Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1197 E. 2020/4389 K. 15.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1197
KARAR NO: 2020/4389
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2017
NUMARASI: 2016/475 Esas- 2017/1119 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat
KARAR TARİHİ: 15/12/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 20/03/2016 günü, müvekkilinin eşi …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile seyir halinde iken tek taraflı trafik kazası meydana geldiği ve kaza sonucunda müvekkilinin desteği …’in olay yerinde vefat ettiğini beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesinde özetle; dava değerini 258.061,81 TL olarak arttırmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; KTK ‘un 86. Maddesi gereği kusurun ağırlığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince: “davanın kabulü ile 258.061,81 TL ‘nin 02/05/2016 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … şirketi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu trafik kazasında vefat eden sürücünün asli ve tam kusurlu olduğunu, trafik kazası sonucu ölen sürücünün desteğinden yoksun kalanların sorumluluk sigortacısına yöneltebilecek yansıma yoluyla oluşan zararla ilgili tazminat istemlerinin tutarı işletene karşı ileri sürebilecekleri tutar kadar olduğunu, müteveffanın annesi ve babasının hayatta olup olmadıklarının tespiti gerektiğini, bilirkişi tarafından müteveffanın anne ve babasına ayrılması gereken payların yapılacak hesaplamada dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalam tazminatı istemine ilişkindir. Kazaya sebebiyet veren araca ilişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta poliçesinin tanzim tarihi 22/04/2015, kaza tarihi ise 20/03/2016’dır. 20/03/2016 tarihinde gerçekleşen davaya konu kaza nedeniyle sigorta sözleşmesinin varlığı, rizikonun sözleşmenin yürürlük süresi içerisinde gerçekleşmiş olması, desteklik ilişkisi ve tazminatın hesap ve yöntemine dair herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
İstinafa konu konu uyuşmazlık desteğin tam kusurlu bir şekilde meydana getirdiği trafik kazasında ölümünden kaynaklı olarak destekten yoksun kalma tazminatı talep edilip edilemeyeceği, bir başka ifade ile rizikonun teminat kapsamında olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Anayasanın 152 ve 153. maddelerinde öngörülen düzenlemelere göre; “Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesi ile birlikte, elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması karşısında, “iptal kararının” Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten sonra; HMK 33. maddesi uyarınca, yürürlükteki yasaları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin iptal kararı ile yok hükmünde olan ve böylece yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkileri bulunmamaktadır. (İBBGK’nın 1960/21 Esas ve 9 sayılı kararı; HGK’nın 21.01.2004/10-44 Esas ve 19 Sayılı; ayrıca 07.04.2004 gün, 214 E ve 19 sayılı ve 2004/448 Esas ve 461 sayılı kararları) Her ne kadar 01.06.2015 tarihinden sonra gerçekleşen davaya konu kaza ile ilgili olarak sözü geçen tarihte yürürlüğe giren genel şartların A.6. maddesi (d) bendindeki “destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin teminat dışı bırakılmasına” ilişkin düzenleme ile 6704 sayılı yasanın 4. maddesi ile değişik 2918 sayılı Kanunun 92. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (i) bendinde düzenlenen “bu kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler” şeklindeki düzenlemeler doğrultusunda uygulama yapmak gerekir ise de; istinaf aşamasında, Anayasa Mahkemesinin 17/7/2020 tarihli ve E.:2019/40; K.:2020/40 sayılı kararı ile sözü geçen 2918 sayılı Kanunun 92/1-i maddesi iptal edilmiş bulunduğundan ve kaza tarihi itibariyle de 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı yasa ile değişik 2918 sayılı yasanın 92. maddenin g ve h bendlerindeki düzenlemeler yürürlükte olmadığından uyuşmazlığın çözümünde anılan yasal düzenlemelerin uygulanması mümkün bulunmamaktadır. Bir an için kanun iptal edilmiş olmasına rağmen halen yürürlükte bulunan genel şartların A.6. maddesi (d) bendindeki hükmün uygulanması gerektiği ileri sürülebilir ise de; kaza tarihi itibariyle davaya konu rizikonun teminat dışı bırakıldığına ilişkin bir düzenleme kanunlarda bulunmamasına rağmen idari bir düzenleme ile kanunda sayılan teminat dışı hallere ilaveten -kanunun teminat dışı bir hal olarak görmediği bir meselede- hüküm getirilmesi, kanuna açıkça aykırılık teşkil etmek olup bu görüş yerinde değildir. O halde, iptal kararıyla ortaya çıkan kanun boşluğunun yeni genel şartların yürürlük tarihinden önce Yargıtay içtihadları ile ortaya konulan ilke ve kurallar ile 2981 sayılı Yasa hükümleri doğrultusunda doldurulması gerektiği, davacıların sırf ölenin mirasçısı sıfatı ile değil destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla talepte bulundukları, destekten yoksun kalma tazminatının miras yoluyla geçen bir hak niteliğinde değil sigorta hukuku kapsamında talep edilen bir hak olduğu, bu durumda ölen kişinin sigortalı aracın işleteni veya sürücüsü olmasının bir öneminin olmadığı, ölenin kusurunun üçüncü kişi konumunda olan mirasçılara yansıtılamayacağı göz önüne alındığında rizikonun teminat kapsamında olduğuna ilişkin kabul şeklinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır (davalı tarafından dayanılan karar tarihinden sonraki tarihli Hukuk Genel Kurulunun 14/03/2019 gün ve 2017/17-1089 E, 2019/294 K sayılı ilamı aynı yöndedir). Ancak, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 17/06/2019 tarihli ve 2016/15677 Esas – 2019/7635 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere; eş ve çocuklar ile ana ve babanın pay alacağı durumlarda desteğe iki pay, eşe iki pay çocukların her birine birer pay, ana ve babaya birer pay ayrılarak desteğin gelirinin tamamının dağıtılması gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta, ölenin nüfus kaydında kaza tarihi itibariyle davacı eş dışında, hayatta olan iki çocuğu ve babasının bulunduğu görülmektedir. İlk Derece Mahkemesince müteveffanın sağ olan çocuklarına ve babasına pay ayrılmadan yapılan hesaplama esas alınarak hüküm kurulduğundan, babanın ve çocukların payları gözetilmek suretiyle davacının hak kazanacağı muhtemel tazminat tutarının hesaplanması konusunda bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi bakımından kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/12/2020