Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1015 E. 2020/4044 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1015
KARAR NO: 2020/4044
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/09/2017
NUMARASI: 2013/313 Esas – 2017/697 Karar
DAVANIN KONUSU: Satış Bedelinin İadesi (TBK. 219. Maddesi ve Devamı)
KARAR TARİHİ: 15/10/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, davalı … (Eski Ünvanı …)’ nden bir adet “…” tipi “…” marka araç satın aldığını ve araç bedeli olarak 30/07/2007 tarihinde 10.000 USD, 11/09/2007 tarihinde 43.000 USD, 01/10/2007 tarihinde 113.000,00 TL ödediğini, dava konusu araçla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Kaçakçılık ve Narkotik Suçlar Araştırma Bürosunun 2012/137283 soruşturma numaralı dosyasında, müvekkiline satılan aracın yurda usulsüz ithal edilmiş olması nedeniyle İstanbul 11. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/613 D.İş sayılı kararı ile araca el konulduğunu, aracın, müvekkilinin kullanımından alındığı gibi soruşturma kapsamında müvekkilinin sorgulandığını ve davalıların kötüniyetli eylemleri sebebiyle maddi ve manevi olarak mağdur edildiğini, davalıların, araç bedelini iade edeceklerini söylemelerine rağmen müvekkilini uzun süre oyaladıklarını, başka mağdurların da olduğunu, savcılık soruşturmasıyla birlikte, 0 km olarak müvekkiline satılan aracın ABD’de tescil edilmiş ve servis görmüş bir araç olduğunun tespit edildiğini, aracı ithal eden şirketin diğer davalı Müflis … Ltd Şti. (Eski Ünvanı … Ltd. Şti.)’nin de ithalatçı sıfatıyla sorumlu olduğunu iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla 10.000 USD’nin 30/07/2007 tarihinden, 43.000 USD’nin 11/09/2007 tarihinden itibaren TCMB tarafından USD’ye uygulanan en yüksek faiziyle; 113.000,00 TL’nin ise 01/10/2007 tarihinden itibaren ticari avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkiline ödenmesine, araç ruhsatının davalıya iadesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … (Eski Ünvanı …) vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının talebinin hiçbir hukuki dayanağının bulunmadığını, davanın, davacının ticaret merkezinin bulunduğu yerde yani Küçükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, yetki itirazında bulunduklarını, 6102 sayılı TTK’nın 23/C maddesi gereğince, müvekkilinin ayıba karşı sorumluluğu için öngörülen zamanaşımı süresinin dolduğunu, dava dilekçesinin, HMK’nin ilgili hükümlerine uygun olarak tanzim edilmediğini, dilekçe eklerinin dava dilekçesiyle birlikte taraflarına gönderilmediğini, davacı tarafın dava dilekçesinde aracın hangi tarihte satın alındığı, plakalı, şase numarası ve hangi araç olduğu hususlarında açıklamada bulunmadan davayı ikame ettiğini, davacının şüpheli olduğu soruşturma kapsamında, aracına elkonulmasına karar verildiğini, davacının bu soruşturmada, müvekkili şirket ile konumda şüpheli sıfatıyla soruşturulduğunu, araca ilişkin işlemlerinin sebebinin, davacının şüpheli olduğu soruşturma olduğunu, davacının, satış bedeli olduğunu iddia ettiği 183.490,00 TL’yi işleyecek faiziyle birlikte iadesini talep etmesinin tamamen sebepsiz zenginleşme teşkil ettiğini, davacının şüphelisi olduğu soruşturma kapsamında araca ilişkin işlem yapılması davacıdan kaynaklandığından, hukuki ayıbın meydana gelmeyeceğini, davacı tarafın, sözleşmeden dönme beyanında bulunmadan ve neye dayanarak araç bedelini talep ettiğini belirtmediğinden, bedel iadesi için gereken hukuki şartların oluşmadığını, 6098 sayılı TBK’nin 227. maddesine göre aracın bedelinin muaccel hale gelmediğini, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/137823 soruşturma sayılı dosyasının bekletici sorun yapılması gerektiğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Müflis … Ltd Şti ( (Eski Ünvanı … Ltd. Şti.) Adına İstanbul …İflas Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın Küçükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden yetki itirazlarının olduğunu, 6102 sayılı TTK’nın 23/C maddesi gereğince, müvekkilinin ayıba karşı sorumluluğu için öngörülen zamanaşımı süresinin dolduğunu, müvekkili şirketin pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, müvekkilinin dava konusu aracı sadece ithal eden firma olduğunu, müvekkili ile davacı arasında hiçbir sözleşmesel ilişki