Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1294 E. 2020/4015 K. 13.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1294
KARAR NO: 2020/4015
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/10/2017
NUMARASI: 2014/2060 Esas – 2017/1044 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı
KARAR TARİHİ: 13/10/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … AŞ’nin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesi ile sigortaladığı sürücüsü …’ın idaresindeki … plaka sayılı minibüsün, 05/06/2013 günü Diyadin ilçe merkezinde seyir halinde iken arkasına bağladığı inşaat demirlerinin …’a asli kusurlu biçimde çarparak, sol bacağının alt kısmında kırığa neden olacak biçimde yaralanmasına neden olduğu ileri sürülerek, belirsiz alacak davası niteliğinde, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşulu ile 3.000,00 TL maluliyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/444 (E) sayılı davayı müvekkili şirkete yönelterek 05/06/2013 tarihinde meydana gelen trafik kazasında sürekli malul kaydığından bahisle, sürekli maluliyet tazminatı talep ettiğini, dava devam eder iken davacı ile müvekkili şirketin davacının sürekli maluliyet zararının 15.000,00 TL olduğu hususunda sulhen mutabık kaldıklarını, davayı kabul anlamına gelmemek koşuluyla davacının iddia edildiği gibi %24 oranında sürekli malul kaldığını sabit olmadığını, sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunup bulunmadığını, var ise oranının Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından belirlenmesi gerektiğini, sürekli maluliyet tazminat miktarının da aktüerler siciline kayıtlı aktüer sıfatını taşıyan bilirkişi tarafından hesaplanmasını talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafları ve dava konusu aynı olan Şanlıurfa 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/444 (E) – 2014/361 (K) sayılı kararı ile, tarafların sulh olmaları nedeni ile konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen kararın kesinleştiği, böylece 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 114/1-i maddesinde öngörülen daha önceden aynı davanın kesin hükme bağlanmamış olması dava şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle, HMK’nin 114-1/i maddesi aracılığıyla aynı Kanunun 115/2’nci maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; kararın kaldırılması gerektiğini, zira müvekkilinin geçirmiş olduğu trafik kazası ile ilgili olarak Şanlıurfa 2.Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan 2014/444 (E) sayılı dava devam eder iken davalı … tarafından müvekkiline ödenmesi gereken rakamın çok altında 15.000,00 TL ödeme yapıldığını, müvekkilinin ekonomik şartların verdiği zorluklardan ötürü söz konusu ödemeyi iradesine aykırı olmasına rağmen kabul ettiğini, davalının dosyaya sunduğu ibranamenin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 111.maddesine göre geçersiz olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı olarak yapılan incelemede: Dava konusu uyuşmazlığın, daha önce bir kesin hüküm ile çözümlenmemiş olması olumsuz dava şartlarındandır. Aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak daha önce dava açılmış ve verilen hüküm kesinleşmiş ise, artık o dava konusu hakkında kesin hüküm vardır. Aynı dava (uyuşmazlık) yeni bir dava konusu yapılamaz; yapılırsa, mahkemenin, kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözeterek, HMK’nin 114/1-i maddesi uyarınca davayı esasa girmeden (usulden) reddetmesi gerekir. Dava dosyasında bulunan Şanlıurfa 2’nci Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/444 (E) dava dosyasının incelenmesinde davacı … vekili tarafından davalı … AŞ aleyhine 05/06/2013 günü sürücüsü …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın Diyadin ilçe merkezine seyir halinde iken arkasına bağlı demirin kaldırımda yürüyen müvekkiline çarpması sonucu ağır biçimde yaralandığı ileri sürülerek 5.000,00 TL maddi tazminatın tahsili istemiyle dava açıldığı, anılan mahkemenin 02/06/2014 gün ve 2014/444 (E) – 2014/361 (K) sayılı kararıyla; davacı vekilinin Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden sunduğu dilekçe ile davalı ile sulh oldukları ve karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesini talep ettikleri gerekçesiyle dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği, hükmün taraflarca temyiz edilmemesi üzerine kesinleşme şerhine göre 09/09/2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Şanlıurfa 2’nci Asliye Hukuk Mahkemesinin 02/06/2014 gün ve 2014/444 (E) – 2014/361 (K) sayılı kararının 09/09/2014 tarihinde kesinleşmesinin ardından, bu kez davacı … vekilinin tevzi formuna göre İstanbul 4’üncü Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/2060 (E) sayılı davasıyla, tarafları ve konusu aynı olan ikinci davayı açmıştır. Somut uyuşmazlık, yukarıda açıklanan yasal düzenleme ışığında değerlendirildiğinde; davacı … ile davalı … AŞ arasında aynı dava sebebine dayanılarak, daha önce açılan Şanlıurfa 2’nci Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/444 (E) sayılı davasında verilen hükmün kesinleştiğinin anlaşılması karşısında HMK’nin 114/1-i maddesi kapsamında kesin hüküm bulunmamasına ilişkin dava şartının oluştuğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanununa göre alınması gereken 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 18,50 TL istinaf karar ve ilam harcının davacıdan tahsil edilerek Hazineye verilmesine, 3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 361’inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi oy birliği ile karar verildi.13/10/2020