Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/808 E. 2023/1047 K. 29.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/808
KARAR NO: 2023/1047
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2022
NUMARASI: 2022/289 – 2022/667
DAVANIN KONUSU: Basın Yoluyla Kişilik Haklarının İhlali Sebebiyle Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/03/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; … Gazetesi’nin 10.11.2014 tarihli nüshasında ve http://www…com.tr/… adresinde yayınlanan “…” başlıklı haberin müvekkilleri hakkında gerçek dışı, dolayısıyla manevi haklarını ve ticari itibarını toplum nezdinde rencide eden isnatlar içerdiğini, …’nun sahip olduğu objektif ve tarafsız yayın anlayışını lekelemek adına, hiçbir dayanağı olmayan seviye yoksunluğu beyan olduğunu, müvekkili medya kuruluşlarını kötüleme ve yıpratmayı amaçlayan, gerçeklerin tamamen çarpıtılması sureti ile hazırlanmış bilgi ve yorumlardan oluştuğunu, davalının davaya konu yazısı ile haksız yere, müvekkilerine itham ve isnatlarda bulunduğunu, kalemini müvekkillerine saldırmak gayesi ile bir araç olarak kullandığını belirterek, açıkça hukuka aykırı ve müvekkillerinin manevi haklarına tecavüz teşkil eden dava konusu yayınlar sebebiyle gazetede yayınlanan “ey iş adamı havuz faizi yandaş vergisi ödeme” başlıklı haber için müvekkilleri … ve … için ayrı ayrı 25.000,00 TL manevi tazminatın ve “http://wwww…com.tr/…” adresinde yayınlanan haber için de müvekkkili … ve … A.Ş için ayrı ayrı 25.000 TL olmak üzere toplam 100.000,00 TL manevi tazminatın yayın tarihinden itiaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, dava konusu yayınların hukuka aykırılıklarının tespitine ve kararın … Gazetesi ile tirajı en yüksek ulusal 2 gazetede yayınlanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkili ….’nin … Gazetesi yayın sahibi olup diğer müvekkili …’ın … Gazetesinin imtiyaz sahibi olduğunu, her iki müvekkilinin de … Gazetesi’nin kurulduğu 2007 yılından bu güne gerek basın ahlak etiğine gerekse hukuk ve kamu düzenine uygun haber yaparak, emeklerinin karşılığını okurların ilgisi ile aldığını, diğer müvekkili …’nun ise hayatı başarılarla dolu bir gazeteci, yazar ve siyasetçi olduğunu, Halen … “http://tr.wikipedia.org/…” \o “…” … Parti Meclisi Üyesi ve Genel Başkanı yardımcısı olduğunu, bir çok basın ve medya kurumuna muhabirlikten genel yayın yönetmeliğine uzanan çalışmaları ile katkıda bulunan müvekkili …’nun … Gazetesi köşesi için de yazılar yazdığını, davacı tarafın da …-… ve diğer birçok basın yayın aracının yayın sahibi olduğunu, uyuşmazlığa konu yazının müvekkilinin, yılların verdiği gazetecilik ve siyasi bilgi ile harmanlanması sonucu kaleme alındığını ve kamunun bilgilenmesi amacıyla yayınladığını, yazının bir kısmında bazı televizyon ve gazetelerin, iktidarda bulunanlara yakın olan çevrelerce alınmasından sonra beklenen gelirin elde edilememesi ile uğranılan zararın kapatılması için gereken kredinin kamu bankalarından sağlandığını, kamu bankalarının verdiği kredileri kapatmak için vatandaşa verdiği kredi faizlerini artırmasından bahsettiğini, olayların kesin ve görünür gerçekliğe uygunluğunun tartışmasız olduğunu, kimseye yöneltilmiş hakaret olmadığını, hakaretamiz bir ifade dahi kullanılmış olmadığını, metnin haber niteliği taşımasını sağlayan, görünür gerçeklik, güncellik, kamusal ilgi, toplumsal yarar ve biçim ile içerik arasındaki düşünsel bağ kriterlerinin hepsinin mevcut olduğunu, davacı tarafın müvekkillerinden İstanbul 10.