Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1139 E. 2021/78 K. 26.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1139
KARAR NO: 2021/78
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/09/2017
NUMARASI: 2017/372 (E) 2017/715 (K)
DAVANIN KONUSU: Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat
KARAR TARİHİ: 26/01/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sürücü …’un çalıştığı … AŞ adına kayıtlı … plakalı kamyonla 5.12.12 günü Atatürk Bulvarını takiben, Alibeyköy istikametine doğru seyir halinde bulunduğu sırada Saya Yolu Caddesi kavşağına geldiğinde kırmızı ışıkta geçtikten sonra aniden geri gelerek o sırada karşıdan karşıya geçmekte olan 17.12.1974 doğumlu …’e çarparak çevredekilerin bağırıp uyarmalarına rağmen durmayıp ileri geri manevralarla üç kez üzerinden geçerek ölümüne neden olduğunu belirterek, ölenin annesi … için 1.000,00 TL maddi, 200.000,00 TL manevi, ölenin babası … için 1.000,00 TL maddi, 200.000,00 TL manevi, ölenin kardeşi … için 100.000,00 TL manevi, ölenin kardeşi … için 100.000, 00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; trafik kazasına ilişkin İstanbul 27’inci Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/1761 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, Sosyal Güvenlik Kurumu ve sigorta şirketlerinden davaya konu trafik kazası nedeniyle davacılara herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı sorularak, yapılan ödemelerinin tazminat taleplerinden mahsup edilmesinin, dava dilekçesinde yer alan maddi olaya ilişkin iddiaları gerçeği yansıtmadığı gibi dayanağı da bulunmadığını, dava dilekçesinde kusur durumu başlığı altında beyanda bulunulurken dayanak gösterilen Adli Tıp Kurumu raporunda yer alan kusur oranlarının hatalı olarak belirtildiğini, talep edilen destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilebilmesi için müteveffanın davacılara destek olup olmadığını ve destek olma oranlarının incelenmesi ve bu hususların davalılarca kanıtlanması gerektiğini, davaya konu trafik kazasında manevi tazminata hükmedilebilmesi için müteveffa ile bu kişiler arasında eylemle bir bağlılık ilişkisinin bulunması gerektiğini, bu ölçütler bulunmuyorsa manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini, talep edilen manevi tazminat bedelinin fahiş olduğunu belirterek, maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) uyarınca maddi tazminat taleplerinin fazlaya ait haklar saklı tutularak kısmi dava biçiminde açılamayacağı, husumet itirazında bulunduklarını, davacıların dava dilekçesinin HMK’nin 119,121 ve 194.maddelerine aykırı olduğunu, İstanbul 27.Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/1761 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, somut olayın gerçekleştiğine ilişkin beyanların gerçeği yansıtmadığını, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 86 ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun (TBK) 66/2’nci maddeleri gereğince davanın müvekkili şirket açısından reddi gerektiğini, müvekkil şirket personeline atfedilen kusur oranını kabul etmediklerini, müvekkili şirketin alacağı hiçbir önlem ve göstereceği hiçbir özenen kazanın oluşumuna engel olamayacağını, kaldı ki diğer davalının işlediği fiilin nitelik itibarıyla iş ilişkisi ile zarar arasındaki nedensellik bağını kopardığını, davacı tarafın maddi tazminat taleplerinin dayanağını göstermediğini, ileri sürülen maddi tazminat bedelinde gerek sigorta şirketlerine, gerekse üçüncü kişilerden tahsil edilen bedellerin düşülmesi gerektiğini, talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, davacı tarafın maddi tazminat taleplerinin gereği gibi açıklanmadığını belirterek davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … AŞ cevap dilekçesinde özetle; eksik kanıtların tebliğini talep ederek, müvekkili şirkete sigortalı aracın kusurlu olduğunun kanıtlanması gerektiğini, kusur dağılımının tespiti için dosyanın uzman bilirkişilerden oluşacak heyete tevdi edilerek rapor düzenlenmesini talep ettiklerini, manevi tazminat talebinin teminat dışında olduğunu, Sosyal Güvenlik Kurumundan rücuya tabi herhangi bir tazminat veya yardım alınıp alınmadığının sorulması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “… Davanın kısmen kabulüne, Maddi tazminat açısından; davacı … yönünden 11.973,23 TL tazminatın 1000 TL’sine dava, 10.973,23 TL’ye ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacıya ödenmesine, davacı … yönünden; 11.973,23 TL tazminatın 1000 TL’sine dava, 10.973,23TL’ye ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacıya ödenmesine, Manevi tazminat yönünden; 15.000 TL manevi tazminatın …, 15.000 TL manevi tazminatın …, 5.000 TL manevi tazminatın …, 5.000 TL manevi tazminatın …’a kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılar … ile …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacılara ödenmesine, davalı … yönünden manevi tazminat talebinin reddine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine …” karar verilmiştir. İstinaf başvurusunda bulunan davalı … AŞ vekili başvuru