Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1043 E. 2020/904 K. 26.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1043
KARAR NO: 2020/904
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/12/2017
NUMARASI: 2014/687 Esas – 2017/1063 Karar
ASIL DAVADA
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
BİRLEŞEN DAVADA
DAVANIN KONUSU: Manevi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/06/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Asıl davada davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların murisi …’ın sürücüsü ve davalı …’nin ZMS sigortacısı olduğu … plakalı araç ile davalı …’ın sürücüsü, davalı …’ın maliki ve davalı …’nin ZMS sigortacısı olduğu … plakalı aracın kaza yapmaları neticesinde, davacıların desteği …’ın vefat ettiğini, davacıların destekten yoksun kaldıklarını, maddi ve manevi zarara uğradıklarını iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydı ile HMK’nın 107.maddesi uyarınca şimdilik toplam 5.000,00 TL maddi tazminatın ve yargılama aşamasında bildirilecek manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan ortaklaşa tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacı … için 50.000,00 TL, davacı … için 50.000,00 TL ve davacı … için 75.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili nezdinde kaza tarihi itibariyle ZMSS poliçesi ile sigortalı bulunduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun poliçe limiti ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru ile sınırlı olduğunu, TBK’nın 72.maddesinde öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresinde dava açılmadığından zamanaşımından dolayı davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, manevi tazminat talebinin ZMSS poliçe teminatı dışında olduğunu, olay tarihiden itibaren faiz talebinin haksız olduğunu iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle müvekkili nezdinde ZMSS poliçesi ili sigortalı bulunduğunu, davanın KTK’nın 109.maddesinde belirtilen iki yıllık zamanaşımı süresinde açılmadığını, zamanaşımından dolayı davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin sorumluluğunun poliçe limiti ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru ile sınırlı olduğunu, sürücünün ölümünün, trafik sigortası teminatına girmediğini, davacıların kaza sebebiyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsup edilmesi gerektiğini, KTK’nın 96.maddesi gereğince teminatın paylaştırılması gerektiğini, davanın kabulüne karar verilmesi halinde müvekkilinin ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz ile sorumlu tutulabileceğini iddia ederek,davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … ve … vekiline dava dilekçesi usulüne uygun tebliğ edilmiş olup, davalılar cevap hakkını kullanmamıştır. İlk Derece Mahkemesince; “Asıl davada davalılar aleyhine maddi tazminat istemli davanın Sigorta Şirketleri tarafından maddi zararın karşılanması ile konusuz kaldığı bildirilmek ve anlaşılmakla esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, asıl davada manevi tazminat yönünden harcı yatırılarak açılmış bir dava bulunmadığından manevi tazminatı yönünden karar verilmesine yer olmadığına, Birleşen İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/81 Esas Sayılı dosyası ile davalılar … ve … yönünden manevi tazminat istemli davanın kısmen kabulü ile tarafların ekonomik ve sosyal durumu kazanın meydana geliş şekli kaza tarihi kusur durumu paranın satın alma gücü nazara alınarak davacı Eş … için 10.000-TL, … için 10.000-TL, … için 10.000-TL olmak üzere toplam 30.000-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 13/11/2009 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ile davalılar … ve … vekili istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; birleşen dosyada hükmedilen manevi tazminat miktarlarının az olduğunu belirtmiştir. Davalılar … ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; manevi tazminat davasının belirsiz dava niteliğinde açılamayacağını, Mahkemece hükmedilen manevi tazminatların fahiş düzeyde olduğunu, 5 yıl sonra açılan davada faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olmasının hakkaniyet gereği olduğunu, meydana gelen kaza nedeniyle yürütülen soruşturma da ve Adli Tıp İhtisas Dairesince düzenlenen raporda müvekkillerinin kusursuz bulunduğunu, buna rağmen hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda müvekkili sürücünün %20 oranında kusurlu kabul edilmesinin hatalı olduğunu, Sigorta Şirketi’nin erken ödeme yapması nedeniyle müvekkilinin zararına ve davacının haksız kazanç sağlamasına sebebiyet verildiğini, aktüer raporunda fahiş hata yapıldığını, maddi ve manevi tazminatlar yönünden kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava ve birleşen dava, TBK’nın 53.ve 56.maddeleri kapsamında ölümlü trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davacıların murisi …’ın sürücüsü ve davalı …’nın ZMS sigortacısı olduğu, … plakalı araç ile, davalı …’ın sürücüsü, davalı …’ın maliki ve davalı …’nin ZMS sigortacısı olduğu … plakalı aracın kaza yapmaları neticesinde, davacıların desteği …’ın vefat ettiğini, davacıların bu vefat olayı nedeniyle asıl ve birleşen davada maddi ve manevi tazminat talebinde bulundukları ve Mahkemece yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Trafik kazası tespit tutanağında, kazanın meydana gelmesinde, … plakalı arcın sürücüsü davalı …’ın kusursuz, … plakalı aracın sürücüsü ve davacıların desteği müteveffa …’ın tam kusurlu olduğu belirtilmiştir. Yine, ceza soruşturması aşamasında aldırılan 13/11/2009 tarihli tek kişilik bilirkişi raporu ve Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 31/12/2009 tarihli raporunda kazanın meydana gelmesinde sürücü …’ın kusursuz, müteveffa …’ın asli ve tam kusurlu olduğu mütalaa edilmiş, Vezirköprü Cumhuriyet Başsavcılığının 08/04/2010 tarih, 2009/2122 Soruşturma -2010/316 Karar numaralı kararı ile sürücü …’ın kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş, bu karara itiraz edilmesi üzerine, Amasya Ağır Ceza Mahkemesinin 20/05/2010 tarihli, 2010/285 D.İş. sayılı kararı ile itirazın reddine karar verilmiştir. İşbu dosyada aldırılan ve Mahkemece karara dayanak yapılan 14/12/2015 tarihli tek kişilik kusura ilişkin bilirkişi raporunda ise davalı (sürücü) …’ın kazanın meydana gelmesinde %20 müteveffa (sürücü) …’ın %80 oranında kusurlu olduğu mütalaa edilmiştir. Ancak raporun yapılan incelemesinde, yukarıda belirtilen ceza dosyasındaki raporlar ile trafik kazası tespit tutanağının hiçbir şekilde tartışılmadığı ve değerlendirme yapılmadığı, raporun, denetim ve hüküm kurmaya elverişle olmadığı kanısına varılmıştır. Bu durumda, kusura ilişkin raporlar arasındaki çelişki giderilmeden ve eksik inceleme sonucu karar verildiğinden, davalılar … ve … vekilinin istinaf iddia ve itirazları yerinde görülmüştür. O halde, Mahkemece, tüm raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi ve araç sürücülerinin kusurlarının belirlenmesi bakımından, Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Fen Heyetinden seçilecek üç kişilik bilirkişi kurulundan rapor aldırıldıktan sonra, tarafların delillerinin değerlendirilerek nihai bir kararın verilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, davacılar vekili ile davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : 1-Davacılar vekili ile davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurularının kabulü KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinafa başvuranlar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep edenler tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/06/2020