Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1266 E. 2020/4196 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1266
KARAR NO: 2020/4196
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/12/2017
NUMARASI: 2016/974 Esas – 2017/1100 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (TTK’nın 1472. Maddesi)
KARAR TARİHİ: 19/11/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili nezdinde kasko sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan … plakalı araç ile davalı nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı bulunan … plakalı aracın 30/09/2013 tarihinde kaza yapması neticesinde müvekkili nezdinde sigortalı bulunan aracın hasar gördüğünü, kazanın meydana gelmesinde davalı tarafça sigortalı bulunan araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu bulunduğunu, sigortalısı ile müvekkili şirketin hasar bedeli konusunda anlaşamamaları nedeniyle, sigortalı tarafından müvekkili aleyhine ikame edilen dava sonucunda, Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/202 Esas–2015/288 Karar sayılı ilamı sonucunda 15.500,00 TL asıl alacak, faizi ve diğer ferileri olmak üzere, müvekkili tarafından, Manisa … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına 04/09/2015 tarihinde 23.847,50 TL ödeme yapıldığını, sigorta şirketleri arasında imzalanan rücu protokolü gereğince davalı şirkete rücu başvurusu yapılmış ise de ödeme yapılmadığından, 30/09/2015 tarihinde davalı şirket aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin, aynı gün icra takibinden haberdar olarak , takip açıldıktan sonra 15.500,00 TL asıl alacak ve 927,45 TL faiz olmak üzere toplam 16.427,45 TL’yi müvekkilinin banka hesabına tediye ederek takibin diğer kısmına itiraz ettiğini, aradan geçen uzun süre içinde, ilave ödeme yapmaları konusunda görüşmeler yapılmış ise de bir netice alınamadığından dava açılması zorunluluğu doğduğunu, davalı şirketin itirazının, yalnızca talep edilen faiz tutarı konusunda haklı olduğunu, bu nedenle işbu itirazın iptali davasında, ödeme emri ile talep edilen tutardan, sorumlu oldukları faiz miktarı dikkate alınarak işbu davayı açtıklarını, buna göre davalı şirketin 06/03/2015 tarihinden itibaren faizden sorumlu olduğunu, müvekkili şirketin, davalı şirketten 22.131,34 TL talep hakkına sahip olduğunu, takipten sonra haricen ödemesi yapılan tutar 16.427,45 TL olduğundan bakiye 5.703,89 TL ile ilgili itirazının haksız olduğunu iddia ederek, davalının 5.703,89 TL için itirazının iptaline ve icra takibinin bu tutar üzerinden devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket aleyhine başlatılan icra takibinin yetkisiz icra müdürlüğünde yapılmış olması ve geçerli bir icra takibi bulunmaması gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili tarafından, 15.500,00 TL asıl alacak ve 06/03/2015 tarihinden 30/09/2015 tarihine kadar geçen sürede işlemiş avans faiz miktarı olan 927,45 TL olmak üzere toplam 16.427,45 TL’nin 30/09/2016 tarihinde davacıya ödendiğini, dava konusu olaydan dolayı tüm sorumluluğun yerine getirildiğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince, “Davanın kabulüne, davalı borçlunun İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takibine vaki itirazının 5.703,89 TL’lik kısmının iptaline, takibe bu asıl alacak ve takip tarihinden sonra işleyecek yasal faizi ile birlikte devamına” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yargılamaya konu itirazın iptali davasının görülebilmesi için, yetkili icra dairesinden başlatılmış geçerli bir icra takibinin varlığı gerekli olduğundan, ortada geçerli bir icra takibi bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, trafik kazasının Manisa’da meydana geldiğini, aleyhine icra takibi yapılan ve itirazın iptali davası açılan davalı … AŞ.’nin adresinin Sarıyer/İstanbul olduğunu, bu nedenle İstanbul Adliyesi İcra Dairelerinin yetkili olduğunu, İstanbul Anadolu İcra Müdürlüğünün yetkisiz olduğunu, icra dosyasındaki itiraz dilekçesinde, icra dairesinin yetkisine, takibe konu borcun tamamı ödendiğinden tüm borca ve ferilerine itiraz edildiğini, dava konusu uyuşmazlıktaki çekişme noktasının, Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03/06/2015 Tarih ve 2014/202 Esas-2015/288 Karar sayılı ilamına ilişkin yargılama giderleri, vekalet ücreti, icra sonrası faiz, icra masrafları ve tahsil harcından müvekkilinin sorumlu olup olmadığı hususlarında toplanmasına rağmen, Mahkemece, davacının zarar gören aracın kasko sigortacısı olduğu dikkate alınmadan, taraflar arasında çekişme bulunmayan kusur ve hasar yönünden rapor alınarak davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, TTK’nın 1472. maddesi kapsamında halefiyet yoluyla araç hasar tazminatının tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.Dosya kapsamından, davacı nezdinde kasko