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/233 esas sayılı dosyası ile “havuz” kelimesinin kullanılmaması için tedbir istemli tazminat talep ettiğini, bu dava sonucunda hem tedbir taleplerinin reddedildiğini hem de tazminat davalarının reddedildiğini, müvekkillerine benzer nitelikte yapılan diğer bir “…” haber hakkında da davacılar müvekkillerini karşı İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/66 Esas sayılı dosyası ile manevi tazminat talepli dava açıldığını ve bu davaların da haber basın hukukuna uygun bulunarak reddedildiğini belirterek, haksız ve mesnetsiz davanın ve dava konusu tazminat talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “…Mahkememizde görülüp karara bağlanan davanın, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, bu bağlamda, dava konusu somut olaya ilişkin olarak, taraflarca sunulan deliller ile başka yerden getirtilmesi gereken tüm delillerin toplandığı, gelen yazı cevaplarının dosyamız içerisine alındığı, toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucu, davacı yanlarca her ne kadar basın yoluyla kişilik haklarına saldırı yapıldığı, manevi zararlarının doğduğu ve zararlarının giderilmesi talep edilmiş ise de; davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde;10/11/2014 tarihli … Gazetesinin 1.sayfasında “…” başlığı ile verilen ve 9.sayfasında “…” başlıklı devamında … tarafından kaleme alınan köşe yazısının iş dünyasına hitaben yazıldığı, yazıda bazı televizyon ve gazetelerin iktidara yakın çevrelerce alındığı, gazete ve televizyonların ihtiyaç duyduğu kredileri kamu bankalarından temin ettiği ve bu sebeble banka kredi faizlerinin yükseldiğinin anlatıldığı, zarara uğrayan televizyon ve gazetelere kamu ve özel şirketlerce ürün reklamı verilmesinin eleştirildiği, davacılara hakaret içermediği, basın özgürlü kapsamında eleştiri içeren bir yazı olduğu, hukuka aykırılık teşkil etmediği, internette de yayınlanan yazının aynı yazı olduğu, eleştiri içeren bir yazı olduğu, hukuka aykırılık teşkil etmediği, ayrıca basının okuyucunun ilgisini çekmek amacıyla çarpıcı ifadeler kullanmasının gazetecilik tekniği gereği olduğu ve bu durumun bir haberi başlı başına hukuka aykırı hale getirmeyeceği, basının haber verme hakkı, toplumun da haber alma hakkının bulunduğu, güncel olan konuların gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekmesi için çarpıcı başlıklara yer verilerek aktarıldığı, haberin yayın tarihi itibari ile kamu yararının ve toplumsal ilginin bulunduğu, güncelliğini koruduğu, yayında özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, haberde yer verilen ifadelerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunmadığı sonuç ve vicdani kanaatine ulaşıldığından, davanın reddine …” karar verilmiştir.Verilen karara karşı davacılar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; Dava konusu yazıların eleştiri sınırını aştığını ve açıkça hukuka aykırılık teşkil ettiğini, özle biçim arasındaki dengenin bozulduğunu, yazı içeriğinde yer alan, ” ‘…’ ve ‘…’ ” ifadeleriyle müvekkillerinin haklarının ihlal edildiğini, yazılarda kullanılan, “..” ve “…” gibi ifadelerle müvekkillerinin, yazarın kurguladığı usulsüzlüklerle özdeşleştirildiğini ve ticari itibarlarının zedelendiğini belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; basın yoluyla kişilik haklarının ihlali sebebiyle tazminat talebine ilişkindir.Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu sebeble ayrı bir konumu bulunmaktadır.Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Davaya konu haber başlığının “…” şeklinde olduğu, haber içeriğinde ise; “…” ifadelerinin kullanıldığı görülmektedir. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda; davaya konu yazılar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalının iddialarını maddi olguya dayandırmadığı, hiçbir somut delil sunulmadığı, yazıda kamu yararının amaçlanmadığı ve kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik olmadığı, özle biçim arasındaki dengenin bozulduğu, objektif sınırlar içinde kalınmadığı, bu haliyle yazıdaki ifadelerin eleştiri olarak değerlendirilemeyeceği, basın özgürlüğü sınırlarının aşıldığı ve doğrudan davacıların kişilik hakları ve bu kapsamda ticari itibarına saldırının amaçlandığı anlaşılmaktadır. (Aynı doğrultuda Dairemizin 2020/280 E-2022/14 K. Sayılı ilamı) 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 13. maddesinde süreli ve süresiz yayınlarda hukuki sorumlular düzenlenmiştir. Buna göre süreli yayınlarda eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi, yayın sahibi tüzel kişi şirketse, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde en üst yönetici, şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Somut