Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1195 E. 2020/4249 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1195
KARAR NO: 2020/4249
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/12/2017
NUMARASI: 2015/976 Esas – 2017/1121 Karar
DAVANIN KONUSU: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/11/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı bulunan … plakalı aracın, 17/10/2007 tarihinde, davacıların desteği …’in sevk ve idaresinde iken tek taraflı kaza yapması neticesinde, davacıların desteği …’in vefat ettiğini, müteveffanın annesi … ile babası …’in destekten yoksun kaldıklarını, Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/1139 Esas-2007/1071 Karar sayılı kararın ile müteveffa …’in mirasçısı olarak annesi … ile babası …’in kaldığının tespit edildiğini; müteveffanın babası …’in 11/09/2011 tarihli ölümü itibari ile, Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/1398 Esas-2011/1229 Karar sayılı kararı ile, baba …’in mirasının 24 pay kabul edildiğini ve 6 payın murisin işe …’e, diğer 18 payın da çocukları …, .., …, …, … ve …’e ait olduğunun tespit edildiğini, dolayısıyla bu kişilerin, babalarının ve ölen kardeşleri …’in mirasçıları olduğunu; müteveffa …’in, … AŞ.’de plasiyer (zincir mağazalarda ürün takibi) işi ile iştikal ettiğini ve aylık net 700,00 TL ücretle çalıştığını, müteveffanın askerlik için işine ara verdiği sırada izindeyken kaza yaparak vefat ettiğini; davacı anne …’in hem kendi adına, hemde eşi … mirasçısı olarak, desteği olan …’in, ölüm tarihi olan 22/10/2007 tarihi ile mirasçısı, eşi …’in ölüm tarihi olan 11/09/2011 tarihi arasında mirasçısı sıfatıyla eşine düşen desteğin 6/24 payının sahibi olarak, hak sahibi olduğunu iddia ederek; fazlaya dair haklarının saklı kalması kaydıyla, davacı … için kendi desteği ve eşi …’ten mirasçı sıfatıyla destek toplamı 5.000,00 TL; babaları … mirasçıları sıfatıyla davacılar …, …, …, … ve … için ayrı ayrı 500,00’er TL destekten yoksun kalma tazminatlarının poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere, taleplerinin davalı tarafça reddedildiği tarih olan 16/07/2009 tarihinden itibaren işleyecek Merkez Bankası avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle müvekkili nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı bulunduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun, sigortalısının kusuru ve poliçe limitiyle sınırlı olduğunu, manevi tazminat talebinin poliçe teminatı dışında olduğunu, söz konusu kaza ile ilgili müvekkili şirket tarafından hasar dosyası açıldığını ve sürücünün %100 kendi kusuru ile kazaya sebebiyet vermesi nedeniyle, müvekkili şirket tarafından herhangi bir ödemenin yapılmadığını, kaldı ki kaza esnasında sürücünün vefat ettiğini ve aracı işletenin … olduğunu, “Kimse kendi kusurundan yararlanamaz” ilkesi gereğince, davacı …’in davaya konu kaza nedeniyle herhangi bir alacağının bulunmadığını, kusur incelemesinin ATK, tazminata ilişkin hesaplamanın da aktüer sıfatına sahip bir bilirkişi tarafından yapılması gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, somut olayda kazazedenin emniyet kemeri kullanmadığının sabit olması halinde belirlenecek tazminattan uygun bir indirim yapılması gerektiğini, avans faizi isteminin yasaya aykırı olduğunu, haksız fiilden kaynaklanan taleplerde ancak kanuni faiz uygulanabileceğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davacı …’in destekten yoksun kalma tazminat davasının kabulü ile; 62.053,73 TL maddi tazminatın 16/07/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, davacı …’in destekten yoksun kalma tazminat davasının kabulü ile; 2.991,05TL maddi tazminatın 16/07/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, davacı …’in destekten yoksun kalma tazminat davasının kabulü ile; 2.991,05TL maddi tazminatın 16/07/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, davacı …’in destekten yoksun kalma tazminat davasının kabulü ile; 2.991,05 TL maddi tazminatın 16/07/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, davacı …’ in destekten yoksun kalma tazminat davasının kabulü ile; 2.991,05 TL maddi tazminatın 16/07/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sürücünün kendi kusuru ile vefatına sebep olduğu ve destekten yoksun kalma talebinde bulunulan durumlarda işletenin sorumluluğunun bulunmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01/11/2017 tarih, 2017/17-1315 Esas-2017/1239 Karar sayılı kararının bu yönde olduğunu, bu nedenle davacı …’in tazminat talep etme hakkının bulunmadığını, ZMSS poliçesinin 3. kişilerin zararını karşıladığını, işletenin, 3. kişi değil, doğrudan sigorta sözleşmesinin tarafı olduğunu, işletenin taleplerinin poliçe teminat kapsamı dışında olduğunu, meydana gelen kazada müteveffa …’in vefatı sebebiyle destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunan kişinin müteveffanın eşi … olduğunu ve araç işletenenin de aynı kişi olduğunu, bu nedenle davacı …’in, destekten yoksun kalma tazminatı talep edemeyeceğini, ZMSS poliçesinin, hiçbir koşul altında işletenin ve araç sürücüsünün uğradığı zararları karşılamadığını, Mahkeme kararının, ZMSS Poliçesi Genel Şartları ve Yargıtayın içtihatlarına açıkça aykırılık teşkil ettiğini belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, TBK’nın 53/3. maddesi kapsamında ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davalı nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı bulunan … plakalı aracın, …’in sevk ve idaresinde iken tek taraflı kaza yapması neticesinde, sürücü …’in vefat ettiği, …’in vefatı nedeniyle annesi … ile babası …’in destekten yoksun kaldıkları ve müteveffanın