Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/1005 E. 2019/251 K. 17.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/1005
KARAR NO : 2019/251
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/06/2017
NUMARASI : 2014/325 2017/877
DAVANIN KONUSU: Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
KARAR TARİHİ: 17/10/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, davalılar … A.Ş. ile …Tic. A.Ş.’den olan alacağı nedeniyle İstanbul …İcra Müdürlüğünün… esas ve … esas sayılı dosyalarından kambiyo senetlerine mahsus icra takibinde bulunulduğunu, icra dosya borçluları tarafından sunulan 04/06/2007 tarihli mal beyanı dilekçeleri ile tüm malvarlıkları üzerinde TMSF tarafından haciz ve tedbir uygulandığını, borcu ödeme imkanlarının bulunmadığını bildirdiklerini, davalı … A.Ş. başta olmak üzere birçok medya kuruluşunun sahibi iken hakim hissedarı bulunduğu …A.Ş. ve TMSF tarafından el konulmasını müteakip bütün ticari işletmelerine ve mal varlığına TMSF tarafından haciz konulduğunu, bu işlemler esnasında davalı … kendi şirketleri üzerinden olaya müdahil olarak TMSF ile imzalamış olduğu 03/05/2005 tarihli protokol çerçevesinde 443.000.000 USD bedel üzerinden yıllara yayılan taksitler halindeki ödeme planı ile… ait tüm ticari işletme ve mal varlığını iktisap ettiğini, … arasında 12/06/2012 ve 08/08/2002 tarihli 2 adet gizli sözleşmenin mevcut olduğunu, davalı … gizli sözleşmeleri TMSF’ye ihbar etmesi üzerine, fon tarafından alınan 30/03/2007 tarihli 2007/138 sayılı kararla Merkez Grubuna dahil tüm şirketlerle, … dahil tüm şirketlere el konulduğunu, 12/06/2002 tarihli ve 08/08/2002 tarihli sözleşmelerin ortaya çıkması üzerine, davalılar …AŞ, …Tic. AŞ’nin alacaklılarına zarar vermek ve mal varlıklarını kaçırmak kastıyla, davalı … ile hileli işlemlere giriştiğini ve böylece davalı … diğer davalılara tüm ticari işletmeler ve malvarlıkları üzerine geçirdiğinin sabit olduğunu, davalılar arasındaki tasarrufların İİK gereğince iptale tabi olup alacaklıların haklarını hiçbir şekilde etkileme imkanına sahip olmadığını beyanla, öncelikle TMSF’nin 30/03/2007 tarih 2007/138 sayılı kararında ismen belirtilen devre konu tüm tasarruflar üzerine, İİK’nın 281/2. maddesi gereğince ihtiyati haciz konulmasını, TMSF’nin kararında ismen zikredilen tüm tasarrufların iptalini ve icra dosyaları üzerinden cebri icra yetkisi verilmesini, tahsilde tekerrür olmamak ve icra dosyaları ile sınırlı olmak kaydıyla, icra dosyalarında davalı … de sorumluluğuna hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar …AŞ ve … Tic. AŞ vekili cevap dilekçesinde; İİK’nın 284. maddesine göre tasarrufun iptali davasının 5 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğunu, davacının iddia ettiği gibi ortada iptale tabi tasarrufun varlığı kabul edilse dahi, davanın açıldığı tarihe kadar 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, ayrıca davalılara husumet yöneltilemeyeceğini, davacının, … arasında vuku bulan iki adet sözleşmeye dayanarak muvazaalı tasarrufun iptalini talep ettiğini, oysa davalı şirketlerin sözleşmelerde taraf olmadığını, sözleşmelerde taraf olmayan ve bu sebeple de pasif husumet ehliyeti bulunmayan davalı firmalara karşı açılan davanın bu sebeple reddi gerektiğini, ayrıca davacının dava açmakta hukuki yararı olmadığını, TMSF’nin işlemlerinin esas itibariyle taraflar arasındaki muvazaalı işlem nedeniyle firmaların temettü hariç ortaklık payları ile yönetim ve denetime el konulması niteliğinde olduğunu, bu işlem sonucu, taraflar arasında vuku bulmuş olan işlemin hükümsüz hale geldiğini, dava konusu edilen işlemlerin ilişkin olduğu tüm firmaların, … TMSF’ye olan borcu nedeniyle TMSF’nin yönetim ve denetimine geçtiğini, daha sonra alınan ticari ve iktisadi bütünlük kararı ile de, bu firmaların TMSF tarafından satışa çıkarıldığını, bu işlem ile davada varılmak istenen hedefin zaten gerçekleşmiş olduğunu, dolayısıyla bu işlem sebebiyle davanın konusuz kaldığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davalı … karşı açılan davada tasarrufun iptali şartlarının bulunmadığını, davacının dava dilekçesi ekinde sunduğu bonoların vadelerini gösteren 2006 yılında, gerek düzenleyiciler …AŞ, gerek …Tic. AŞ ve gerekse iki adet bonoya aval vermiş görünen … tüm mal varlığına TMSF tarafından el konulmuş olduğunu ve bu kişilerin, hiçbir borçlarını ödeyemeyecek halde bulunduklarının herkes tarafından bilindiğini, davacının ise, bonoların vadesinde ödememe protestosu düzenlettirip en azından mal varlıklarının ne durumda olduğunu çok daha iyi bileceğini, bonoları kendisinden ciro yoluyla devraldığı temel ilişkinin tarafları konumundaki kişilere müracaat etmek imkanına sahipken, bu yolu kullanmadığını ve bonoların düzenleyenlerin eski mali durumlarına kavuşmalarını beklediğini, işbu davaya konu oluşturabilecek ve davalı … mal varlığına dahil olup diğer davalılardan edindiği bir hak da olmadığını, bu bakımdan huzurdaki davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, alacaklıların tasarrufun iptali davası açması için öncelikle elinde bir aciz vesikasının bulunmasının şart olduğunu, ayrıca uyuşmazlık konusu olay kapsamında bir tasarrufun iptalinden söz edilebilmesi için ilk şartın bonoların borçlularının, davalı … yapmış oldukları bir tasarrufun bulunması olduğunu, davalı … diğer davalılarla herhangi bir sözleşme aktetmediğini ve bu şirketlerin mal varlığından davalının kişisel mal varlığına hiçbir değer aktarılmadığını, davalının, kendisine mal varlığı aktarımı yapıldığını iddia ettiği şirketlerin TMSF’nin kontrolünde olarak ve tüm mal varlıklarıyla birlikte halen mevcut ve faaliyette olduklarını, dolayısıyla davacının bir tasarrufun iptali talebi yöneltecekse, bunun adresinin anılan şirketler olması gerektiğini, bu bakımdan davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, davalı … arasında akdedilen 08/08/2002 tarihli ve hiçbir zaman uygulama alanı bulmamış, sonradan taraflarca hükümsüz ve geçersiz kılınmış sözleşmenin 5. maddesinde de yine davalı … herhangi bir borcunu üstlenmediğini beyanla, öncelikle davanın TMSF’ye ihbar edilmesini ve haksız davanın reddini talep etmiştir.Müdahil TMSF vekili beyan dilekçesinde; davalılardan …AŞ hakkında ticari ve iktisadi bütünlük kararı alındığını, ayrıca …AŞ ve yine davalı … Tic. AŞ hakkında temettü hariç ortaklık hakları ile bu şirketin yönetim ve denetimlerin devralınmasına karar verildiğini, davaya konu senetlerin, hayatın olağan akışına uygun düşmeyecek bir şekilde uzun vadeli olarak (4 ila 7 yıl) düzenlendiğini, senetlerle ilgili olarak ödeme tarihlerinden itibaren yaklaşık bir yıl sonra ve Medya ve Merkez Grubu şirketlerinin Fon tarafından devralınması akabinde icra takibine geçildiğini, senetlerin lehtarı olan …Tic. AŞ’nin … AŞ’den kaynaklanan borçlarının devam ettiğini ve yapılan takiplere rağmen bahse konu borçların tasfiyesinin halen sağlanamadığını, … AŞ’nin … AŞ’den kullandığı krediye ilişkin ödeme yükümlülüklerini yerine getirmediği gibi, bu kredi bedelini aktardığı … Grubu şirketlerinden teminat olarak aldığı senetleri bağlantısı bilinmeyen bir üçüncü şahıs aracılığıyla takibe koyarak Fonun … Grubundan olan alacaklarının tahsilini teminen değerlendirebileceği mal, hak ve varlıklara yöneltiğini beyanla, haksız davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucu, davalılardan … yönünden açılan davanın husumet nedeniyle; diğer davalılara karşı açılan davanın ise esastan reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili ile davalı …Ticaret A.