünün ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez. Şu hale göre; sürücü murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, desteğinin kusurunun olması, davacıların hakkına etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır. Davacıların üçüncü kişi konumunda olduğu talep edilen tazminatın miras hukukundan ayrı olduğu mahkemenin kabulünde olduğu gibi, sürücünün yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanunda ve buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmaktadır. Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.” Davacıların talebi, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayanmaktadır. Dolayısıyla, davacıların ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacıya yansıtılamayacak, sürücü desteğin tam kusurlu olması, onun desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir (HGK’nın 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK’nın 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas- 2012/92 Karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 Esas- 2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca). Bu durum karşısında; davacıların zarar gören üçüncü kişi sıfatına dayanan zarar giderim talebi nedeniyle, desteğin kazadaki kusurunun davacılara yansıtılamayacağı, davalının zarardan sorumlu olduğu, davalının ödeme yapması halinde de davacılara rücu imkanının bulunmadığı hususları göz önüne alındığında mahkemece verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı değerlendirilerek davalının istinaf itirazlarının da reddine karar vermek gerekmiştir. Bu bağlamda; davacılar vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-)Davacılar vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-)Harçlar Kanununa göre alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL karar ve ilam harcı mahsup edilerek bakiye 18,50 TL karar ve ilam harcının davacılardan tahsiline, 3-)Harçlar Kanununa göre alınması gereken 4.687,82 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.172,00 TL karar ve ilam harcı mahsup edilerek bakiye 3.515,82 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline, 4-)Davacıların ve davalının istinaf başvurusu nedeniyle yaptıkları yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına, 5-)İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 6-)İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 30/10/2020