bulunmadığını, dava dilekçesinin, HMK’nın ilgili hükümlerine uygun olarak tanzim edilmediğini, dilekçe eklerinin, dava dilekçesiyle birlikte taraflarına gönderilmediğini, aracın hangi tarihte alındığı, plakası, şase numarası, dava konusu aracın hangi araç olduğu hususlarının açıklanmadan davanın ikame edildiğini, davacının şüpheli olduğu soruşturma kapsamında aracına el konulmasına karar verildiğini, davacının satış bedeli olduğunu iddia ettiği 183.490,00 TL’yi işleyecek faiziyle birlikte iadesini talep etmesinin, tamamen sebepsiz zenginleşme teşkil ettiğini, davacının şüphelisi olduğu soruşturma kapsamında araca ilişkin işlem yapılması davacıdan kaynaklandığından, hukuki ayıbın meydana gelemeyeceğini, 6098 sayılı TBK’nn 227. maddesi gereğince davacı tarafın sözleşmeden dönme beyanında bulunmadan ve neye dayanarak araç bedelini talep ettiğini belirtmediğinden, bedel iadesi için gereken hukuki şartların oluşmadığını, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/137823 soruşturma numaralı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda: “Davanın kısmen kabulü ile 181.765,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin davanın reddine,” karar verilmiştir, Bu karara karşı, davacı vekili, davalı … (Eski Ünvanı …) vekili ve davalı Müflis … Ltd Şti (Eski Ünvanı … Ltd. Şti.) Adına İstanbul … İflas Müdürlüğü vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından USD olarak yapılmış olan ödemeler bakımından ödeme tarihleri de ayrı ayrı dikkate alınarak TCMB tarafından USD’ye uygulanan en yüksek faiz talep edilmesine rağmen Yerel Mahkemece bu talebin dikkate alınmaksızın hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğunu, 6098 sayılı TBK’nın 99/son maddesine göre alacaklının seçimlik hakkı mevcut olup fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden ödeme yapılmasını istemesi halinde, takip konusu alacak, tahsil tarihine kadar yabancı para alacağı olarak değerlendirileceğinden, alacaklı, bu alacağı 3095 sayılı Kanun’nun 4/a maddesi gereğince vade tarihinden fiili ödeme tarihine kadar Devlet bankalarının, o para birimiyle açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre faiz isteyebileceğini, araç ruhsatının davalıya iade edilmesine ilişkin talep bakımından karar verilmemesinin hatalı olduğunu iddia ederek, Yerel Mahkeme tarafından verilmiş olan hükmün kaldırılmasına, araç bedeli olarak ödenen 10.000 USD’nin 30/07/2007 tarihinden, 43.000 USD’nin 11/09/2007 tarihinden itibaren, TCMB tarafından USD’ye uygulanan en yüksek faiziyle; 113.000,00 TL ‘nin ise 01/10/2007 tarihinden itibaren ticari avans faiziyle birlkete davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … (Eski Ünvanı …) vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; CMK’nın 141. maddesi kapsamında devletin hukuki sorumluluğunun bulunduğunu, bu maddeye göre, bu tür davaların tazminat davası olarak ve Devlet hasım gösterilerek açılması gerektiğini, bu nedenle huzurdaki davanın açılmasında Yerel Mahkemenin görevsiz olmasına rağmen işin esasına girilerek hüküm tesis edildiğini, huzurdaki davanın yasada öngörülen 8 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmadığından reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının tüm taleplerinin TBK’nın 231. maddesinde düzenlenen 2 yıllık zamanaşımına uğradığını, davacı şirket tarafından, müvekkili şirkete, araç için, fatura bedelinin üzerinde ödeme yapıldığına dair iddialarını senetle ispatlanmamasına rağmen Yerel Mahkemece bu tutarların kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/137283 soruşturma sayılı ve İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/333 Esas sayılı dosyasından davacının aracına yapılmış olan elkoyma ve müsadere kararlarının, CMK’nın 128. ve TCK’nın 55/3. maddelerine tamamen aykırı olduğunu, bu itibarla, yapılmış olan usulsüz el koyma ve müsadere kararlarından dolayı müvekkili şirkete alfedilebilecek bir kusur bulunmadığını ve devletin hukuki sorumluluğunun bulunduğunu, İstanbul 11. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/613 D.