Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1305 E. 2020/4000 K. 09.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1305
KARAR NO : 2020/4000
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/06/2017
NUMARASI : 2016/105 Esas – 2017/698 Karar
DAVANIN KONUSU Maddi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/10/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;11/05/2009 tarihinde, davalı nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı ve dava dışı … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın, müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı araçla çarpışması neticesinde müvekkilinin yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin hiçbir kusurunun bulunmadığını, kaza nedeniyle müvekkilinin vücudunda kırıklar oluştuğunu, hareket kısıtlılığı meydana geldiğini ve gözle görülür kalıcı izler oluştuğunu, kaza nedeniyle müvekkilinin sakat kaldığını iddia ederek, şimdilik 2.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle müvekkili nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı bulunduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun poliçe limiti ve sigortalı araç sürücüsünün kusuruyla sınırlı olduğunu, dava konusu talebin zamanaşımına uğradığını, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’u 109. maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı süresi geçildikten sonra davanın açıldığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Adli Tıp Kurumundan davacının maluliyet durumu ve maluliyetin kaza ile illiyeti hakkında rapor alınması ve SGK’dan rücuya tabi bir ödeme alınıp alınmadığının araştırılması, alınmışsa bu tutarın tazminat hesabından mahsup edilmesi gerektiğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; “Mahkemece toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda; 11/05/2009 tarihinde meydana gelen çift taraflı trafik kazası neticesinde davacının yaralandığı, davacı tarafça davacının sürekli olarak sakat kaldığı iddiasıyla ve sürekli sakatlık tazminatı talebiyle bu dava açılmış ise de Erciyes Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 03/10/2016 tarihli rapor ile davacının zigoma kırığı ve diş kayıpları nedeniyle herhangi bir fonksiyonel kayıp tarif ve tespit edilmediği, dolayısıyla vücut genel çalışma gücünden kaybetmediği, mutad iş ve gücünden kaldığı sürenin 1 ay olduğu hususlarının belirlendiği, bunun üzerine davacı vekilince müvekkilinin baş ve yüz bölgesinde kalıcı izler olduğundan bahisle ekonomik geleceğinin sarsıldığı ileri sürülerek efor kaybı tazminatı talep edildiği ve bu yönde heyet rapor alınması talep edildiği, mahkememizce talebin yerinde görülmediği, zira bu davada talebin sürekli sakatlık tazminatı olduğu, davacı tarafın sözünü ettiği güç kaybı(efor kaybı) tazminatının da organ eksilmesi veya zayıflamasına bağlı olarak yani sürekli kısmi iş göremezlik durumunda talep edilebileceği, ancak davacının organ eksilmesi veya zayıflamasının da söz konusu olmadığı,bunun yanında zaman zaman estetik zararların (yüzdeki sabit iz vs) kişiyi sürekli iş göremez hale getirebileceği, mesleğini kaybetmesine neden olabileceği,ancak bunun için kişinin tv spikeri,manken vs gibi bir mesleğe sahip olması gerektiği, dava dilekçesinde davacının bu niteliklerde bir mesleğe sahip olduğuna dair bilgi verilmediği, kolluk araştırması ile de garson olarak çalıştığının tespit edildiği, dolayısıyla davacının sabit izlerinin davacıyı sürekli iş göremez hale getirdiğinin kabul edilemeyeceği, bunun yanında ‘ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zarar’ kalemin ‘sürekli sakatlık tazminatı’ kaleminden ayrı bir zarar türü olduğu ve bu davada talep konusu yapılmadığı, dolayısıyla davacının yüz ve başında mevcut olduğu ileri sürülen sabit izlerin çalışma gücünde azalma olmasa da ekonomik geleceğinin sarsılmasına, dolayısıyla yeni iş imkanları bulmakta zorlanmasına, daha çok emek sarfetmek zorunda kalacak olmasına neden olup olmadığı hususlarının bu davada inceleme konusu yapılamayacağı, bu haliyle davanın sübuta ermediği anlaşılmakla davanın reddine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçelerinin talep kısmında belirtilen sürekli sakatlık tazminatı talebinin, ZMSS Genel Şartları A.5.c maddesinde belirtilen sürekli sakatlık teminatı içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, Genel Şartlar’da belirtilen sürekli sakatlık teminatının, ifadeden de anlaşılacağı üzere sürekli iş göremezlik, efor kaybı ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zarar türlerinin hepsini kapsadığını, Borçlar Kanunu’nun “Bedensel zararlar” başlıklı 54. maddesinde, bedensel