dilekçesinde özetle: hükme esas alınan bilirkişi hesap raporunda kusur indirimi yapılmadığını, nitekim kazaya dair tespit tutanağı ile 19.12.2015 tarihli bilirkişi raporunda müteveffa …’in %25 tali kusurlu kanaatine varıldığını, dolayısıyla sigortalı araç sürücüsünün kusurunun en fazla %75 olacağını, müvekkili şirket yönünden manevi tazminat taleplerinin reddedilmesinin sebebinin husumet yokluğu olacağından ayrı vekâlet ücretine hükmedilme gerektiğini, ilaveten İstanbul 15.asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/372 (E) – 2017/103 (K) sayılı görevsizlik kararı nedeniyle müvekkili şirketi lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/1.maddesi gereğince vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin dikkate alınmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İstinaf başvurusunda bulunan davalı … AŞ vekili başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 6098 sayılı TBK ve 2918 sayılı KTK uyarınca, söz konusu kazada meydana gelen zarardan sorumlu olmadığını, müvekkili şirket çalışanını seçerken, iş ile ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken gerekli tüm özeni gösterdiğini, olayda hem zarar görenin hemde idarenin kusuru bulunduğunu, gerek ceza yargılamasında gerekse hukuk yargılamasında alınan bilirkişi raporunda müteveffanın %25 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiğini, bu durum dikkate alınmadan hesap yapılaması ve hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kusura ilişkin aldırılan bilirkişi raporlarının eksik, denetime elverişsiz ve hatalı olduğunu, Yargıtay 12’nci Ceza Dairesi tarafından kusur oranı tespiti yapılmasının mümkün olmadığını, davacıların maddi ve manevi tazminat talep etme haklarının bulunmadığını, mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf başvurusunda bulunan davalı … vekili başvuru dilekçesinde özetle; İstanbul 15’inci Asliye Hukuk Mahkemesinin 9.2.2017 tarihinde görevsizlik kararı verilmesinini ardından davanın gönderildiği İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesince tensip tutanağının kendilerine tebliğ edilmediğini, duruşma gününden haberdar olmadıklarından duruşmaya iştirak edemediklerini, nihayet yokluklarında yargılama yapılarak karar verildiğini, kusur oranının hatalı olarak belirlendiğini, bu nedenle hatalı hesaplama yapıldığını, Yargıtay 12’nci Ceza Dairesinin bozma ilamı doğrultusunda kusursuz olduğu varsayımı ile hesaplama yapılarak hüküm tesis edildiğini, davacıların maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi gerektiğini, mahkemece hükmolunan manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf başvurusunda bulunan davacılar vekili başvuru dilekçesinde özetle; davalılardan … ve … AŞ’nin tam kusurlu olduğunu, kazaya neden olan araçta geri dönüş kamerası ve araç geri geri gelirken uyarı veren sesli sistemler bulunmadığını, böyle ciddi ihmaller karşısında takdir edilecek manevi tazminat bedelinin ciddi ve caydırıcı olması gerekirken büyük ve köklü şirket için mahkemenin takdir ettiği rakamın ciddi alınmayacak, önemsenmeyecek ve bu gibi ihmallerin tekrarına sebebiyet verecek nitelikte olduğunu, takdir edilen manevi tazminat miktarının çok düşük olup kabul edilemeyeceğini belirterek ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Yargılamanın sağlıklı ve adil bir şekilde yapılması öncelikle tarafların davadan haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36’ncı ve HMK’nin 27’nci maddeleri uyarınca açık bir şekilde vurgulanan temel hukuk kurallarına göre, mahkeme tarafları dinlemeden, onların iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Somut uyuşmazlıkta, İstanbul 15’inci Asliye Hukuk Mahkemesinin davanın göreve nedeniyle usulden reddine ilişkin 09/02/2017 gün ve 2013/372 (E) -2017/103 (K) sayılı kararı üzerine dosyanın gönderildiği İstanbul 57’nci Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından davalılardan … vekilinin davadan ve duruşma gününden haberdar edilmesi gerekirken, 22/09/2017 tarihli duruşma ile aynı zamanda hükmün verildiği 28/09/2017 tarihli duruşmanın gün ve saatinin yöntemine uygun biçimde tebliğ edilmeden, taraf teşkili sağlanmaksızın hüküm kurulması doğru kabul edilmemiştir. Kararın kaldırılması nedenine göre davalılar … AŞ, … Sigorta AŞ ile … vekilleri ile davacılar vekilinin dilekçelerinde de ileri sürdükleri diğer istinaf nedenleri bu aşamada inceleme dışı bırakılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalılar … AŞ, … Sigorta AŞ ile … vekilleri ile davacılar vekilinin vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde ilk derece mahkemesince yatıranlara iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinafa başvuranlar tarafından sarf edilen istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, 7-İstinaf kanun yolu incelemesinin sonucuna göre davalı … AŞ tarafından icranın geri bırakılması talebi kapsamında icra takip dosyasına sunulan teminat mektubunun, 2004 sayılı İcra İflas Kanununun 36’ncı maddesi uyarınca davalı … AŞ’ye iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/01/2021