İş sayılı dosyasından, 17/10/2012 tarihli karar ile, davacının sahip olduğu araç ile birlikte birçok aracın aranılmasına, el konulmasına ve incelenmesine karar verildiğini, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/137283 soruşturma numaralı dosyasıyla başlayan ve hali hazırda İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/333 Esas sayılı dosyasıyla devam eden derdest bir ceza davası bulunduğunu, davacının sahibi olduğu aracın da bulunduğu onlarca aracın soruşturma kapsamında olduğunu, bahsedilen ceza yargılamasında, müvekkillerinin ithalat yapılan bedel dikkate alınmadan yargılandığını, zira belirlenen asgari gümrük bedelinin altında ithalat yapılması ihtimalinde, ithalat yapılamaz olduğundan, davacı idarenin işlemlerinin hukuka aykırı olduğunu, bu ithalatların, kamu kuruluşlarının gözetiminde ve Devlet makamlarının izni ve onayı ile yapıldığını, söz konusu ithalatların tüm aşamalarında, belgelerin kontrolünün ve araçların muayenesinin, resmi makamlarca eksiksiz olarak yerine getirildiğini ve müvekkili tarafından da bu duruma duyulan güven ile araçların 3. kişilere satıldığını ve teslim edildiğini, Devletin kurumları gözetiminde gümrükten geçen ve Devletçe bilinen bir malın kaçak mal sayılmasının mümkün olmadığını, 26/09/2016 tarihindeki dilekçelerinde ayrıntılı olarak belirttikleri üzere; soruşturmaya konu olan araçlar hakkında verilen, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve idari para cezaları kararlarına karşı, taraflarınca ikame edilen iptal davaları neticesinde, söz konusu kararların iptaline karar verildiğini ve bu kapsamda, araçların ayıplı olmadığı tespit edildiğinden, müvekkiline atfedilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığını, davacının iyiniyetli olup olmadığının belirlenmesi gerektiğini, bu itibarla huzurdaki davada, aktif dava ehliyetinin olup olmadığının tespiti için, İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/333 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, nitekim yapılan ceza yargılaması neticesi karşısında davacının iyi niyetli olup olmadığının sonucuna ulaşılmasının maddi vaka niteliğinde olup ceza hakimi tarafından maddi vakıalara ilişkin olarak verilen kararların hukuk hakimini bağladığını, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun geçici 10. maddesi gereğince, davacı şirketin dava konusu aracı gümrükten alma hakkı varken bu hakkını kullanmamasının, davacının müterafik (bölüşük) kusurunu oluşturacağından tazminat miktarında indirime gidilmesi gerekirken Yerel Mahkemece, bu husus gözetilmeksizin hüküm tesis edildiğini, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/137283 soruşturma numaralı dosyasında, el koyma kararı verilen dava konusu araca ilişkin olarak, araç sahibi olan davacının işbu başvuruda bulunması, huzurdaki davanın seyri ve neticesi bakımından önem teşkil ettiğinden, Yerel Mahkemenin 29/05/2017 tarihli celsesinde, taraflarınca, davacıya işbu başvuruda bulunması için süre verilmesinin talep edildiğini, nitekim ilgili yönetmelik kapsamında davacı tarafından başvuru yapılması ve araç hakkında verilmiş olan el koyma kararının kalkması halinde, huzurdaki dava konusuz kalacağından, araç sahibi davacı tarafından işbu başvurunun yapılması hususunun, davanın seyrini değiştirebilecek nitelikte olduğunu, ancak davacı vekili tarafından celse arasında mahkemeye sunulan 07/06/2017 tarihli dilekçe ile, dava konusu araç üzerindeki el koyma kararının kaldırılmasına ilişkin başvurunun yapılmayacağının belirtildiğini ve dava konusu ihtilafın hakkaniyetli bir şekilde çözüme kavuşturulmasının zorlaştırıldığını, başvuru için ödenmesi gereken masrafların taraflarınca karşılanacağının belirtilmesine rağmen, davacı tarafından başvurunun yapılmayacağının beyan edildiğini, davacı tarafından başvurunun yapılmayarak, dava konusu ihtilafın çözümünün zorlaştırılması ve müvekkili şirketin zararının artmasına neden olunmasının, hakkaniyetle ve hukuk prensipleriyle bağdaşmadığını, bu nedenle dava konusu araç üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasının talep edildiğini, tüm haklı itirazlarına rağmen, Yerel Mahkemece, davacı şirketin kusuru oranında indirim yapılmaksızın, haksız ve hukuka aykırı bir hüküm tesis edildiğini belirtmiştir. Davalı vekili dosya istinaf incelemesi için Dairemizde bulunduğu esnada 14/09/2019 tarihli dilekçesinde de özetle; halen derdest olan İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/333 Esas sayılı dosyasına, Yeşilköy Gümrük Müdürlüğünden gelen müzekkere