Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/2465 E. 2023/2522 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/2465
KARAR NO: 2023/2522
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/05/2023
NUMARASI: 2022/827 Esas – 2023/193 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/09/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; davalı gazetenin internet sitesinde 04/10/2019 tarihli yayınlanan “…” başlıklı yazı yayınlandığını, yazı içeriğinde müvekkili şirkete devletin taşınmaz mallarının parasının ve kaynaklarının hukuksuz olarak aktarıldığı, bunu yaparken kimseye yapılmayan ayrıcalıklarının tanındığı algısının oluşturulduğunu, yazı ile hedeflenen unsurun bilgi vermek ve haber yapmak olmadığını, müvekkillerinin itibarının yalan haberlerle halkın gözünden düşürmenin amaçlandığını, iftira ve karalamanın özgür ifade biçimi olmadığını, davalı tarafça yapılan haber ile müvekkillerinin kişilik haklarının çiğnenerek saygınlığına zarar verildiğini beyan etmekle, … şirketi için 40.000,00 TL, … için 30.000,00 TL, … için 30.000,00 TL olmak üzere toplam 100.0000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir. Asıl ve birleşen davada davalı vekili İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunmuş olduğu cevap dilekçesinde; Davaya konu 04.10.2019 tarihli haber içeriği incelendiğinde haberde gerçeğe aykırı ve hakaret içerikli bir unsur bulunmadığını, haber içeriğinde değinilen konuların, …’nın özel kararname ile özel endüstri bölgesi ilan ettiği, özel endüstri bölgesi ilan edilen alanlardan birinin … San. Tic. A.Ş. nin faaliyet gösterdiği ve onlara ait bir taşınmazın bulunduğu alan olduğu, … San. Tic. A.Ş. Ortaklarının … ve ailesi olduğu, …ın ise …. …’ın kızı ile evli olduğu ve dolayısıyla …’nın damadı olduğu, … Makinanın yapacağı yatırım ile 1.112 kişinin istihdamının sağlanacağı ve 3963 milyon dolarlık ithalatın önüne geçilerek, ihracata 413 milyon dolarlık katkı sağlanacağı, bu yatırımla, … Savunmanın ürün çeşitliğinin ve yılda üretilen ürün kapasitesinin artacağından bahsedildiğini, yine haber içeriğinin tamamı dikkate alındığında özel endüstri bölgesinin ilan edilmesinin hukuki dayanağı ve özel endüstri bölgesi ilan edilmesinin ne gibi faydalar sağlayacağı hakkında haber yapılmış ve kamuoyu ile bilgi paylaşıldığını, müvekkili şirketin bir basın organı olduğunu, üstlendiği misyon gereği kamu oyunu bilgilendirme görevini bulunduğunu, haber kanalı olan müvekkili şirket gibi diğer basın organları da misyonları gereği, haber niteliğinde olan olayları halka duyurmak hak ve ödevi içinde olduklarını, bu görevlerini yaparken de “basın özgürlüğü” çerçevesinde gerek Anayasa gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gerekse de Basın Kanunu ile güvence altına alındıklarını, metnin tamamı dikkate alındığında ise, haberde sadece kamuoyuna çıkarılan özel kararname hakkında bilgi verildiğini beyan etmekle davanın reddini istemiştir. Asıl ve birleşen davada davacı vekili İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunmuş olduğu cevaba cevap dilekçesinde; Dava konusu olayın haber basın özgürlüğü ve kamuoyunu bilgilendirme amacıyla yapılmadığını, … İfadeleriyle kamuoyunda müvekkile sadece özel bölge tahsis edilmiş izlenimi uyandıracak şekilde haber yapıldığını, dava konusu yazının basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilmesi için basının toplumun çıkarı için haber yapma işlevini yerine getirmesi gerektiğini, haberin başlığında bile müvekkil şirket lehine ilan edilen alanın akrabalık ilişkisi sebebiyle yapıldığı iddiasının anlaşıldığını beyanla davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Asıl ve birleşen davada davalı vekili İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunmuş olduğu ikinci cevap dilekçesinde; Davacılar … ve …’ın davada taraf ehliyetleri olmadığı gibi hukuki menfaatlerinin de olmadığını, müvekkil tarafından toplumu aydınlatmak amacıyla basın ve ifade özgürlüğü sınırları içinde