sigorta poliçesiyle sigortalı bulunan araç ile davalı nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı bulunan aracın kaza yapması neticesinde, davalı tarafça sigortalı aracın hasar gördüğü, sigortalısı tarafından davacı aleyhine açılan dava sonucunda, Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/2020 Esas-2015/288 Karar sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüne, 15.500,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte işbu dosyasının davacısından tahsiline karar verildiği, işbu dosyada davanın aynı zamanda davalı … AŞ.’ye ihbar edildiği, ilamın icra takibine konulması nedeniyle davacı tarafça, sigortalısına 07/09/2015 tarihinde 23.847,50 TL ödeme yapıldığı; davacı tarafından bu miktarın ödenmesi için davalı …’ne başvurulduğu ve ödeme yapılmaması üzerine de, davacı tarafından, davacı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, 23.847050 TL asıl alacak ve 152,89 TL işlenmiş faiz olmak üzere toplamda 24.000,39 TL üzerinden icra takibinin yapıldığı, davalı (borçlu) tarafından aynı gün (30/09/2015) hem davacı şirketin hesabına 15.500,00 TL asıl alacak ve 927,45 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 16.427,45 TL yatırıldığı ve hem de icra takibine itiraz edilmesi üzerine işbu itirazın iptali davasının açıldığı ve Mahkemece yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Davacı …, işbu dava dilekçesinde, faiz yönünden davalı borçlunun kısmen haklı olduğunu, müvekkili şirketin alacağının, asıl alacak ve işlenmiş faiz toplamı olan 22.131,34 TL olduğunu, davalı borçlu tarafından takibin yapıldığı günde toplam 16.427,45 TL’nin ödendiğini, dolayısıyla bakiye 5.703,89 TL alacak kaldığını, bu miktar üzerinden itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin istinaf başvurusundaki birinci iddia ve itiraz icra dairesinin yetkisine ilişkindir. Davanın dayanağını oluşturan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında bulunan 13/10/2015 tarihli itiraz dilekçesinin yapılan incelemesinde; davalı (borçlu) … Sigorta AŞ. tarafından sadece icra dairesinin yetkisine itiraz edildiğinin belirtildiği, ancak yetkili icra dairesinin gösterilmediği görülmüştür. İİK’nın 50. maddesinde; “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur …Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır. İcra mahkemesi tarafından önce yetki meselesi tetkik ve kati surette karara raptolunur” şeklinde düzenleme getirilmiştir. HMK’nın 19/2. maddesinde; “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Yukarıdaki yasal düzenlemeler bakımından somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; icra dairesinin yetkisine yönelik yasal sürede ve usulüne uygun olarak yapılmış bir yetki itirazının varlığı halinde itirazın iptali davasına bakan mahkemenin öncelikle icra dairesinin yetkisi konusunda değerlendirme yapacağı ve bu konuda bir karar vermesi gerektiği açıktır. Davalının icra dosyasına yasal sürede verdiği itiraz dilekçesinde, icra dairesinin yetkisiz olduğunu belirtmekle yetindiği, yetkili icra dairesini belirtmediği anlaşılmaktadır. İtiraz dilekçesinde, yetkili icra dairesi belirtilmediğinden, usulüne uygun yapılmış bir yetki itirazından söz edilemez. Dolayısıyla davalı vekilinin bu hususa ilişkin istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. Davalı vekilinin diğer hususlara ilişkin istinaf iddia ve itirazlarına gelince ise: Karara dayanak yapılan 20/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda; kazanın meydana gelmesinde davalı tarafça sigortalı bulunan araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu, davacı tarafça sigortalı bulunan araç sürücüsünün kusursuz olduğu ve hasar bedelinin 15.500,00 TL olduğu mütalaa edilmiştir. Bilirkişi raporunun yapılan incelemesinde, raporun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, dosya kapsamına uygun, denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğu görülmüştür. Yukarıda da belirtildiği üzere icra takibine konu alacağın dayanağını oluşturan Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/202 Esas-2015/288 Karar sayılı dosyasında, davalı konumunda olan işbu dosyanın davacısı tarafından, davalı … AŞ.’ye dava ihbar edilmiştir. HMK’nın 64. ve 69/2. maddeleri de gözetildiğinde davalının, asıl alacakla birlikte, işlemiş faiz, vekalet ücreti ve icra dosyasında yapılan tüm masraflardan sorumlu tutulmasında herhangi bir hata bulunmamaktadır. Bir başka deyişle davalı vekilinin yargılama gideri, vekalet ücreti, işlemiş faiz ve icra dosyasındaki masraflardan sorumlu olmadığına yönelik istinaf iddia ve itirazları da yerinde değildir. Bu bağlamda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 389,63 TL harçtan peşin alınan 98,00TL harcın mahsubu ile bakiye 291,63 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.19/11/2020