Ş. vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; aşamalardaki yazılı ve sözlü beyanlarını tekrarla, davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunması nedeniyle tek bir hüküm verilmesi gerektiğini, husumet nedeniyle reddedilen davalarda maktu vekalet ücreti verilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedildiğini, taraflar arasında tasarruf işlemi olmadığı gerekçesiyle verilen ret kararında, davanın ön koşulu bulunmaması nedeniyle reddedilmesi üzerine yine AAÜT uyarınca maktu vekalet ücreti verilmesi gerektiğini, mahkemenin somut bir tasarruf işlemi bulunmadığı yönündeki gerekçesinin dosya içeriğine uygun olmadığını, taraflar arasında hileli ve danışıklı işlemler bulunduğunu, davalı … arasında düzenlenen gizli sözleşmelerde davalı borçlu … ait medya varlığının davalı …. ait Merkez grubuna devredilmesinin kararlaştırıldığını, medya varlığının devredildiği, merkez grubunun sahibinin … olduğunu, gizli sözleşmelere göre bunun yarı hissesinin davalı borçlu … ait olduğunu, TMSF kararlarında açıkça taraflar arasında ticari işletme devri bulunduğunun belirtildiğini, 08/08/2002 tarihli sözleşmedeki açık düzenlemeye rağmen davalı … BK’nın 110. maddesinde düzenlenen sorumluluğu üstlendiğini, gizli sözleşmeler kapsamında davalı … iade edilen medya varlıkları üzerinde tasarrufun iptal edilmesinin yasal bir zorunluluk olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı … Ticaret A.Ş. vekili istinaf başvurusunda özetle; şirketin davaya dayanak olan İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında borçlu olarak göründüğünü, diğer icra dosyasında bu davalının borçlu olmadığını, davanın kabulü veya reddi halinde harç ve vekalet ücretinin her iki icra takibindeki harca esas değere göre ayrı ayrı hesaplanması gerektiğini, buna göre bu şirket ile davalı …davalı olarak değerlendirilerek vekalet ücretinin buna göre hesaplanması gerektiğini ve sonuç olarak her bir davalı ile ilgili yargılama giderleri ve vekalet ücretinin ayrı ayrı takdir edilmesi gerektiğini belirterek, bu yönleri ile kararın kaldırılmasını talep etmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, İcra İflas Kanunu’nun 277. ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Davacı iki adet bonodan kaynaklanan alacağını tahsil amacıyla davalılardan … A.Ş. ile … hakkında İstanbul …. İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasında; yine …. İcra Dairesi’nin ….esas sayılı dosyasında davalı ….Ticaret A.Ş. aleyhine 8 adet bonodan kaynaklanan alacağını tahsil amacıyla icra takipleri yürütmüştür. Davacının dava dilekçesindeki talebi; davalılar … arasında imzalanan 12/06/2002 ve 08/08/2002 tarihi sözleşme ve protokole dayalı olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından 30/03/2007 tarihli karar ile el konulan şirketlerle ilgili tasarrufların iptali ile tasarrufa konu değerler üzerinde, davaya dayanak icra dosyalarındaki alacak miktarları kadar cebri icra yetkisi tanınması ve ayrıca davalı … söz konusu icra dosyalarındaki borçtan, diğer borçlular ile birlikte sorumlu olduğuna karar verilmesine ilişkindir. Davacı vekili yargılama aşamasında 29/08/2007 tarihli protokol ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından davalı üçüncü kişi … iade edilen nakit ve şirket hisseleri üzerinde, -davalılar … ile … arasındaki 12/06/2002 tarihi protokoldeki taahhütler uyarınca davalı borçlu … %50 ortaklık hakkı olması nedeniyle- buna ilişkin tasarrufların iptaline karar verilmesini istemiştir.Dava dilekçesine, dosya kapsamına ve aşamalarda davacı tarafın yazılı beyanlarına göre iddia esasen davalı … ile davalı …arasındaki gizli anlaşmalara (12/06/2002 ve 08/08/2002 tarihi) dayandırılmaktadır. Ancak, sözü edilen anlaşmaların içerdikleri hükümler itibariyle bir hakkın devrine ilişkin hükümler içermedikleri, karşılıklı borç vaatleri içeren “borçlandırıcı işlem” niteliğinde oldukları, sözleşme taraflarının mal varlıklarından herhangi bir değerin diğer tarafın malvarlığına geçmediği, dolayısıyla İİK’nın 277. ve devamı maddelerinde düzenlenen iptale tabi “tasarruf” kapsamında değerlendirilemeyecekleri anlaşılmaktadır. Yine davacı tarafça; dava açıldıktan bir süre sonra Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ile davalı … arasında düzenlenen 29/08/2007 tarihli protokole göre … iadesi kararlaştırılan mal varlıkları ile ilgili tasarrufun iptali talep edilmekte ise de, bu iadenin davacının icra takibinde borçlu olan davalı … ile veya gizli sözleşme olarak nitelendirilen sözleşmelerle ilişkilendirilmesi olanağı yoktur. Bu