Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1184 E. 2020/4087 K. 21.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1184
KARAR NO: 2020/4087
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/11/2017
NUMARASI: 2015/514 Esas – 2017/1321 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı ve manevi tazminat
KARAR TARİHİ: 21/10/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan …’a ait olan ve davalı … tarafından Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı … plaka sayılı otomobille 13/03/2013 günü saat 01:45 sularında seyir halinde bulunan davalı …’nin idaresindeki otomobille yaya olarak yolun karşısına geçmeye çalışan müvekkiline çarparak yaralanmasına neden olduğunu, müvekkilinin kaza nedeniyle uğradığı maddi zararların tazmin edilmesinde tüm davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, kaza sonucunda düzenli ve sağlıklı biçimde yürüme kabiliyetini dahi kaybeden müvekkili yararına manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, 25.000,00 TL manevi tazminatın ise davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; işletenin sorumluluğunun, sigortalı araç sürücüsünün sorumluluğunun doğmasıyla ortaya çıkacağını, davaya konu edilen kazadan dolayı ceza soruşturma ve kovuşturma dosyasının celbini talep ettiklerini, davacının çalışma iddialarını kabul etmediklerini, maluliyet iddialarının değerlendirilmesi için Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını, araç sürücüsünün kusurunun ve zararında kaza ile neden sonuç ilişkisinin belirlenmesi halinde tazminatın hesabı için dosyanın aktüerya uzmanına gönderilmesini talep ettiklerini, dava açılmadan önce müvekkiline herhangi bir başvuru yapılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin kazada kusurunun bulunmadığını, kazanın oluşumuna davacının kendisinin neden olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; yola kontrolsüz biçimde giren davacının asli kusurlu olduğunu, müvekkilinin kusursuz olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine maddi tazminat talepleri bakımından davalı … ile sulh olunduğundan karar verilmesine yer olmadığına, 7.500,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsiline hükmetmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; hükmedilen manevi tazminat miktarının müvekkilinden tatmin duygusu oluşturmak bir yana kaza nedeniyle yaşam kalitesi düşen, psikolojisi bozulan müvekkilinde ikinci bir yıkıma neden olduğunu belirterek 25.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının davasının haksız ve hukuka aykırı, müvekkilinin de kusursuz olduğunu, manevi tazminatın tarafların kusur oranına, sosyal ve ekonomik durumuna göre belirlenmesi gerektiğini, aksi halde adaletin tecelli edemeyeceğini, manevi tazminat davası nedeniyle lehlerine vekâlet ücreti takdir edilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesinin 25.5.2016 tarihli raporunda, davalı sürücü … ile davacı yaya …’ın kaza sırasındaki konumları ve eylemleri irdelenerek; davacının yaralanmasıyla sonuçlanan olayın meydana gelmesindeki kusur oranının, eylemler ile sonuç arasındaki nedensellik bağıyla birlikte, bilimsel ölçütlere ve yasal dayanaklara göre dosya kapsamından anlaşılan oluşa, usul ve kanuna uygun biçimde saptandığının anlaşılması karşısında, davalı … vekilinin dilekçesinde ileri sürdüğü adı geçen müvekkilinin kusursuz olduğuna ilişkin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56’ncı maddesinin 1’inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/06/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hâkimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacı … ve davalı …’nin dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, davalı sürücü …’nin kusurunun yoğunluğuna, davacı …’da oluşan yaralanmanın ağırlığı ile kusur durumuna, olayın meydana geldiği tarihe göre davacı lehine hükmolunan manevi tazminat miktarında isabetsizlik bulunmadığından, davacı … ve davalı … vekillerinin, istinaf başvuru dilekçelerinde ileri sürdükleri manevi tazminatın miktarına yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemştir. Davalı … vekilinin, dilekçesinde ileri sürdüğü müvekkili lehine vekâlet ücretine hükmolunması gerektiğine ilişkin istinaf nedeninin incelenmesine gelince: Dava dilekçesinde 25.000,00 TL manevi tazminat talep edilmiş, ilk derece mahkemesince talebin kısmen kabulüne karar verilerek, 7.500,00 TL manevi tazminata hükmolunarak, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Buna göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin (AAÜT) 10’uncu maddesi uyarınca reddine karar verilen manevi tazminat davası yönünden kendisini vekille temsil ettiren davalı … lehine vekâlet ücretine hükmolunması gerektiğinin gözetimemesi doğru kabul edilmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: I-Davacı … vekilinin, yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, II- Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının, HMK’nin 353/1-b/2’nci maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Davanın kısmen kabul kısmen reddine; a-Maddi tazminat talepleri bakımından, davalı … ile sulh olunduğundan, karar verilmesine yer olmadığına; b-Manevi tazminat bakımından takdiren 7.500,00TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan kaza tarihi olan 13.03.2013 tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca manevi tazminat davasında kabul edilen miktara göre hesaplanan 512,32 TL karar ve ilam harcından, davacı tarafından peşin yatırılan 88,81 TL karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 423,51 TL karar ve ilam harcının, davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, hazineye verilmesine, 3-Maddi tazminat davası yönünden davacının davalı … ile sulh olduğu, karşılıklı vekâlet ücreti talepleri olmadığından diğer davalılara vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf kanun yoluna başvurulmaması nedeniyle, istinaf incelemesi dışında kalan ilk derece mahkemesinin kararına göre; manevi tazminat davası yönünden dava tarihi itibariyle davacı dava açmakta haklı olduğundan, sigorta dışındaki gerçek kişi davalı … lehine vekâlet ücreti verilmesine yer olmadığına, 5-Kısmen kabulüne karar verilen manevi tazminat davasında, kabul edilen manevi tazminatın miktarına göre ilk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 1.980,00 TL vekâlet ücretinin davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine, 6-Kısmen reddine karar verilen manevi tazminat davasında, reddedilen manevi tazminatın miktarına göre ilk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/2’nci maddesi uyarınca belirlenen 1.980,00 TL vekâlet ücretinin, davacı …’dan tahsil edilerek, kendisini vekille temsil ettiren davalı …’ye verilmesine, 7-Davacı tarafça sarfedilen 88,81 TL peşin harç, 469,90 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 558,71 TL yargılama giderinin, davanın kabul red oranı gözönüne alınarak 167,61 TL ‘sinin davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 8-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
III-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından, peşin ödenen 35,90 TL karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakıye 18,50 TL karar ve ilam harcı davacı …’dan tahsil edilerek, Hazineye verilmesine, 2-Davalı … tarafından ödenen 257,00 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talep halinde adı geçen davalıya iadesine, 3-Davalı … tarafından sarfedilen 98,10 TL başvurma harcı, posta gideri 31,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 129,60 TL yargılama giderinin, davacıdan tahsil edilerek, davalı …’ye verilmesine, 4-İstinaf aşamasında davacı tarafından sarfedilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 21/10/2020