Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1025 E. 2020/479 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1025
KARAR NO: 2020/479
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/07/2017
NUMARASI: 2015/616 Esas -2017/639 Karar
DAVANIN KONUSU: Rücuen Tazminat (TTK’nın 1472.Maddesi)
KARAR TARİHİ: 05/03/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili nezdinde kasko sigorta poliçesiyle sigortalı bulunan … plakalı aracın 28/01/2015 tarihinde, davalı tarafın sorumluluğu dahilinde olan vale hizmeti verilen yerde çalışanı tarafından teslim alındıktan sonra çalınması nedeniyle aracın rayiç değerinin 87.000,00 TL olduğunun tespit edilerek, muafiyet bedeli olan 17.400,00 TL’nin düşülmesi sonucu, sigortalısına 27/04/2015 tarihinde 69.600,00 TL ödeme yapıldığını, bu nedenle müvekkili Sigorta Şirketi’nin TTK’nın 1472. maddesi gereğince sigortalısına halef olduğunu, davalı şirketin olayın meydana gelmesinde kusursuz sorumlu olduğunu, ödemenin yapılması için davalı şirkete rücu mektubu gönderildiğini, ancak davalı tarafça ödeme yapılmadığını iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla 69.600,00 TL’nin 27/04/2015 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin olay ile bir bağlantısının bulunmadığını, aracı teslim alan valenin müvekkiline ait restaurant ile birlikte “…” isimli restauranta hizmet verdiğini, araç sahibinin müvekkiline ait restaurantta oturmadığını, valenin olayda bir sorumluluğunun bulunmadığını, taraflarına zararın rücu edilebilmesi için sigorta poliçesinin sorumluluk şartlarının taşıması gerektiğini, ceza dosyası sonucunun beklenmesi gerektiğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın kabulü ile, 69.600,00 TL’nin 27/04/2015 tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda itirazlarının dikkate alınmadığını, hükme elverişli olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak ve tanık ifadeleri dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, hükme esas alınmış olan bilirkişi raporunda ihbar olunanın sorumluluğunun değerlendirilmediğini, bu nedenle kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, TTK’nın 1472. Maddesi kapsamında rücuen tazminat istemine ilişkindir. Sigortalı araç sahibi …’nin 10/02/2015 tarihli yazılı beyanı ve 28/01/2015 tarihli Küçükyalı Polis Merkez Amirliğindeki ifadesi ile çalınan kasko sigortalı aracı teslim alan vale …’ün beyanı ve diğer deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde; kasko sigortalı aracın, davalıya ait restaurantın çalışanına teslim edildikten sonra çalındığı anlaşılmıştır. Bu durumda, hizmet sağlayan davalının otoparkına ve çalışanına teslim edilen araç nedeniyle müşteri ile davalı arasında TBK’nın 561. maddesinde tanımlanan saklama sözleşmesi kurulduğundan, davalı meydana gelen zarardan sorumludur. TTK’nın “Halefiyet” başlıklı 1472. maddesi gereğince de, sigortalısına tazminat ödeyen davacı … Şirketi hukuken sigortalısının yerine geçtiğinden, davalıdan tazminat talep etmeye hakkı bulunmaktadır.İlk Derece Mahkemesince de, bu minvalde gerekli ve yeterli araştırma yapılarak bilirkişi raporu aldırılması yoluna gidilmiştir. Dosyaya ibraz edilen 14/04/2017 tarihli bilirkişi raporunda, davacı … Şirketi’nin halefiyet ilkesinden yararlanarak davalı şirketten rücuen talep edebileceği tazminat miktarının 69.600,00 TL olduğu ve bu miktara ödeme tarihinden itibaren avans faiz yürütülebileceği mütalaa edilmiştir. Bilirkişi raporunun yapılan incelmesinde, raporun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin istinaf başvurusundaki iddia ve itirazlar yerinde görülmemiştir. Bu bağlamda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 4.754,38 TL harçtan peşin alınan 1.189,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.565,38 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yaptığı yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.05/03/2020