işlemde tasarruf, davalı borçlu … (veya takiplerdeki diğer borçlular) tarafından değil, ilgili mevzuatı uyarınca işlem yapan TMSF tarafından yapılmış olup TMSF’nin 30/03/2007 tarihli kararla el konulmasına karar verdiği ve 29/08/2007 tarihli kararla bir kısmının iadesine karar verilen şirket ve varlıklarla ilgili olarak davalılar …. ve … ve protokol hükümleri çerçevesinde tasarrufi işlem yaptıkları (davalı … alacaklılarını zarara uğratmak amacıyla bu varlıklar üzerinde davalı üçüncü kişi … lehine işlem yaptığı veya ticari işletmeleri tamamen veya kısmen devrettiği) de ispatlanabilmiş değildir. Diğer yandan, davalılar …. ile … arasındaki sözleşme ve protokol içeriklerinde 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 179. ve 180. maddeleri anlamında ticari işletme veya malvarlığı devrinden söz etme olanağı da yoktur. Anılan sözleşmelerde mevcut bir şirket veya mal varlığının devrinin değil, yönetiminde izlenecek esasların belirlenmiş olmasına, anılan kanun hükümleri uyarınca işletmeyi devralan kişinin sorumluluğu için söz konusu mal varlığı değerlerinin devredilmiş olmasının zorunlu olmasına, somut olayda davalı borçlular ile davalı üçüncü kişi … arasında devir işleminin gerçekleştiğinin ispat edilememiş olmasına, gizli sözleşmelerdeki işlemlerin ticari işletme devri olarak kabul edilmesi halinde dahi, davalı … hakimiyetinde bulunan şirketlere geçirildiği iddia olunabilecek malvarlığı değerlerine TMSF tarafından el konulmasına göre, Borçlar Kanunu’nun 170. ve 180. maddeleri kapsamında ticari işletme devri söz konusu değildir. Yine, yukarıda açıklandığı üzere, 08/08/2002 tarihli sözleşmede belirtilen şirketlere TMSF tarafından el konulması üzerine bu sözleşme uyarınca yapılması düşünülen işlemlere ilişkin borç taahhüdü veya projeleri hayata geçirilmediğinden, davalı … 08/08/2002 tarihli sözleşmenin 5. maddesine göre 818 sayılı BK m.110 anlamında, yerine getirmek zorunda bulunduğu üçüncü kişinin fiili ve dolayısıyla bu davalının herhangi bir kişisel sorumluluğu da bulunmamaktadır. Belirtilen nedenlerle ve İlk Derece Mahkemesinin bu yöndeki gerekçesinde dosya içeriğine, usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin bu hususlara ilişen istinaf itirazlarının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Ancak; Davacı tarafın alacağına dayanak gösterdiği iki ayrı icra takibi mevcut olup İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında borçlular … A.Ş. ile …; … esas sayılı dosyasında ise borçlu … Ticaret A.Ş.’dir. Davacı tarafça her iki icra dosyası için kesinleşen alacağı bakımından cebri icra yetkisi verilmesi istenilmiş ise de, esasen her iki icra dosyasının borçluları birbirinden farklı olup 2007/9022 esas sayılı icra dosyasının borçluları ile borçlularla tasarrufi işlem yaptığı ileri sürülen davalı üçüncü kişi …. mecburi dava arkadaşı;… esas sayılı dosyada ise borçlu …Ticaret A.Ş. ile davalı üçüncü kişi ….zorunlu dava arkadaşı konumundadır. Ne var ki mahkemece her bir icra dosyası için ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken her iki icra dosyasının borçlularının tamamı ile davalı üçüncü kişi …. zorunlu dava arkadaşı oldukları kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Bu bağlamda, 2007/9021 esas sayılı dosyada borçlu görünen … Ticaret A.Ş. ile davalı üçüncü kişi … arasında bir tasarruf işlemi bulunmadığından; anılan dosyada davalılar … A.Ş. Hakkında takip yapılan borçlu olmayıp davalı üçüncü kişi … dosya borçlusu ile tasarruf işlemi mevcut olmadığından tüm davalılar yönünden davanın pasif husumetten reddine; … esas sayılı dosyada ise; borçlu görünen … A.Ş. ile davalı üçüncü kişi … arasında tasarruf işlemi bulunmadığından … A.Ş. ile ilgili davanın husumetten; dosya borçlusu … ile davalı üçüncü kişi … arasında sözleşme ilişkisinin yani borçlandırıcı işlemin tasarruf işlemi olmaması nedeniyle esastan reddine karar verilip husumet nedeniyle haklarındaki davanın reddine karar verilen davalılar lehine (ret sebebi aynı olmakla) tek vekalet ücretine; haklarındaki dava esastan reddedilen ve zorunlu dava arkadaşı olan davalılar lehine de (yine ret sebebi aynı olmakla) tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği anlaşılmakla davacı vekilinin aleyhine hükmedilen vekalet ücretine ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmüştür. Davalı …A.