cevabı ile birlikte, İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/06/2017 tarihli ara kararıyla davacının uyuşmazlık konusu aracını teslim aldığını, davanın konusuz kaldığını, davanın tüketici hukukundan kaynaklandığını ancak her iki tarafında tacir olması nedeniyle davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde ikame edildiğini, Yerel Mahkemece, aracın teslim edilmesi halinde, tazminat bedeli ödenmesine hükmetmemesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, dilekçelerinin ekinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 5. Vergi Dava Dairesinin kararı İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/333 Esas sayılı dosyasından verilen 20/12/2017 tarihli ara karar ve dava konusu aracın davacıya teslim edildiğine dair belgenin yer aldığını, araç davacıya teslim edildiğinden davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Davalı Müflis … Ltd. Şti. (Eski Ünvanı … Ltd. Şti.) Adına İstanbul … İflas Müdürlüğü vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu aracın müvekkili tarafından usulüne uygun olarak ithal edildiğini ve yönetmeliğin getirdiği tüm şartları sağladığını, müvekkili üzerine atfedilebilecek herhangi bir kusurun bulunmadığını, müvekkili yönünden, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın yasada öngörülen 8 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmadığından reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının tüm taleplerinin zamanaşımına uğradığını, dava konusu araç için, fatura bedelinin üzerinde ödeme yapıldığı iddiasının yazılı bir delil ile ispatlanamadığı halde Mahkemece iddia edilen tutarlar üzerinden karar verilmesinin hatalı olduğunu, davanın sonucunu doğrudan etkileyecek olan İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/333 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun geçici 10. maddesi gereğince, davacının, dava konusu aracı gümrükten iade alma gibi bir hakkı mevcutken, bu hakkını kullanmamasının açıkça hakkın kötüye kullanılması olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, TBK’nın 219. ve devamı maddeleri gereğince ayıplı araç satışından kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Davalı … (Eski Ünvanı …) vekili tarafından dosyaya gönderilen 14/09/2019 tarihli dilekçenin ekinde yer alan belgelerin yapılan incelemesinde; İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/333 Esas sayılı dosyasında, 20/12/2017 tarihli ara kararı ile dava konusu … plakalı aracın hak sahibine iadesine karar verildiği ve aracın davacı vekiline teslim edildiği görülmüştür. Ayrıca dosyaya ibraz edilen, İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/333 Esas sayılı dosyasında dava konusu aracın ceza davasına konu edildiği ve ceza yargılamasının devam ettiği anlaşılmıştır. HMK’nın “Bekletici sorun” başlıklı 165/1. Maddesinde, “Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Bu durumda, davalı … (Eski Ünvanı …) vekilinin 14/09/2019 tarihli dilekçesinin ekinde yer alan belgelerin değerlendirilmesi ile dava konusu aracın davacıya teslim edilmesi nedeniyle davanın konusuz kalıp kalmayacağı, dava konusu aracın da soruşturma konusu olduğu İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/333 Esas sayılı dosyasının, bekletici mesele yapılıp yapılmayacağı hususlarının, İlk Derece Mahkemesince yeniden tartışılması ve değerlendirilmesi sonucunda bir karar verilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, davacı vekili, davalı … (Eski Ünvanı …) vekili ve davalı Müflis … Ltd. Şti. (Eski Ünvanı … Ltd. Şti.) Adına İstanbul … İflas Müdürlüğü vekilinin istinaf başvularının kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılmak üzere Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: -Davacı vekili, davalı … (Eski Ünvanı …) vekili ve davalı Müflis … Ltd. Şti. (Eski Ünvanı … Ltd. Şti.) Adına İstanbul … İflas Müdürlüğü vekilinin istinaf başvurularının KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvuruları için yatırılan karar ve ilam harçlarının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Taraf vekillerince yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep edenler tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avanslarının yatıranlara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/10/2020