Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/4181 E. 2023/3817 K. 20.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/4181
KARAR NO: 2023/3817
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/09/2023
NUMARASI: 2023/574 Esas – 2023/425 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/12/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde; Davacı şirketin … adı altında gazetecilik faliyeti yürüttüğünü, diğer davacı …’ın ise davacı şirketin imtiyaz sahibi ve büyük hissedarı olduğunu, dava dışı …’nin 10/08/2022 tarihinde “…” şeklinde sözler sarf ettiğini, davalının ise 14/05/2023 tarihinde … Gazetesi’nden … tarafından 22/07/2023 tarihinde “…” başlıklı haberleştirilen yazıda davalının ” …” cümlesi ile gönderme taşıdığını, davacı tarafın bu kez 22/07/2023 tarihinde “…” başlıklı haber yaptıklarını, iddiaya konu para aldığı ileri sürülen gazetecilerinden açıklama istedikleri de dava dışı gazeteci …’in davalıya bu konuyu sorduğunda davalının “…” şeklinde sözler sarfettiğini haber yaptığını, bu son açıklamanın tamamen dayanaksız olduğunu, haberin halen geri çekilmediğini, davalıya açıklamaları nedeniyle soru yöneltmelerinin gazetecilik görevleri kapsamında olduğunu, davacı şirketin tüm gelirlerinin reklamlardan oluştuğunu, davalının yaptığı bu açıklama ve sarf ettiği sözlerin davacıların kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu, TMK 2, 24, TTK 54, TBK 49-58 maddeleri uyarınca manevi tazminat isteme koşulları oluştuğunu belirtip sözlerin haksız saldırı niteliğinde olduğunun tespitine ve her bir davacı için kişilik haklarına saldırı nedeni ile ayrı ayrı 50.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; “…HMK.nun 114.maddesi gereğince mahkemenin görevli bulunması dava şartı olup, HMK.nun 115.maddesi gereğince de davanın her aşamasında re’sen gözetilebileceğinden, münhasıran ticari davalardan da bulunmayan ve genel hükümlere dayalı olarak açılan, davalısı tacir olmayan işbu manevi tazminat talepli davanın ticari bir dava sayılamayacağı gözetilerek mahkememizin görevsizliğine, davaya bakmaya Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli bulunduğuna, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine …” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacılar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; Görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olduğundan kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; Basın yoluyla kişilik haklarının ihlali sebebiyle manevi tazminat talebine ilişkindir. Bilindiği üzere, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunun 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir. Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur. Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler. Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır. Yukarıda değinilen hususlar çerçevesinde somut olaya bakıldığında; Davalının tacir olmadığı, davacının dava dilekçesinde davalının açıklamalarının davacıların kişilik haklarına saldırı oluşturduğundan TMK 2, 24, TTK 54, TBK 49-58. maddeleri uyarınca manevi tazminat isteme koşulları olduğunu iddia etmesine göre Borçlar Kanununa göre davacının kişilik haklarının saldırıya uğrayıp uğramadığının tespit edilmesi gerektiği anlaşılmış olup bu durumda, davanın Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görülmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Görev kamu düzeni ile ilgili dava şartı olduğundan (HMK m. 114/c) iddia ve savunma olarak ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önünde bulundurulur (HMK m. 115/1). Hâl böyle olunca; davanın, genel mahkeme sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmesi gerektiği anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf istemi yerinde değildir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacılar vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/09/2023 tarih, 2023/574 Esas – 2023/425 Karar sayılı kararına yönelik davacılar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı peşin yatırıldığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise kalan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20/12/2023