olayda; davalı … yönetim kurulu başkanı, davalı … eser sahibi ve davalı … AŞ ise yayın sahibi sıfatıyla yayınlar sebebiyle sorumludurlar. Açıklanan sebeplerle manevi tazminat şartları oluştuğundan 6098 sayılı TBK’nın 58. Maddesi gereğince, haberin içeriği, davacılar üzerindeki etkisi, tarafların sosyal ekonomik durumları, olay tarihi ve yukarıdaki ilkeler nazara alındığında davacılar lehine uygun bir miktar tazminata hükmedilmesi gerekirken davanın tümden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Davacılar vekili her ne kadar kararın yayınlanmasını da talep etmiş ise de haberin üzerinden geçen zaman ve haberin güncelliğini yitirmiş olması dikkate alındığında bu yöndeki talebi yerinde görülmemiştir. Yukarıda açıklanan hususlar gereğince davacılar vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına ancak bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, davanın kımen kabulü ile her bir davacı için gazetede yayımlanan yazı sebebiyle 7.000,00’şer TL ve her bir davacı için internet sitesinde yayımlanan yazı sebebiyle 7.000,00’şer TL olmak üzere toplam 28.000,00 TL manevi tazminatın 10.11.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline, yayın talebinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/289 E. – 2022/667 K sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2.maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden bu kapsamda; 2- Davacılar tarafından davalılar aleyhine açılan manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile her bir davacı için gazetede yayımlanan yazı sebebiyle 7.000,00’şer TL ve her bir davacı için internet sitesinde yayımlanan yazı sebebiyle 7.000,00’şer TL olmak üzere toplam 28.000,00 TL manevi tazminatın 10.11.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,3- Davacıların yayın talebinin yasal koşulları oluşmadığından Reddine,4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.912,68 TL nispi karar ve ilam harcının peşin alınan 1.707,75 TL harçtan mahsubu ile kalan 204,93 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4/b-Davacılar tarafından yapılan 27,70 TL başvurma harcı, 1.707,75 TL peşin harç 25,60 TL vekalet harcı ile müzekkere, posta ve tebligat gideri 314,00 TL olmak üzere toplam 2.075,05 TL yargılama giderinden davanın kabul ret oranına göre 581,01 TL’sinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacılara verilmesine, bakiye giderin davacılar üzerinde bırakılmasına, 4/c-Davalılar tarafça yapılan vekalet harcı, 4,30 TL olarak toplam 4.30 TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre 3,10 TL’sinin davacılardan müteselsilen tahsiliyle davalılara verilmesine, bakiye giderin davalılar üzerinde bırakılmasına,4/d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/(2). maddesine göre kabul edilen (14.000,00 TL) manevi tazminat talebi yönünden 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacı davacı ….’ye verilmesine, 4/e-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/(2). maddesine göre kabul edilen (14.000,00 TL) manevi tazminat talebi yönünden 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacı …. ‘ye verilmesine,4/f-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine 10/(2). ve 13/(2). maddelerine göre reddedilen manevi tazminat talebi yönünden 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacı …’den tahsiliyle davalılara verilmesine, 4/g-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine 10/(2). ve 13/(2). maddelerine göre reddedilen manevi tazminat talebi yönünden 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacı ….’den tahsiliyle davalılara verilmesine,5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacılar tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b-İstinaf yargılaması için davacılar tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 91,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 253,10 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacılara verilmesine, 5/c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise kalan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 29/03/2023