Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/2502 E. 2023/2349 K. 17.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/2502
KARAR NO: 2023/2349
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/01/2023
NUMARASI: 2016/1015 Esas – 2023/35 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Taşınır Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/07/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Anayasa’nın Yükseköğretim Kurumları başlıklı 130. maddesinin birinci fıkrasında Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletlerin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler Devlet tarafından kanunla kurulur hükmü çerçevesinde müvekkili … Üniversitesi kamu tüzel kişiliği olan bir eğitim kurumu olduğunu, müvekkilinin Vakıf Üniversitesi dışında başkaca bir faaliyet alanı bulunmadığını, davalı … Limited Şirketi Üniversite’nin ismini, mekanını ve demirbaş eşyalarını hukuksuz bir şekilde şahsi menfaat temin etmek için kullandığını, davalı şirketin sahibi …’nun müvekkilinin ismi üzerinden haksız kazanç elde etmek gayesiyle ve yine müvekkili üniversite içinde şahsi şirketini kurduğunu ve faaliyette bulunarak haksız kazanç elde ettiğini, davalı …. Ltd. Şti’nin üçüncü şahıs tüzel kişisi olup müvekkili ile hiçbir bağlantısı bulunmadığını, davalı … Limited Şirketi’nin hakim ortağı ve gerçekte tek sahibi olan diğer davalı …’nun müvekkili üniversitenin mütevelli heyeti başkanlığı döneminde yapılan kaynak aktarımları ve yasa dışı işlemleri sebebiyle müvekkilini oldukça büyük miktarda zarara uğratıldığını ve bu sebeple üniversitenin yönetimine yükseköğretim kurulu tarafından müdahale edildiğini, yükseköğretim genel kurulunun 12.05.2016 tarihli ve 9 sayılı oturumu ve 246 sayılı kararıyla Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 25.maddesinin (d) 2. bendinde belirtilen Vakıf Yükseköğretim Kurumlarının eğitim öğretim ile idari, mali ve ekonomik faaliyetlerinin gözetim ve denetimi ile inceleme ve soruşturma faaliyetlerine kasten engel olunması fiilinin işlenmesi sebebiyle anılan yönetmeliğin 25.maddesinin (d) bendi hükmüne göre … Üniversite’nin yönetimini bir yıl süreyle garantör devlet üniversitesi olarak İstanbul Üniversitesi’ne verildiğini, müvekkili … Üniversitesi’nin kamu tüzel kişiliği olan bir eğitim kurumu olarak nasıl faaliyet göstereceğinin kanunla belirlenmiş olan borçlanması dahil tüm işlemlerini defter ve kayıtlara usulüne uygun olarak geçmesi gereken bir kurum olduğunu, davalı şirketin yasal dayanağı olmaksızın müvekkili … Üniversitesi’nin varlıklarını kullandığını, kullanmış olduğu menkul ve gayrimenkuller için herhangi bir ecrimisil bedeli ödemediğini ve bu suretle haksız kazanç elde ettiğini, davalının işgal ettiği alanın kira bedelinin müvekkili tarafından ödendiğini, 01/04/2015 tarihi ile 15/08/2016 tarihleri arasında kiralanan taşınmazın 1/2’sinin davalı … Limited Şirketi tarafından kira sözleşmesinde açıkça engellenmesine rağmen işgal edildiğini, işgal karşılığında müvekkiline herhangi bir ecrimisil bedeli ödenmediğini, davalı şirketin hiçbir kira veya ecrimisil bedeli ödenmeksizin kullanım hakkının müvekkilinde olan taşınmazı kullandığını ve bu sebeple haksız kazanç elde ettiğini, davalının işgalinin süresince oluşan ecrimisil bedelinin belirlenerek müvekkiline ödenmesini talep ettiklerini, müvekkiline ait menkullerin kullanımdan kaynaklanan zararın giderilmesini ve bunlar için ecrimisil ödenmesini talep ettiklerini, müvekkili tarafınndan ödenen ancak davalı tarafından sarf edilen elektrik, su, telefon ve yakıt giderlerinin davalıdan tahsilini talep ettiklerini, müvekkilinin isim hakkının kullanılmış olması sebebiyle davalının haksız kazanç elde ettiğini, davalı çalışanlarının ücretlerinin müvekkili tarafından ödendiğini, davalının satın aldığı öğrenci taşımacılığı servis hizmetlerinin bedelinin müvekkili tarafından ödendiğini, kiralanan mahalde davalı için yapılan tadilat ve inşaat giderlerinin bedelinin müvekkili tarafından ödendiğini, ivedilikle davalıların malvarlığı ve hesapları üzerine tedbir konulmasını talep ettiklerini, davalı … Limited Şirketi’nin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kapatılmasına karar verildiğinden tedbir taleplerinin elzem olduğunu, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın 13.05.2016 tarihli kararı ile görev alan müvekkili üniversite yönetiminin mali açıdan zor duruma düşürülen üniversite lehinde birtakım kararlar aldığını ve uygulamaya geçtiğini, bu kararlardan birinin de üçüncü şahıslara haksız olarak aktarılan malvarlığının yeniden üniversiteye kazandırılması ve üçüncü şahısların sebepsiz zenginleşmesine son verilmesi olduğunu, davalı … Limited Şirketi’nin yasal zorunluklarını yerine getirmemesi ve gayri yasal faaliyette bulunması gerekçesiyle T.C. Milli Eğitim Bakanlığı’nca kapatılmasına karar verildiğini, tedbir taleplerinin kabul edilmediği