Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1136 E. 2019/469 K. 14.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1136
KARAR NO: 2019/469
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/05/2017
NUMARASI: 2014/1148 Esas -2017/568 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/11/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemiz heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 13/08/2010 tarihinde, müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile davalı …’in maliki olduğu, … plakalı Ford Kargo Model tankerin çarpışması sonucu meydana gelen kazada müvekkilinin yaralandığını, bu yaralanma nedeniyle %33 oranında maluliyeti olduğunun Bursa Devlet Hastanesi tarafından tespit edildiğini, karşı aracın diğer davalı … Sigorta A.Ş. nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı olduğunu, kaza nedeniyle müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını iddia ederek, fazlaya dair haklarının saklı tutulması kaydı ile HMK’nın 107.maddesi gereğince şimdilik 3.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan kaza tarihi olan 13/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, 250.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’den kaza tarihi olan 13/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; husumetin araç sürücüsüne yöneltilmesi gerekirken müvekkili araç malikine yöneltilmesinin hatalı olduğunu, kaza nedeniyle davacıda oluştuğu iddia edilen maluliyetin kaza ile doğrudan bir bağının bulunmadığını, davacının ağır kusurlu olmasının tazminata hükmedilmesini haksız ve yersiz kıldığını iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince, “maddi tazminat talebinin kabulü ile 41.888,48 TL’nin davalılardan …’den 13/08/2010 kaza tarihinden, davalı … Sigorta AŞ’den 10/09/2012 dava tarihinden itibaren (poliçe limiti ile sınırlı) işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 40.000,00 TL manevi tazminatın 13/08/2010 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan …’den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu kazada davacının asli kusurlu olarak kazanın meydana gelmesine sebebiyet verdiğini, hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu 3.Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen raporda, davacı tarafın beyan ettiği hususların gerçekte var olup olmadığını, var ise söz konusu trafik kazası sebebiyle meydana gelip gelmediğine, ya da düzelip düzelmeyeceğine ilişkin açıklayıcı beyanda bulunulmadığını, İhtisas Kurulu teşekkülünün Yargıtay kararlarında belirtildiği şekilde gerçekleşmediğini, müvekkili temerrüte düşürülmediği için olay tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin hatalı olduğunu, davalı sigorta şirketi tarafından davacıya 18/02/2011 tarihinde yapılan 1.568,03 TL ödemenin yargılama aşamasında bilirkişi raporunda dikkate alınmadığını belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, TBK’nın 53/3. ve 56/1. maddeleri kapsamında trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Dosya kapsamından 13/08/2010 tarihinde, davcının sevk ve idaresinde … plakalı motosikletin, davalı … Sigorta AŞ’nin ZMS sigortacısı ve davalı …’in maliki olduğu su tankerinin yolu ıslatması nedeniyle kayarak bu araçla çarpışması sonucu trafik kazasının meydana geldiği, bu trafik kazası nedeniyle davacının yaralandığı ve bu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmıştır. Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 26/05/2014 tarihli raporunda davacı sürücünün %75; davalı …’in maliki olduğu araç sürücüsünün %25 oranında kusurlu oldukları mütalaa edilmiştir. Yine 05/01/2015 tarihli bilirkişi kurulu heyet raporuna göre de, davacı sürücünün asli ve %75 oranında, karşı araç sürücüsünün tali ve %25 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Bu itibarla kusur raporlarının birbirleri ile örtüştüğü, dosya kapsamına ve olayın oluş şekline uygun düştüğü anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davalı vekilinin kusura yönelik istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 07/10/2015 tarihli raporuna göre, davacının 13/08/2010 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı olarak %25,2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağı ve iyileşme (geçici iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 18 ay olduğu tespit edilmiştir. Rapor, kaza tarihindeki yönetmeliğe uygun olarak düzenlenmiştir. Başka bir deyişle, davalı vekilinin maluliyet raporunun içeriğine yönelik iddia ve itirazı yerinde değildir. 21/03/2017 tarihli aktüerya raporuna göre, davacının, talep edebileceği güç kaybı tazminatı 41.888,48 TL olarak tespit edilmiştir. Bilirkişi raporu davalı … vekiline 05/04/2017 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen davalı tarafça, bilirkişi raporuna karşı herhangi bir itirazda bulunulmamıştır. Bu durumda davalı vekilinin, davalı Sigorta Şirketi tarafından ödendiği iddia edilen 1.568,03 TL’lik ödemenin bilirkişi raporunda dikkate alınmadığı yönündeki istinaf iddia ve itirazının artık dinlenilmesi mümkün değildir. Kazanın meydana geliş şekli, tarafların kusur oranları, kaza nedeniyle davacıda meydana gelen maluliyetin mahiyeti, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve İlk Derce Mahkemesinin gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde; davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarı, manevi tazminat müessesesinin amacına ve hakkaniyete uygun bulunmuştur. Özetle, davalı vekilinin manevi tazminat miktarına yönelik istinaf iddia ve itirazı da yerinde değildir. Bu bağlamda, davalı … vekilinin, HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … vekilinin, yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı … yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 5.593,80 TL harçtan peşin alınan 1.041,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.552,80 TL harcın davalı …’den tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Davalı …’in istinaf başvurusu nedeniyle yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, her bir dava (maddi ve manevi tazminat) bakımından hükmedilen değerler itibarıyla HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.14/11/2019