babası …’in 11/09/2011 tarihinde vefatı nedeniyle, müteveffanın annesi davacı … ile müteveffanın babası …’in mirasçıları olan diğer davacıların işbu davada destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulundukları ve Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davacılar vekilinin bedel artırım dilekçesi dikkate alınarak, yukarıda belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. A-)Davacılar …, …, …, … ve … hakkındaki istinaf başvurusunun değerlendirilmesi: HMK’nın 341/2.fıkrasına göre miktar veya değeri Üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. HMK’nın 341/4.fıkrasına göre ise alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü  üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz. Ayrıca HMK’nın ek 1. maddesinin 1. fıkrasında;” HMK’nın 341. maddesindeki parasal sınırın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 04/01/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.” hükmünün yanı sıra, aynı maddenin 2. fıkrasında; “HMK’nın 341. maddesindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır. Yeniden değerleme oranındaki artış sonucu Yerel Mahkeme hükmünün verildiği 2017 yılı için HMK’nın 341/2. maddesindeki kesinlik sınırı 3.110,00 TL olacaktır. Somut uyuşmazlıkta, yukarıda ad ve soyadları belirtilen her bir davacı için hükmedilen 2.991,05’er TL’lik tazminat miktarları, kararın verildiği 2017 yılı için öngörülen 3.110,00 TL’lik kesinlik sınırının altında kaldığından, davalı vekilinin, İlk Derece Mahkemesince bu davacılar hakkında verilen karar için HMK’nın 341/4.maddesi gereğince istinaf hakkı yoktur. Yerel Mahkemece, karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesi de sonuca etkili değildir. B-)Davacı … hakkındaki istinaf başvurusunun değerlendirilmesi: 17/10/2007 tarihinde gerçekleşen davaya konu kaza nedeniyle desteklik ilişkisi ve tazminatın hesap ve yöntemine dair bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. İstinafa konu uyuşmazlık, desteğin tam kusuruyla meydana gelen trafik kazasında ölümünden kaynaklı olarak destekten yoksun kalma tazminatı talep edilip edilemeyeceği, bir başka ifade ile rizikonun teminat kapsamında olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Davacının talebine dayanak olan kaza, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun ve 6704/4 md. ile değişik 2918 sayılı Kanun’un 92. maddesindeki değişiklik tarihinden önce, 17/10/2007 tarihinde meydana gelmiştir. Destekten yoksun kalma tazminatı, somut olayda uygulanması gereken B.K’nın 45/2. maddesinde düzenlenmiş olup “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” şeklindedir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/6267 (E), 2020/6402 (K) sayılı 03/11/2020 tarihli kararında ve benzer nitelikteki kararlarında da ifade edildiği üzere; “Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nun 45/II maddesine dayanarak uğradığı zararın ödettirilmesini isteyebilir. Borçlar Kanunu’nun 45/III maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E.-411 K. sayılı ilamı). Davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdiği zarar; sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Sürücünün ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez. Şu hale göre; sürücü murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, desteğinin kusurunun olması, davacının hakkına etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır. Davacının üçüncü kişi konumunda olduğu talep edilen tazminatın miras hukukundan ayrı olduğu mahkemenin kabulünde olduğu gibi, sürücünün yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanunda ve buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmaktadır. Davacının uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.” Davacının talebi, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayanmaktadır. Dolayısıyla, davacının ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacıya yansıtılamayacak, sürücü desteğin tam kusurlu olması, onun desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir (HGK’nın 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK’nın 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas- 2012/92 Karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 Esas- 2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca). Bu durum karşısında; davacının zarar gören üçüncü kişi sıfatına dayanan zarar giderim talebi nedeniyle, desteğin kazadaki kusurunun davacılara yansıtılamayacağı, davalının zarardan sorumlu olduğu, davalının ödeme yapması halinde de davacılara rücu imkanının bulunmadığı hususları göz önüne alındığında mahkemece verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı değerlendirilerek davalının istinaf itirazlarının da reddine karar vermek gerekmiştir. Yukarıdaki açıklamalar ve tespitler çerçevesinde; davalı vekilinin, davacı … hakkındaki istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine; diğer davacılar hakkındaki istinaf başvurusunun HMK’nın 352/1-b maddesi gereğince reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-)Davalı vekilinin, davacı … hakkındaki istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE; diğer davacılar hakkındaki istinaf dilekçesinin HMK’nın 352/1-b maddesi gereğince REDDİNE, 2-)Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 5.056,16 TL harçtan peşin alınan 1.315,17 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.740,99 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-)Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-)İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-)İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.26/11/2020