takdirde telafisi imkansız zararların oluşacağını, davalı …’nun yapmış olduğu tasarraflarla müvekkili üniversiteye zarar verdiğini ve üniversitenin malvarlığını kendi şirketlerine aktardığını, müvekkili aleyhine sebepsiz olarak zenginleşen davalının malvarlığına tedbir konulmaması halinde dava neticesinde hükmedilecek alacağın tahsilinin mümkün olmayacağını, müvekkili tarafından kiralanan ve kira bedeli ödenen taşınmazın 1/2’sinin davalı tarafından işgal edilmesi sebebiyle işgal anından itibaren oluşan ecrimisil bedelinin faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, müvekkilinin envarterinde yer alan ve ekli listede bulunan malların kullanım bedellerinin davalıdan tahsilini, tüm bina için ödenen elektrik, su, telefon, internet ve yakıt giderlerinin belirlenerek davalı hissesine tekabül eden tutarın tahsilini, müvekkilinin isim hakkının izinsiz ve yasa dışı olarak kullanılması sebebiyle davalının tazminata mahkum edilmesini, davalının çalışanı olmasına rağmen maaşlarını müvekkilinden alan personelin maaş, SGK ve diğer maliyetlerinin davalılardan alınarak müvekkiline verilmesini, davalının öğrencileri için hizmet vermesine rağmen bedelinin müvekkili tarafından ödenen servis hizmetleri için yapılan tüm ödemelerin davalılardan alınarak müvekkiline verilesini, müvekkili tarafından kiralanan İstanbul İli Kağıthane İlçesi Pafta … parsel …da yer alan binanın davalı … Ltd. Şti’nin faaliyetine müsait hale getirilmesi için yapılan her türlü tadilat, tamirat ve yeniden inşa maliyetleri ile müvekkili … Üniversitesi tarafından alınan her türlü malzemenin bedelinin belirlenerek davalılardan müştereken tahsilini, talep olunacak tüm alacak kalemlerinin davalıların müşterek menfaati doğrultusunda ve yine davalı şirketin sahibi …’nun kararı ile gerçekleştiği için müvekkilinin zararından davalıların müteselsilen sorumlu olduğunun kabulü ile; davalılardan tahsili ile müvekkiline ödenmesini talep etmiştir. Davalılarca cevap dilekçesi sunulmamıştır. İlk Derece Mahkemesince; “…Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre; Davalı …’nun, davacı üniversitenin mütevelli heyeti başkanı olduğu dönemde hakim ortağı ve gerçekte tek sahibi olduğu diğer davalı … Limited Şirketi’ne yaptığı kaynak aktarımları ve yasa dışı işlemler sebebiyle davacının zarara uğradığı iddiasına dayalı olarak davalı şirketin kira ödemeksizin kullandığı taşınmazla ilgili ecrimisil, davacıya ait menkullerin kullanımından kaynaklanan zararın giderilmesi için ecrimisil, davalı tarafından sarf edilen ve davacı tarafça ödenen elektrik, su, telefon, yakıt giderlerinden kaynaklı alacak, isim hakkının kullanılmış olması sebebiyle davalının elde ettiği haksız kazanç sebebiyle tazminat, davalı çalışanı olmasına rağmen maaşları davacı tarafça ödenen maliyet gideri, davalının satın aldığı öğrenci taşımacılığı servis hizmet bedeli için yapılan ödemelerin tahsili ve kiralanan mahalde davalı için yapılan ve davacı tarafça ödenen tadilat ve inşaat giderlerinden kaynaklı alacağın davalılardan müteselsilen tahsili talebi ile eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Ankara BAM 4 HD. 2022/1831 Esas 2022/2900 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere davacı üniversite tacir sıfatına haiz olmayıp davaya konu talebin ecrimisil ve alacak istemlerine ilişkin olduğu, davacının isim hakkına dayalı talebinin ise; davacı vekilinin 17.celsedeki beyanından ve dosya kapsamından anlaşıldığı üzere münhasıran korunan bir marka ile ilgili olmayıp Medeni Kanun’daki isim hakkının haksız kullanılmasından kaynaklı bir talep olduğu, yine bu hususta; Ankara BAM 25. HD 2020/839 Esas 2021/1243 Karar sayılı ilamı ile; “4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 26. maddesinde “Adının kullanılması çekişmeli olan kişi, hakkının tespitini dava edebilir. Adı haksız olarak kullanılan kişi buna son verilmesini; haksız kullanan kusurlu ise ayrıca maddî zararının giderilmesini ve uğradığı haksızlığın niteliği gerektiriyorsa manevî tazminat ödenmesini isteyebilir.” hükmü yer alır. Tüzel kişilerin kişilik hakkının kabulü, bu haklara yöneltilebilecek saldırılara karşı korunabilecek ve kişilik hakkına tanınan korumalardan yararlanabilecektir.