Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/127 E. 2019/420 K. 07.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/127
KARAR NO : 2019/420
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/08/2017
NUMARASI : 2017/3774 Esas – 2017/3774 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Trafik Kazası Nedeniyle Destekten Yoksun Kalma)
KARAR TARİHİ: 07/11/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacılar vekili dava dilekçesinde; 16/04/2011 tarihli trafik kazasında davalı … şirketine ZMSS ile sigortalı aracın yapmış olduğu tek taraflı trafik kazasında vefat eden araç sürücüsünün desteğinden yoksun kalmaları sebebiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere müvekkilleri davacılar … ve … için 1.000’er TL, … için 3.000,00 TL tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; sürücünün kusuru nedeniyle meydana gelen kaza sebebiyle davacıların tazminat hakkının doğmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Uyuşmazlık Hakem Heyeti başvurunun kabulüne karar vermiş, davalı … şirketinin itirazı üzerine İtiraz Hakem Heyeti itirazının reddine karar vermiş, davalı … vekili süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; kazanın araç sürücüsünün % 100 kusuruyla meydana geldiğini, kaza sırasında sürücünün ehliyetinin olmadığını ve 152 promil alkollü olduğunu, sigorta şirketi tarafından herhangi bir ödeme yapılsa dahi sigorta şirketine rücu hakkı bulunduğunu, bu rücu hakkını yasal mirasçı sıfatıyla davacılara karşı da kullanabileceğini, 6098 sayılı TBK m. 135 uyarınca alacaklı ve borçlu sıfatının birleşmesi sebebiyle borcun sona erdiğini, başvuran lehine hükmedilen vekalet ücretinin Sigortacılık Kanunu m. 30 uyarınca 1/5 oranında hükmedilmesi gerekirken usule aykırı olarak tam vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını beyan ederek kararın kaldırılmasını istemiştir.HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. 16/04/2011 tarihinde gerçekleşen tek taraflı trafik kazasında davacıların desteği ve araç sürücüsü vefat etmiştir. Destek, kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğu gibi alkollü ve ehliyetsizdir.Davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklarına, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağına; dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceğine; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı …, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı … şirketinin sorumluluğuna karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar sayılı ilamları uyarınca) Davalı … şirketinin alacaklı-borçlu sıfatlarının birleştiği savunması bakımından yapılan değerlendirmede ise araç sürücüsünün yakınlarının uğradıkları destek zararları salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Buna göre davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararında alacaklı-borçlu sıfatlarının birleşmediği, zira eldeki davada alacaklının; destekten yoksun kalan 3. kişiler; açılacak rücu davasında borçlunun ise mirasçılar olduğu gözetildiğinde alacaklı-borçlu sıfatının birleştiğinin kabulü mümkün değildir. (Yargıtay 17 HD 2016/9481 E. 2019/5042 K. kararı ve benzeri nitelikteki diğer kararları aynı yöndedir.)Davalı vekilinin, davacılar lehine verilen vekalet ücretine ilişkin istinaf talepleri incelendiğinde; 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesine 13/06/2012 tarihli ve 6327 sayılı Kanun’un 58.maddesi ile eklenen 17. fıkrasında, “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Bu düzenlemeye uygun olarak da yukarıda belirtildiği gibi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nde “Tarifenin 3. kısmına göre, nispi avukatlık ücretine hükmedilen durumlarda da talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine tarifeye göre hesaplanan nispi ücretin 1/5’ine hükmedilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu maddelerde “talebi reddedilenler” olarak belirtilenler, Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuran sigortalılar ve sigorta poliçesinden menfaat temin edenlerdir. Çünkü Sigorta Tahkim Komisyonunun önüne gelen tek bir talep vardır. O da, sigortalılar ve sigorta poliçesinden menfaat temin edenlerin talebidir. Tahkim Komisyonuna talepte bulunan sigortalının talebine cevap veren ve karşı gerekçelerini ileten sigortacının bu anlamda “talebi kabul edilen” veya “talebi reddedilen” olarak kabul edilmesi olanağı yoktur. Sigortalılar ve sigorta poliçesinden menfaat temin edenler lehine karar verilmesi halinde ise Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “Tahkim’de ve Sigorta Tahkim Komisyonunda Ücret” başlıklı 17. maddesine göre, tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetince davacı lehine tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazı da yerinde değildir.Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-6728 sayılı Yasa’nın 36.maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına,3-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,6- İstinaf talebi için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 07/11/2019