Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1145 E. 2020/731 K. 11.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1145
KARAR NO: 2020/731
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2017
NUMARASI: 2017/810 Esas -2017/1237 Karar
DAVANIN KONUSU: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/06/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın, 16/10/2015 tarihinde müvekkilinin eşi …’nın sevk ve idaresinde iken direksiyon hakimiyetinin kaybedilmesi nedeniyle, ölümlü trafik kazasının meydana geldiğini, kaza neticesinde müvekkilinin eşi …’nın hayatını kaybettiğini, müvekkilinin bu olay nedeniyle desteğinden yoksun kaldığını iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydı ile 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kaza yapan … plakalı aracın kaza tarihinde müvekkili nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı bulunduğunu, kazayı yapan davacının desteği sürücü …, kazanın meydana gelmesinde %100 kusurlu olduğundan 01/06/2015 tarihli yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları A.6.d maddesi gereğince tazminat talebinin teminat dışı olduğunu iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ZMSS poliçesinin 13/08/2015 tarihinde düzenlendiğini, kazanın ise 16/10/2015 tarihinde gerçekleştiğini, yeni ZMSS Genel Şartları’nın 6704 Sayılı Kanun ile 26/04/2014 tarihinde yürürlüğe girdiğini, dolayısıyla davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebinin ZMSS teminatı içerisinde kaldığını, bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, TBK’nın 53/3.maddesi kapsamında ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Dosya kapsamından; davalı nezdinde 13/08/2015 tanzim tarihli ZMSS poliçesi ile sigortalı ve davacının desteği …’nın sevk ve idaresindeki aracın, 16/10/2015 tarihinde tek taraflı ve tam kusurlu trafik kazası yapması neticesinde, davacının desteği sürücü …’nın vefat ettiği, davacının bu vefat nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunduğu ve Mahkemece, ZMSS poliçesinin düzenlenme ve kaza tarihi dikkate alınarak ZMSS Genel Şartları A.6.d maddesi gereğince, davacının tazminat talebinin teminat kapsamı dışında bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereğince, aynı kanunun 85. maddesinde belirtilen, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda, poliçe limiti dahilinde işletenin sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur. Türk Ticaret Kanunu’nun 1425. maddesine göre sigorta poliçesi, tarafların haklarını, temerrüde ilişkin hükümler ile genel ve varsa özel şartları içerir. Yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Genel Şartlar’ın C.10. maddesi ile 12/08/2003 tarihli ve 25197 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları yürürlükten kaldırılmıştır. Yeni Genel Şartlar’ın C.11 maddesine göre Genel Şartlar, yürürlük tarihi olan 01.06.2015 tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanacaktır. Bunun sonucu olarak artık eski Genel Şartlar’ın, yeni genel şartların yürürlük tarihinden sonra düzenlenen poliçelerde uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Somut olayda, ZMSS poliçesi, ZMMS Genel Şartlar’ının yürürlüğe girdiği tarihten sonra, 06/08/2015 tarihinde tanzim edilmiş, kaza ise 16/10/2015 tarihinde gerçekleşmiştir. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’nın A.3. maddesine ve A.5. maddesinin (ç) bendine göre ancak üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla destek zararları, destekten yoksun kalma (ölüm) teminatı kapsamındadır. Bunun sonucu olarak, sigortacı ya da Güvence Hesabının destek zararlarından sorumlu olması için motorlu aracın işletilmesi sırasında mutlaka ölen kişinin üçüncü bir kişi olması gerekir. İşletenin eylemlerinden sorumlu olduğu sürücünün üçüncü kişi olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Yeni Genel Şartlar’ın A.6. maddesinin (d) bendinde destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri, teminat kapsamı dışında tutulması nedeniyle sürücünün asli kusuruna isabet eden destek tazminatı sigorta teminatı kapsamında değildir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Trafik Kanunu’nda da sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerini sigorta teminat kapsamında olduğuna ilişkin bir düzenleme olmadığı ve kapsama giren teminat türleri arasında bulunmamasına göre, başvuru sahibinin desteğinin kusuruna denk gelen destek tazminatını talep etme hakkı bulunmamaktadır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartlar’ının yürürlük tarihinden sonraki kazalarda, bu tarihten sonra düzenlenen poliçeler ile ilgili verdiği kararlar da bu yöndedir. Bu durumda, Mahkemece, davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebinin reddine karar verilmesinde herhangi bir hata bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Bu bağlamda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yaptıkları yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy çokluğu ile karar verildi. 11/06/2020
KARŞI OY Dava ve uyuşmazlık, TBK’nın 53/3.maddesi kapsamında destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. 01/06/2015 tarihli ZMSS Genel Şartları, 6704 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Somut uyuşmazlıkta ; ZMSS poliçesi 06/08/2015′ tarihinde düzenlenmiş, kaza ise 16/10/2015 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu durumda, kaza tarihinde yürürlükte bulunmayan ZMSS Genel Şartları’nın olaya uygulanması mümkün olmadığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, davacı vekilinin istinaf başvurusundaki iddia ve itirazları yerindedir. Bu bağlamda, HMK.353/1/b-2. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilmesi amacıyla kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm oluşturulmasına, davanın kabulü ile, 06/10/2016 tarihli aktüerya raporu ile tespit ve davacı tarafça ıslah edilen 46.309,14 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesi gerektiği kanısında olduğumdan Sayın Çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.