Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/122 E. 2019/479 K. 15.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO : 2019/122
KARAR NO : 2019/479
KARAR TARİHİ: 15/11/2019
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/05/2017
NUMARASI : 2014/670 Esas – 2017/339 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 352. maddesinde düzenlenen ön inceleme konularında her hangi bir eksikliğin bulunmadığı,; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili dilekçesinde özetle; davalıların karayolu zorunlu taşımacılık sigortacısı, işleteni ve sürücüsü olduğu, … plaka sayılı otobüs içinde yolcu olarak bulunan müvekkilinin 12/12/2013 tarihinde meydana gelen tek taraflı kazada yaralanarak malul kaldığını belirterek 120.000 TL manevi tazminat ile geçici iş göremezlik, sürekli iş göremezlik ve SGK tarafından karşılanamayan tedavi giderlerinden oluşan 5.000 TL maddi tazminat talebinde bulunmuş, maddi tazminat talebini 5.034 TL geçici iş göremezlik ve 136.304,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 141.338,00 TL üzerinden ıslahen arttırmıştır.Davalılar davanın reddine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde maddi tazminat talebinin kabulü ile 141.338,00 TL maddi tazminatın avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline; 50.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi haricinde kalan davalılardan tahsiline karar verilmiştir.Karara karşı davalılar …. LTD. ŞTİ. ile … vekili, davacının seyahat kurallarına aykırı olarak iki koltuğu birden işgal ederek uyur vaziyette iken kazanın meydana geldiğini, kaza esnasında emniyet kemeri takmıyor olduğunu, araç muavini olan tanık …in bu konuda tanıklık edecek iken mahkemece bu tanığın dinlenmesinden vazgeçildiğini, bu şekilde, davacının zararın artmasına sebebiyet verdiğine ilişkin savunmalarını ispatlayamadıklarını, hukuki dinlenilme haklarının bu nedenle ihlal edildiğini, her ne kadar mahkemece duruşma zaptına bu tanığın dinlenilmesinden vazgeçildiği yönünde beyanda bulunulduğu yazılmış ise de; kendilerinin bu şekilde bir beyanlarının olmadığını, bu tanığın dinlenmeden karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, kusur yönünden yapılan incelemeyi de kabul etmediklerini, kazanın oluşumunda Karayolları Genel Müdürlüğünün de sorumlu olduğunu, avans faizine hükmedilmesinin yanlış olduğunu, davacı kötü niyetli olup zenginleşme çabası içerisine girdiğini, manevi tazminat miktarının da fahiş olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre dava konusu kazanın tipi ve buzlanma nedeniyle yolcu otobüsünün yoldan çıkıp refüje devrilmesi şeklinde gerçekleştiği, 10/11/2016 tarihli kusur raporuna göre davalı araç sürücüsünün gerek vaktin gece olması gerekse mevsim şartları itibariyle yolda buzlanma ve karlanma olma ihtimalinin mevcut olması nedeniyle yolun icap ve şartlarına süratle seyretmesi gerektiği halde hız diyagramındaki tespite göre 80 km hızla seyretmesinin yol şartları için fazla olması münasebetiyle kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğunun belirlendiği, kusur raporunun ceza dosyası üzerinden alınan kusur raporuyla da örtüştüğü, kazanın oluş şekline göre davalı araç sürücüsünün gerçekleşen kazada tam kusurlu kabul edilmesinde isabetsizlik olmadığı, kusura yönelik istinaf itirazlarının reddi gerektiği, hesap raporu ve maluliyet raporuna yönelik somut gerekçelere dayalı herhangi bir itirazda bulunulmadığı, kaldı ki hesap ve maluliyet raporunun da hüküm vermek bakımından yeterli olduğu, resen nazara alınacak eksiklik içermedikleri, davalı otobüs işletmesinin tacir olması sebebiyle avans faizine de hükmedilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmaktadır.Diğer yandan, araç muavini olan tanık …’nin dinlenmesinden 03/10/2016 tarihli celsede vazgeçilmiş olup işbu vazgeçmeye davacı tarafından muvafakat edilmiştir. Duruşma zapıtları aksi ispat edilene kadar geçerlidir. Bu durumda sözügeçen tanığın dinlenmeden karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Bir an için davalı vekilinin, davacının gerek emniyet kemeri olmaksızın gerekse oturuş pozisyonu itibariyle seyahat kurallarına aykırı yolculuk etmesi nedeniyle zararın artmasına sebebiyet verdiğine yönelik savunmasının doğru olduğunun kabulü halinde dahi; BK’nın 112. maddesinde “Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.” yine, TK’nın 914. Maddesinde “Taşıyıcı, yolcuları rahat bir yolculukla ve sağlıklı olarak gidecekeri yere ulaştırmakla, özellikle hava, ses, yer ve çevre kirliliğine meydan vermemek için gerekli düzeni kurmakla, gerekli diğer tüm önlemleri almak ve mevzuatta öngörülen kurallara uymakla yükümlüdür. Taşıyıcı, yolcuların kazaya uğramalarından doğacak zararı tazmin eder.”şeklindeki yasal düzenlemeler gereğince davacı ile davalı otobüs işletmesi arasındaki taşıma sözleşmesine göre taşıyıcının, davacı yolcuyu sağlıklı bir şekilde gideceği yere ulaştırmakla yükümlü olduğu, bir başka ifadeyle davacının güvenli oturuş pozisyonunda emniyet kemeri takarak seyahat etmesini sağlamakla yükümlü olduğu, işbu sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğüne aykırı davranarak zararın artmasında bizatihi kendisinin sorumlu olduğu ve kendi kusuruna dayanarak hak iddia edemeyeceği karşısında tanığın dinlenilmemiş olmasının da sonuca etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.Yine, davalıların kurumsal taşımacılık faaliyetinde bulunuyor olmaları, caydırıcılık ilkesi, %38,2 oranındaki maluliyet ve 6 aya kadar iyileşme ve tedavi süresi, tarafların mali ve sosyal durumu, paranın alım gücü ve hak ve nesafet ilkesi nazara alınarak yapılan değerlendirmede takdir edilen manevi tazminat miktarı yüksek değildir. Bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun da reddi gerekmektedir.Bu durumda yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olduğuna göre; davalıların yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçe ile;1- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 maddesi hükmü uyarınca davalılar ….. LTD. ŞTİ. ile MAZLUM NAYMAN vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2- Bakiye 12.385,00TL’sı istinaf karar harcının davalılar …. LTD. ŞTİ. ile …’dan müteselsilen alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,3- Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,Dair, gerekçeli kararın taraflara/ vekillerine tebliğinden itibaren Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere iki hafta içerisinde Dairemize yahut Dairemize gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek temyiz dilekçesi ile Yargıtay yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oybirliği ile karar verildi.18/11/2019