Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1142 E. 2020/755 K. 16.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1142
KARAR NO: 2020/755
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2017
NUMARASI: 2015/11 Esas- 2017/828 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 16/06/2020
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 16/10/2012 günü saat 21:30 sıralarında …’ın sevk ve idaresinde bulunan … plakalı aracın karşıdan karşıya geçmeye çalışan müteveffa …’e çarpması sonucu ölümlü trafik kazası meydana geldiğini, ceza dosyası üzerinden alınan 24/01/2013 tarihli bilirkişi raporuna göre her ne kadar müteveffanın tamamen kusurlu olduğu bildirilse de bu hususun destekten yoksun kalma tazminatının talep edilmesine engel olmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunmuştur. Davalılar davanın reddini talep etmişlerdir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/891 Esas ve 2014/141 Karar sayılı dosyasında, davalı araç sürücüsünün kusursuz bulunduğundan bahisle beraat kararı verildiği; eldeki dava dosyası üzerinden alınan bilirkişi raporunda da araç sürücüsünün kusursuz bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karara karşı davacı vekili tarafından verilen istinaf dilekçesinde özetle, bilirkişinin görevinin hesaplama yapmak olduğu, raporda görevini aşarak değerlendirmelerde bulunduğunu, Yargıtay içtihatlarına göre sürücü veya araç işleteni tam kusurluyken yakınlarının üçüncü kişi sayıldıkları, bu içtihatların somut olay bakımından da geçerli olduğunu, müteveffanın bir an için kazada tam kusurlu olduğu kabul edilse dahi Yargıtay içtihatlarına göre ölen desteğin kusurunun destekten yoksun kalan kişilere yansıtılamayacağını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkinidir.Davaya konu olay, 16/01/2012 günü saat 21.30 sularında davalı araç sürücüsünün D100 karayolunda Tekirdağ istikametinden Silivri istikametine doğru seyir halindeyken Silivri … Petrol İstasyonunun önüne geldiği anda seyir istikametine göre sağ taraftan yola giren müteveffaya aracın sağ ön kısımları ile çarpmak suretiyle meydana gelmiştir. Öncelikle, desteğin kusurunun mirasçılara yansıtılamayacağı kuralı, sigortalı araç sürücüsü veya işleten mirasçılarının, kendi trafik sigortacısına yönelttikleri destekten yoksun kalma tazminatı talepleri bakımından geçerlidir. Somut olayda, destek şahsı yaya konumunda olup bu kuralın uygulanabilme kabiliyeti bulunmamaktadır. Buna yönelik istinaf itirazlarında hukuken isabet yoktur.Diğer yandan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiştir. Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku, 9. B, s. 631 vd.; Kılıçoğlu Ahmet, Borçlar Hukuku, 10. B., s. 264 vd.). Aynı yasanın 86. maddesinde ise bu Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir. Araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecektir.İşbu açıklanan yasal düzenlemelere göre araç işleteninin, kusursuz sorumluluğunun doğabilmesi için araç sürücüsünün kazanın gerçekleşmesinde az da olsa kusurlu olması şarttır.Silivri 2. Asliye Ceza Mah.nin 2012/891 Esas ve 2014/141 Karar sayılı dosyası üzerinden yapılan 05/12/2012 tarihli keşif neticesi düzenlenen 24/01/2013 tarihli raporda, davalı araç sürücüsü kusursuz, müteveffa …’in ise yola birden çıkmak, araçlara ilk geçiş hakkını vermemek, görünürlüğü artırıcı tedbirler almamak, 100 metre kadar mesafede yaya üst geçidini kullanmamak kurallarını ihlal ettiğinden dolayı tam kusurlu olduğu kanaatinde bulunulduğu, ceza mahkemesince işbu kusur durumu ile kaza tespit tutanağı arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla Adli Tıp Kurumundan alınan 27/01/2014 tarihli raporda da davalı araç sürücüsünün kusursuz, müteveffanın ise kontrolsüz bir şekilde geçiş yapması sol taraftan yaklaşan araca rağmen yola girmesi, ilk geçiş hakkını vermemesi, karayolundaki orta bariyerleri dikkate almaması ve üst geçidi kullanmaması nedeniyle asli ve tam kusurlu olarak kabul edildiği, yapılan yargılama neticesinde davalının beraatine karar verildiği, işbu karara yönelik temyiz başvurusunda bulunulmuş ise de sözü geçen mahkemenin 25/04/2014 tarihli ek kararıyla temyiz isteminin süre nedeniyle reddine karar verildiği, işbu ek kararın katılana tebliğ edildiği ve beraat kararının bu şekilde temyiz edilmeksizin kesinleştiği, eldeki dava dosyası üzerinden alınan 01/06/2016 tarihli bilirkişi raporunda da gerçekleşen kazada davalı araç sürücüsü kusursuz, müteveffanın ise tam ve asli kusurlu olduğu kanaatinde bulunulduğu karşısında, işbu delil durumuna göre mahkemece benimsenen kusur durumunda herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı görülmektedir.Bu durumda yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olduğuna göre; yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçe ile;1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 maddesi hükmü uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken bakiye 18,50TL istinaf karar harcının istinafa başvuran taraftan tahsil edilerek HAZİNEYE İRAD KAYDINA,3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,Dair, gerekçeli kararın taraflara/vekillerine tebliğinden itibaren Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere iki hafta içerisinde Dairemize yahut Dairemize gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek temyiz dilekçesi ile Yargıtay yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oybirliği ile karar verildi. 16/06/2020