Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/344 E. 2023/401 K. 08.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/344
KARAR NO: 2023/401
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/10/2022
NUMARASI: 2022/676 – 2022/725
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla 6100 Sayılı HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili …, … Kurumlarının kurucusu olup yaklaşık 20 yılı aşkın süredir devam eden eğitimcilik hayatında ülkemiz eğitim sistemine ciddi katkılar sunduğu, kurucusu olduğu … Okulları, dünyada örnek gösterilen Finlandiya Eğitim Sistemini uygulamakta olup bu çerçevede bugüne değin, özgüveni gelişmiş, nitelikli ve saygın sayısız bireyler yetiştirdiği, diğer müvekkil … Eğitim Hizm. Tic. Ltd. Şti. ise … Okullarının İlkokul bölümünün franchise sözleşmesi ile işletmecisi olup eğitime yaptığı ciddi yatırımlar ve uyguladığı yöntemlerle ülkemiz eğitim sistemi içerisindeki yerini her geçen gün çok daha yükseklere taşıdığı, müvekkili dahil birçok eğitim emekçisi geceli gündüzlü bilimsel çalışmalar yürütürken, davalı basın yayın kuruluşunun internet sitesinde, müvekkili ve kurucusu olduğu … Okulları ile ilgili asılsız haberler ve kişilik haklarına ağır saldırı teşkil eden gerçekdışı iddialar ve hatta tehdit boyutuna varan ifadeler yayınlandığı, bu iddia ve ifadeler, gerçekdışı, mesnetsiz ve hatta tehdit içeren ifadeler olmakla bir haberde bulunması gereken iki temel kriter olan haberin gerçek olması ve haberin yayınlanmasına kamu yararının bulunması kriterlerini de ihtiva etmediği, tamamen müvekkillerinin kurucusu ve işleteni oldukları eğitim kurumunu kötüleme ve itibarsızlaştırma gayesiyle yayınlanan bu haberler, dürüst ve bağımsız habercilik anlayışı ile de bağdaşmadığını, adı geçen yayın içeriği sebebiyle müvekkilleriısı gerek kişisel, gerekse sosyal saygınlığına maddi ve manevi bakımdan ciddi zararlar veren ve müvekkillerinin eğitim kurumunu adeta hedef gösteren ve ticari itibarını açıkça ve kasten zedeleyen davalı yanın, anılan haksız fiili sebebiyle müvekkillerinin uğradığı zararlara karşılık olmak üzere müvekkili … için 30.000,00 TL, diğer müvekkili … Eğitim Hizm. Tic. Ltd. Şti. için 50.000,00 TL manevi tazminatın, haksız fiilin gerçekleştiği haber tarihi itibariyle işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkillerine ödenmesi karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Açılan dava müvekkili davalı … Vakfı’na da açıldığı, … Vakfı’nın yayınlanan haberle ilgili herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, dava konusu haber bir internet haberi olduğunu bu sebeple tabi olduğu kanun da “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun” olduğunu, ilgili kanun gereğince … Gazetesi’nin imtiyaz sahibi olan … Vakfı’na yöneltilebilecek herhangi bir yükümlülük bulunmadığını, davalı müvekkillerin yerleşim yerleri adresleri Şişli/İstanbul olduğunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 6’ya göre; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” Bu sebeple huzurdaki davanın İstanbul Hukuk Mahkemeleri’nde açılması gerekmekte olup, davaya yetki yönünden itiraz ettiklerini, esasa ilişkin olarak dava konus haberde, davacının iddialarının aksine aksine kişilik haklarına saldırı niteliğinde hiçbir tarafın olmadığını, igili haberde, özel okullarda tazminat hakkı için hukuki yollara başvuran öğretmenlerin isimlerinin, … adlı bir site tarafından yayınlandığına ilişkin bilgileri içerdiğini, dava konusu haber müvekkil gazete tarafından yapılmamış olup, … İnternet Gazetesi tarafından yaptırıldığını, dolayısıyla haber müvekkil gazete yapılmadan önce başka bir gazetede yapılmış olup, bir çok medya kuruluşu tarafından da haberleştirilerek alenileştirildiğini, Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları gereğince da alenileşmiş bir haberin yayınlanmasında hukuka aykırı bir taraf olmadığı ortaya koyulduğunu, davaya konu haber halkın haber alma hakkı kapsamında, bir gazetecilik faaliyeti olarak yazıldığını, yazıda bahsi geçen kişinin bakan olmasından ötürü de, kişiyle ilgili bu nitelikte bilgiler bütünü kamuoyunun ilgisinde olduğunu, buna benzer bilgilerin gazeteciler tarafından köşelerine taşınmasından daha doğal hiçbir husus bulunmadığını savunarak açılan davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ” 23/09/2022 tarihli tensip tutanağının (8) nolu ara kararı gereğince davacı vekiline arabuculuk son tutanak aslını veya onaylı örneğini sunması için süre verilmiş ve davacı taraf katıldığı 27/10/2022 tarihli duruşmadaki beyanında arabuluculuğa başvurmadıklarını beyan ettiği, bu haliyle arabuluculuğa başvurulmadığının anlaşıldığı, bu kapsamda verilen süreye rağmen arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın dosyaya sunulmadığı, ihtarın gereği yerine getirilmediğinden 7155 sy 23’ncü maddesi ile eklenen 6325 sy m.18/A-2 maddesi gereğince davanın usulden reddi gerektiği, anlaşmaya varılamadığına dair tutanağın dava açılışında dosyaya sunulmasının dava şartlarından olduğu, mahkemece, dava şartlarının mevcut olup olmadığının, davanın her aşamasında kendiliğinden (HMK m. 115/1) nazara alınacağı, tespit edilen dava şartı noksanlığının giderilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla başkaca bir işlem yapılmayıp davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine ” karar verilmiştir.Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Müvekkili gerçek kişi açısından ara buluculuğun zorunlu olmadığı, haksız fiilden kaynaklanan davanın zorunlu ara buluculuğa tabi olmadığını ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; Basın yoluyla kişilik haklarının ihlalinden kaynaklanan manevi tazminat davasıdır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/18399 esas-2021/5854 kara sayılı ilamında belirtildiği üzere; 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi, “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” düzenlemesini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrası, “(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;a) Bu Kanunda,b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” düzenlemesini, 6102 sayılı Kanun’un 5/A maddesi, (Ek:6/12/2018-7155/20 md.) “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. (2) Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir” düzenlemesini içermektedir. Somut olayda davacı gerçek kişinin davacı tüzel kişinin kurucusu olduğu, bu bağlamda davacıların tacir olduğu, davanın Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davası olması sebebiyle ticari dava olduğu, davanın açıldığı 24.02.2021 tarihinde 6102 sayılı kanunun 5/A maddesinin yürürlükte olduğu anlaşılmıştır. Dayandığı kriter hangisi olursa olsun uyuşmazlık ticari davaya vücut vermekteyse ve talep bir miktar paradan oluşan alacağın ödenmesi veya tazminata yönelikse, dava açılmadan önce arabulucuya gidilmesi, dava şartı arabuluculuk kapsamında zorunludur. Bu anlamda arabulucuya başvurulmuş olması, usuli yönden bir dava şartıdır. İlk derece mahkemesince dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesinde kanuna aykırı bir yön bulunmamaktadır. Bu sebeplerle davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 27/10/2022 tarih, 2022/676 Esas – 2022/725 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı, peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,5- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 08/02/2023