Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/330 E. 2023/399 K. 08.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/330
KARAR NO: 2023/399
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/12/2022
NUMARASI: 2022/478 – 2022/875
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla 6100 Sayılı HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; İSKİ tarafından yapılan Avrupa Bölgesi Mütefferik İçmesuyu İnşaatına ilişkin işlerin ihale ile … Şirketine verildiğini, İSKİ’nin onayı ile ihaleye konu işin yükleniciler tarafından alt yüklenicilere verilebileceğinin hükme bağlandığını, alt yüklenici olarak … Turzm Şirketine bırakıldığını, işlerin yapılması için alt işveren tarafından makinenin müvekkil şirketten kiralandığını, ancak kazı işleri esnasında doğalgaz borusunun patlaması ile çıkan yangın sonucu müvekkil şirkete ait aracın yandığını, makinenin çok ağır hasarlı duruma geldiğini, değerinin altında bir bedelle satılmak zorunda kalındığını belirterek doğal gaz borularının hem kanuna hem de yönetmeliğe aykırı olarak döşenmiş olması, doğal gaz boru hattı üzerinde olması gereken koruma ve ikaz amaçlı doğal gaz kumunun olmadığı ve hiçbir ikazın da bulunmadığı gözetilerek müvekkil şirketin iş makinasının yanması ve kullanılamaz hale gelmesi sebebiyle uğranılan zararın şimdilik 10.000,00 TL’nin hasar tarihinden itibaren, kira kaybının da şimdilik 1.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı şirketin kazıyı yapmadan önce … ‘ın ALO 187 hattına bilgi verme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, meydana gelen hasardan davacının sorumlu olduğunu, iş aracı ile 20 metre açıldığı ve açıkta olan doğal gaz borusuna hasar verdiğini, çıkan gazın herhangi bir ateş kaynağı ile birlikte yangın başlangıcına sebep olduğunun tespit edilmediğini, iş bu hasar sebebiyle kurumlarının zarara uğratıldığını belirterek haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “…. somut olaya gelince; olay sebebiyle iş makinesinin mülk sahibi ve kiracısı olan davacının aracının, doğalgaz borusundaki patlama sebebiyle yukarıdaki açıklamalardan da anlaşıldığı üzere zarar görmüştür. Doğalgaz boru hattı kumlama ve ikaz bandı çekilme işlemini yapılmamış olmasından dolayı davalı sorumlu olup, bu tür hatları kişilerin can ve mal güvenliği açısından tehlike arzetmeyecek şekilde inşa etmek, önleyici tedbirleri almakla yükümlüdür. Bu sorumluluğun hukuki niteliği itibariyle kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk olduğu açıktır. Davalı ağır özen yükümlülüğü doğuran bir hizmet yürütmektedir. Yaptığı iş sebebiyle her türlü önlemi alması gerekir.Bu durumda nedensellik bağının bulunduğu, davalının zarar görme nedeni ile doğan zarardan sorumlu olduğu kabul edilmiştir. Davacının olayda kusuru yoktur. Kendisi dava konusu iş makinesinin mülk sahibidir. Aynı zamanda aracın kiralayanıdır. Dava dışı firmanın tali kusuru davacıya yüklenemez. Üçüncü kişinin fiili illiyet bağını keser nitelikte değildir. Bu nedenle zararın tamamının davalıdan alınmasına karar vermek gerekmiştir. Olay haksız fiilden kaynaklandığından kaza tarihi olan 28/04/2020 tarihinden geçerli olmak üzere yasal faize hükmetmek gerekmiştir Davacı vekili dava dilekçesinde aracın değerinin 558.000,00.-TL olduğunu ve kaza sonrası 150.000,00.-TL ye satmak zorunda kaldığını belirterek, şimdilik kaydıyla 10.000,00.-TL üzerinden dava açmıştır. Bu talebi kısmi dava niteliğindedir. Öyle ise 03/11/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile talep sonucunu arttırdığından yargılama sonunda ulaşılan tazminat miktarı 400.000,00.-TL olduğundan, bu miktarın 10.000,00.-TL’sine kaza tarihi olan 28/04/2020, kalan 390.000,00.