Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1207 E. 2020/4384 K. 15.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1207
KARAR NO: 2020/4384
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/02/2018
NUMARASI: 2014/866 Esas – 2018/99 Karar
DAVANIN KONUSU: Araç hasar tazminatı
KARAR TARİHİ: 15/12/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin maliki olduğu … plaka sayılı aracın 12/08/2011 tarihinde karıştığı tek taraflı trafik kazası neticesinde hasarlandığını, aracın davalı sigorta şirketi tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigortalandığını, müvekkilinin aracında kazadan sonra 28.050,26 TL’lik hasar meydana geldiğini, hasarın ödenmesi için davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduğunu, davalı sigorta şirketince herhangi bir ödeme yapılmadığını ve tüm bu nedenlerle araçta meydana gelen hasar bedelinin temerrüt tarihi olan 25/12/2011 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; davacıya ait … plakalı aracın müvekkili şirketçe sigortalandığını, aracın 12/08/2011 tarihli trafik kazasında davacının beyan ettiği şekilde kazanın gerçekleşmediğini, araç üzerindeki hasarın kaza mahalli ve karakteri ile uyumlu olmadığının tespit edildiğini, ekspertizin aracın onarımına başlanmaması talimatı vermesine rağmen onarımına başlandığını, ekspertiz ile herhangi bir mutabakata varmadan faturanın kesildiğini, kazanın kurgulandığını, kazanın gerçeklerle uyuşmadığını, temerrüde düşülmediğini ve tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince: “davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosyada mevcut resmi memurlarca düzenlenen kaza tespit tutanağı, tutanak imzacısı polis ifadeleri ve lehe bilirkişi raporu olmasına rağmen ilk derece mahkemesinin herhangi bir tespit içermeyen Adli Tıp Raporundaki düşünceye iştirak ederek davanın reddi yönünde karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, kasko poliçesinden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir. Davacı vekilinin kasko tazminatına ilişkin talebi, trafik kazasının 12/08/2011 tarihinde meydana geldiği, talebe konu hasarların da bu tarihli kazada meydana geldiğinin ispata muhtaç olduğu ve davacı tarafından bu ispat yükünün yerine getirilmediği gerekçesiyle reddedilmiştir. Mal sigortası türünden olan kasko sigorta sözleşmeleri gerek kuruluşlarında, gerek devamı sırasında ve gerekse rizikonun gerçekleşmesi aşamasındaki ihbar yükümlülükleri bakımından iyiniyet esasına dayalı sözleşme türlerindendir. Kasko Sigortası Genel Şartlarının A/1 maddesine göre, gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile üçüncü kişilerin kötüniyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Türk Ticaret Kanunu uyarınca sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasa’nın 1281/2.maddesi hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5. maddesinde sayılan “teminat dışında kalan zararlardan” olması gerekmektedir. Keza, Kasko Sigortası Genel Şartları B.1.5. maddesine göre, sigortalı, sigortacının isteği üzerine rizikonun gerçekleşmesi nedenlerini ayrıntılı şekilde belirlemeye, zarar miktarı ile delilleri saptamaya ve rücu hakkının kullanılmasına yararlı bilgi ve belgelerin gecikmeksizin sigortacıya vermekle yükümlüdür. Görüldüğü gibi, ihbar yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemesinin müeyyidesi genel şartlarda düzenlenmediği gibi, bu husus rizikonun teminat dışında kaldığı haller arasında da sayılmamıştır. Bu halde, konunun TTK’nin 1290 ve 1292/son madde hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Buna göre, sigortalı rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde, sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki, teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği sigortacı tarafından somut delillerle kanıtlanılırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; taraflar arasındaki uyuşmazlık, sigortalı aracın 12/08/2011 tarihinde kaza yapıp yapmadığı ve onarım servisi tarafından gerçekleştirilen işlemlerin ve düzenlenen faturaların bu tarihli kaza ile ilişkili olup olmadığına ilişkindir. Somut olaya bakıldığında, kaza tespit tutanağına göre İstanbul Sarıyer Bahçeköy orman yolunda 12/08/2011 günü davaya konu aracın virajı alamayarak yolun kenarına düştüğü, tutanak imzacılarınca kaza mahallinde aracın görülerek bulunduğu yere göre krokisinin çizildiği ve araçta meydana gelen maddi hasar durumu hakkında ortalama 5.000,00 TL civarında hasar tespit edildiği ve tutanak altına alındığı görülmüştür. Mahkemece ispat yükünün sigortalıya geçtiği yönünde değerlendirme yapılmış ise de yapılan araştırma bu sonuca varmaya yeterli nitelikte değildir. Yukarıda da açıklandığı üzere ihbarın doğru olmadığı sigortacı tarafından somut delillerle kanıtlanılırsa ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer. Her ne kadar davalı sigortacı tarafından kazanın ve hasarın bildirilen tarihte olup olmadığının bilinmediği gerekçesiyle gerçeğe uygun ihbar yapılmadığı iddia edilmiş ise de; ispat yükü kendisinde olan davalı sigorta şirketi tarafından bu iddiaları destekleyen somut delillerle bu iddia ispat edilememiştir. Davacı sigortalının ihbar yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmemiş olması -dosyaya yansıyan olayın oluş şekli ve buna göre oluşan hasar sabit olmakla- sigorta şirketinin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Bu itibarla, ilk derece mahkemesinin hasarın teminat dışı kaldığı yönündeki kabulü yerinde görülmemiştir. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; rizikonun teminat dahilinde olduğunun kabulü ile, yeterince ayrıntı ve gerekçe içeren, denetime elverişli ve aynı zamanda kaza tespit tutanağındaki kazanın meydana gelme şekli ve hasar miktarı ile de uyumlu bulunan, kazada oluşması mümkün görülen hasar, onarım kalemlerini tespit eden 09/07/2013 tarihli rapor dikkate alınarak, davanın kısmen kabulüne karar verilerek, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmak üzere İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Davanın kısmen kabulüne, 4.779,34 TL hasar tazminatının temerrüt tarihi olan 25/12/2011 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 2-Fazlaya ilişkin istemin reddine, 3-Harçlar Yasasına göre alınması gereken 326,47 TL harçtan, peşin alınan 416,55 TL harcın mahsubu ile 90,08 TL harcın davacıya iadesine, 4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, AAÜT gereğince 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, AAÜT gereğince 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 6-Kabul/ret oranına göre, davacı tarafından sarf edilen 1.853,10 TL yargılama giderinden 353,57 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına, 7-Artan gider avansının yatırana iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından iadesine, 2-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 59,50 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 98,10 TL istinaf başvuru harcının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 3-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/12/2020