(Gören, Doruk, Tüzel Kişilerde Kişilik Hakkı ve Korunması adlı Doktora Tezi, s.44.) Tüzel kişilerde kişilik haklarının içeriğini oluşturabilecek değerler tüzel kişilerin adı, ekonomik kişiliği, onur ve saygınlığı ile tüzel kişilerin gizli ve özel hayat alanı olduğundan gerçek kişilerde adın korunmasına ilişkin TMK’nın 26.maddesinin kıyas yoluyla kamu tüzel kişisi niteliğindeki Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tarafından açılan bu davada da uygulanabileceği kanaatine varıldığından davalı tarafın bu yöndeki istinaf isteminin yerinde olmadığına” hükmetmiş olup anılan içtihattan da anlaşıldığı üzere davacının talebini oluşturan isim hakkının haksız kullanımı Türk Medeni Kanunu’nda düzenlendiğinden Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev sınırları içerisinde yer almaktadır. Davacının ecrimisil talepleri yönünden ise; Yargıtay 8 HD. 2020/1322 Esas 2020/4253 Karar sayılı ilamında;” Eldeki davada istenen ecrimisilin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 683. ve 995. maddeleri ve 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı YİBK’nda kabul edildiği gibi haksız fiil benzeri olup üstün bir hakka dayanmadan başkasının taşınmazını işgal eden, böylece haksız kazanç sağlayan tarafın iade etmekle yükümlü bulunduğu bir tazminat türü olduğu; her ne kadar taraflar tacir ve çekişme konusu taşınmaz üzerinde ticari faaliyet yapıyor ya da yapacak olsalar dahi, uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesiyle ilgisinin bulunmadığı, esasen dava dilekçesinde de bu yönde bir iddiaya yer verilmediği, davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği ve TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görev kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmaktadır.” şeklinde olup taraflar tacir olduğunda dahi ecrimisil istemine dayalı davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna hükmetmiştir. Gerek öğretide gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle işgal tazminatı, hak sahibinin, taşınmazı kullanması sebebiyle kötü niyetli zilyetten isteyebileceği bir bedeldir. Bilindiği üzere, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunun 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir. Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler. Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır. Yukarıda değinilen hususlar çerçevesinde somut olaya bakıldığında; davacının tacir olmadığı, taleplerin TTK’da sayılan mutlak ticari dava türlerine girmediği, bu sebeple eldeki davanın mutlak veya nisbi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği ve TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan sözedilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görevi kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi uygulama, Asliye Ticaret Mahkemelerinin kuruluş amacına ve niteliğine aykırı düşecektir. Görev kamu düzeni ile ilgili dava şartı olduğundan (HMK m. 114/c) iddia ve savunma olarak ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önünde bulundurulur (HMK m. 115/1). Bir mahkemenin verdiği görevsizlik kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş ise bu görevsizlik kararı, dosyanın gönderildiği mahkemeyi bağlamaz. Bu mahkeme de kendisinin görevli olmadığına ve ilk mahkemenin görevli olduğuna karar verebilir. (Yargıtay 8 HD. 2019/699 Esas 2020/4277 Karar sayılı ilamı) Hâl böyle olunca; davanın, genel mahkeme sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmesi gerektiği anlaşıldığından mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna…” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Ticaret mahkemesinin görevli olduğundan görevsizlik kararının kaldırılarak dosyanın yerel mahkemeye iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; Haksız fiile dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafının da tacir olması ve ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan Kanun maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gerekli ve yeterlidir. Aynı Kanun’un 5/2. maddesinde ticari davaların, ayrı Asliye Ticaret Mahkemesi olan yerlerde o yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde görüleceği hükme bağlanmış, maddenin 3. fıkrasında; Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisi olarak belirlenmiştir. Eldeki dosyada; Yüksek Öğrenim Başkanlığının 12.05.2016 tarihli genel kurul kararı ve T.C. Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığının … sayılı kararı ile davacı … Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığının 12.05.2016 tarihli toplantıda … üniversitesinin, İstanbul üniversitesi tarafından devralınması ve üniversite tarafından yürütülmesi kararına göre davacının tacir olmadığı, bu durumda davacı tarafı tacir olmayan uyuşmazlığın ticari dava olarak Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülüp çözülmesinin 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. ve 5/2. Maddelerine aykırı olmasına göre haksız fiilden kaynaklanan eldeki davada, Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir. Görev, kamu düzenine ilişkin olup açıkça veya hiç ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden gözetilir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19/01/2023 tarih, 2016/1015 Esas – 2023/35 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının peşin yatırılan 179,90 TL’nin mahsubuyla bakiye 89,95 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,5- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise kalan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 17/07/2023