-TL’sine ise ıslah tarihi olan 03/11/2021 tarihinden geçerli yasal faiz uygulamak gerekmiştir. Her ne kadar davacı vekilinin verdiği talep sonucunu arttıran dilekçesi ıslah konulu ise de kira bedeli yönünden bu dilekçe ıslah dilekçesi olarak değerlendirilemez. Zira kira bedeli miktarının davanın başında belirlenebilir nitelikte olmaması sebebiyle, dava bu talep yönünden belirsiz alacak (tazminat) davası niteliğindedir. Yapılan yargılama sonunda tazminat miktarı belirlenebilir hale geldiğinden, tazminat miktarı somutlaştırılarak belirli hale getirilmiştir. Aslında bu talep yönüyle teknik manada bir ıslah bulunmayıp, belirsiz tazminat talebi, belirli hale getirilmiştir. Bu nedenle kira alacağı yönünden kaza tarihi olan 28/04/2020 tarihinden geçerli yasal faiz uygulamak gerekmiş olup Davanın kabulüne, 480.000,00-TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Bu miktarın 90.000,00-TL’sine kaza tarihi olan 28/04/2020, kalan 390.000,00-TL’sine ise ıslah tarihi olan 03/11/2021 tarihinden geçerli yasal faiz uygulanmasına ….” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davalı vekilince vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Bilirkişi raporunda kendilerine yüklenen kusurdan daha fazlasına hükmedilmesinin doğru olmadığını, rapora karşı itirazlarının değerlendirilmediğini, müvekkilinin kazada kusurunun bulunmadığını, kazıyı yapanların kusurlu olduğunu, kusursuz sorumluluk şartlarının bulunmadığını ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; haksız eylemden kaynaklanan tazminat davasıdır. Türk Borçlar Kanunu gereğince; Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur. Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin bu tür faaliyetine hukuk düzenince izin verilmiş olsa bile, zarar görenler, bu işletmenin faaliyetinin sebep olduğu zararlarının uygun bir bedelle denkleştirilmesini isteyebilirler. Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır. Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Olay sonrası İski tarafından tutulan tutanakta ; doğalgaz kaçağı kazanın meydana geldiği noktada, … ait 110 mm polietilen doğalgaz üzerinde olması gereken ( koruma ve ikaz amaçlı ) minimum 70 cm yüksekliğindeki doğalgaz kumunun bulunmadığı ve yine doğalgaz hattı üzerinde olması gereken … a ait ikaz bandının olmadığı ekteki fotoğraflardan da görüleceği üzere tespit edilmiştir, denilmiştir. Alınan bilirkişi raporunda ; Dava konusu olayın oluşumunda; Davalı … ve dava dışı ilçe belediyesinin asli kusurlu olduğu, müteahhit firmanın gerekli özeni göstermediğinden tali kusurlu olduğu belirtilmiştir. Davacı kazaya sebep yapım işini ifa eden müteahhit firma olmayıp işi yapan firmaya kazada zarar gören iş makinesini kiralayan zarar gören iş makinesinin sahibidir. Bu durumda davacı kaza sebebiyle zarara uğrayan üçüncü kişi konumundadır. Zararın meydana gelmesinde -doğal gaz borusu- yapı eseri sahibi davalı, bu borunun üzerinden mazgal geçiren Belediye ve mahalde kazı yaptıran İski ve işi Yapan Yüklenici firmasının kusur oranları iç ilişkide bir birlerine karşı önem arz edip dış ilişkide hepsi birlikte davacıya karşı müteselsil sorumludur. Hükme esas alınan bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun denetime elverişli mahiyettedir. Mahkemece kusur oranından fazlasına hükmedilmesi TBK m 61 ve 163 maddesine uygun olup davalı vekilinin bu yöndeki istinaf istemi yerinde değildir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/12/2022 tarih, 2022/478 Esas – 2022/875 Karar sayılı kararına yönelik davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 32.788,80 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 8.197,20 TL’nin mahsubuyla bakiye 24.591,60 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine,3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,5- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 08/02/2023