Ş., davalılardan … ile iptale tabi tasarruf işleminin tarafı oldukları iddiasıyla haklarında açılan davada (… esas sayılı icra dosyasında) zorunlu dava arkadaşı olup … esas sayılı icra dosyasının borçluları olan … A.Ş. ve … ile dava arkadaşlıkları yoktur. Buna göre her iki icra dosyasında bu davalı yönünden davanın husumetten reddine karar verilmesi gerektiğinden, lehine hükmedilecek vekalet ücreti de husumet nedeniyle hükmedilmesi gereken vekalet ücreti olacaktır. Bu nedenle davalı …Ticaret A.Ş. vekilinin vekalet ücretine yönelik istinaf itirazlarının yerinde olmadığı sonucuna varılmış; Belirtilen nedenlerle, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre düzeltilerek yeniden esas hakkında aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;A-1. Davalı … Ticaret A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine; 2. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yukarıda esas ve karar numarası verilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-b/2. maddesi uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre; 2.1. İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyası ile ilgili olarak;Davalılar …Ticaret A.Ş., …A.Ş. ve ….hakkında açılan davanın, davalıların taraf sıfatlarının bulunmaması (husumet) nedeniyle REDDİNE, 2.2. İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyası ile ilgili olarak; -Davalılar … Ticaret A.Ş. ile …Yayıncılık A.Ş. hakkında açılan davanın, davalıların taraf sıfatlarının bulunmaması (husumet) nedeniyle REDDİNE, -Davalılar … hakkında açılan davanın esastan REDDİNE,2.3. Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL karar harcının peşin alınan 212.820,50 TLden mahsubu ile 212.776,10TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 2.4. İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyası bakımından;-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendilerini vekil ile temsil ettiren davalılar … Ticaret A.Ş., …A.Ş. ve … verilmesine,2.5. İstanbul …. İcra Müdürlüğünün… E. sayılı takip dosyası bakımından;-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendilerini vekil ile temsil ettiren davalılar …A.Ş., … A.Ş.’ye verilmesine,-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince (dava dilekçesinde … esas sayılı takip dosyasındaki alacak olarak belirtilen 9.168.992,00 TL üzerinden) 156.889,92 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendilerini vekil ile temsil ettiren davalılar … ve … verilmesine,2.6. Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 2.7. Davalı … tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp bu davalıya verilmesine, 2.8. Davalılar … A.Ş, … Tic. A.Ş. tarafından yapılan 41,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,2.9. Davalı … tarafından yapılan 21,00 TL yargılama giderinin daacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,10-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde iadesine,İSTİNAF BAŞVURUSU BAKIMINDAN; B.1. Davacı tarafından istinaf aşamasında yatırılan 85,70 TL istinaf başvuru harcı, yargılama gideri olan 325,00 TL olmak üzere toplam 410,70 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 2. Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının talep halinde iadesine, 3. Davalı … Ticaret A.Ş. tarafından yatırılması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 13,00 TL peşin karar harcının bu davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 4. Davalı … Ticaret A.Ş. tarafından istinaf aşamasında yatırılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,5. Taraflarca istinaf aşamasında yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın ilgilisine iadesine,6.İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.17/10/2019