zararlar olarak; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak belirtildiğini, estetik zararlar için de güç kaybı tazminatının istenilebileceğini, yüz ve bedendeki izler ya da biçim bozuklukları için maddi tazminat isteminin yargısal kararlarda kabul edildiğini, buna ilişkin birçok karar bulunduğunu, 11/05/2009 tarihli kaza sebebiyle müvekkilinin kafasında ve yüz bölgesinde giderilemeyecek arazlar meydana geldiğini, bahse konu arazların maluliyet tespitine ilişkin yönetmelik ve ekindeki cetvelde karşılığı olmadığından maluliyet oranının belirlenemediğini, müvekkilinde oluşan arazların baş bölgesinde ve bilhassa yüzünde olup yüzünde yoğun bir şekilde kazanın izlerini taşıyan bir kişinin iş bulması, sağlıklı bir insan gibi gelir elde etmesinin kolay olmadığını, en azından daha nitelikli işlerde çalışmak yerine beden gücüne dayalı, daha fazla efor sarfettirecek ve daha az gelir elde edilecek işlerde çalışmak zorunda kalacağını, bunun da, müvekkilinin ekonomik geleceğinin sarsılması sonucunu doğurduğunu, talep konusu tazminatın, Yargıtay tarafından efor kaybı tazminatı olarak da adlandırıldığını, müvekkilinin kafatasındaki kırığın ayrıca sağlığını da tehdit eder boyutta olduğunu, müvekkilinin yüz ve baş bölgesinde meydana gelen ve gözle dahi apaçık görülür olan sakatlıkların, müvekkilinin çalışmasını ve gelir elde etmesini engeller boyutta olduğunu, müvekkilinin maluliyet oranının tespiti için gerekli görülürse, üniversitelerin adli tıp anabilim dalı başkanlıklarından oluşturulacak heyete ilave olarak, plastik ve rekonstrüktif ve estetik cerrahi bölümünden bir öğretim üyesi ile ağız, yüz ve çene cerrahisi bölümünden bir öğretim üyesinin eklenerek, kazanma gücü kaybı oranının tespit ettirilmesi gerekirken, taleplerinin kabul edilmeyerek davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, TBK’nın 54. maddesi kapsamında maddi tazminat istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davalı nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı araç ile davacının sevk ve idaresindeki aracın 11/05/2009 tarihinde kaza yapması neticesinde davacının yaralandığı, davacının bu yaralanma nedeniyle maddi tazminat talebinde bulunduğu ve Mahkemece yukarıda belirtildiği gerekçeyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının 11/10/2016 tarihli raporunda; davacı … , sağ zigoma kırığı ile diş kayıplarına (sol üst, medial, sağ üst medial, lateral kesiciler, sağ alt medial ve lateral kesiciler) neden olan 11/05/2009 tarihli trafik kazasına bağlı yaralanması nedeniyle; bir ay süreyle mutat iş ve gücünden kaldığı, tıbbi şifa süresinin bir ay olduğu, herhangi bir fonksiyonel kayıp tarif ve tespit edilmediği, dolayısıyla vücut genel çalışma gücünden kaybetmediği, mütalaa edilmiştir. Yukarıda da belirtildiği üzere Mahkemece, “ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zarar” kaleminin sürekli sakatlık tazminatı kaleminden ayrı bir zarar türü olduğu ve işbu davada davacı tarafça bunun talep konusu yapılmadığı gerekçesiyle, davacının maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı vekili yargılama aşamasındaki tüm dilekçelerinde, kaza nedeniyle müvekkilinin yüz ve baş bölgesinde meydana gelen yaralanmalar nedeniyle ekonomik geleceğinin sarsıldığını, bu nedenle tazminat talep ettiklerini beyan etmiştir. Ayrıca, HMK’nın “Hakimin davayı aydınlatma ödevi başlıklı” 31. maddesinde; “Hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Bu düzenlemeye göre de Mahkeme hakiminin, davacının talebinin netleştirilmesi bakımından ödevi bulunmaktadır. Bu durumda, Mahkemece, eksik inceleme sonucu karar verildiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusundaki iddia ve itirazlar yerindedir. O halde, Mahkemece, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 15/10/2019 tarih, 2017/485 Esas-2019/9402 Karar; 18/11/2019 tarih, 2017/4190 Esas-2019/1784 Karar ve 05/02/2020 tarih, 2019/2579 Esas-2020/755 Karar sayılı kararlarında belirtildiği üzere kaza öncesinde garson olarak çalıştığı belirtilen davacının, yüz ve baş bölgesindeki (yukarıda değinilen maluliyet raporunda belirtilen) yaralanmasının davacının ekonomik geleceğinin sarsılmasına yol açıp açmadığı hususunda, konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınması ve sonrasında davacının ekonomik geleceğinin sarsılması nedeniyle talep edebileceği tazminat miktarının bilirkişi marifetiyle belirlenmesi; bilirkişi marifetiyle belirlenememesi halinde ise TBK’nın 50. maddesi gereğince tarafların delillerinin değerlendirilerek hakkaniyete uygun bir maddi tazminata hükmedilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/10/2020