toplumu bilgilendirmek maksadıyla gerçek haber yapıldığı dikkate alınarak davacı şirketin de hukuki menfaatinin bulunmadığını, öncelikle hukuki menfaat yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının haberin yalan haber olduğu iddiasını ispatlamak zorunda olduğunu, yazıda kullanılan başlıkta amacın dikkat çekici bir başlık ile haberin okunurluluğunu arttırmaktan ibaret olduğunu, başka bir kastın bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; “… Davaya konu olayda İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesinde alınan bilirkişi raporu ile de sabit olmak üzere davalı tarafından internet sitesinde “…” başlıklı davalının yaptığı haberde davacı …’ın ve … Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketinin devletin mallarını kullanarak haksız yere çıkar elde edildiği algısı oluşturduğu, yapılan haberin basın özgürlüğü kapsamını aştığı, davacılar … ve … Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu anlaşıldığından asıl ve birleşen davada davacı … yönünden tarafların sosyal ve ekonomik durumları da dikkate alınarak TBK 58. maddesi gereği edinilen kanaat sonucu davanın kabulü ile 30.000 TL, davacı … A.Ş yönünden davanın kabulü ile 40.000 TL manevi tazminatın paylaşımın yapıldığı tarih olan 04/10/2019 tarihi itibariyle işleyecek yasal faiziyle beraber davalıdan alınarak davacılara verilmesine, davacı … yönünden yapılan değerlendirmede davaya konu paylaşımda davacının isminin geçmediği, bu yönüyle davacının kişilik haklarına yapılmış bir saldırı olmadığından davacı … yönünden davanın nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. 1-Mahkememiz 2022/827 Esas sayılı dosyasında; A-)… adına açılan davanın KABULÜ ile, 30.000 TL manevi tazminatın 04/10/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, B-)… adına açılan davanın REDDİNE, …” karar verilmiştir. C-)Mahkememiz birleşen 2022/128 (Eski 2021/430) Esas sayılı dosyasında davacı … San. Ve Tic. A.Ş tarafından açılan davanın KABULÜ ile, 40.000 TL manevi tazminatın 04/10/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Cevap dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, dava konusu haberde davacı … ve davacı şirketin kişilik haklarını zedeleyen hiçbir ifadeye yer verilmediğini, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin gerekçeli kararında yer vermiş olduğu kararların eldeki davada emsal olarak kullanılamayacağını, davacılar … ve şirketin kamuoyuna mal olmuş kişilikler olduğunu, hakkındaki bilgilerin haberleştirilmesine tahammül yükümlülüğünün sade bir vatandaş gibi ele alınmasının mümkün olmadığını,davaya konu yayının basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını beyanla Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Somut olaya gelince; davaya konu haberde “…” ve “…” başlıklarıyla verilen haberde davacılar hakkında sarf edilen ifadelerle düşünceyi açıklama ve eleştiri hakkı sınırlarının aşıldığı, davacılara yönelik gerçek çarpıtılıp yolsuzluk yapıldığı algısı oluşturularak haber yapıldığı,aynı kararnameyle ilan edilen diğer 5 endüstri bölgesi üzerinde hiç durulmayarak kişiye özel bir düzenleme yapıldığı, bu düzenlemeden sadece … olan … ve ortağı olduğu davacı … şirketinin yararlanacağı, devletin mallarının … olmasından dolayı haksız olarak davacının ortağı olduğu şirkete aktarılacağı algısının oluşturulmaya çalışıldığı, bu durumda haberin objektif sınırlar içinde yapılmadığı gibi davacılara yönelik husumet ve kuşku yaratıcı, güven zedeleyici bir üslup kullanılarak doğrudan davacıların kişilik haklarına saldırının hedeflendiği, haberde özle biçim arasındaki dengenin bozulduğu, sonuç itibariyle davaya konu yayının basın ve ifade özgürlüğü sınırlarını aştığı anlaşılmaktadır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, İlk Derece Mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/827 Esas ve 2023/193 Karar sayılı kararına yönelik davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.781,70 TL istinaf karar ve ilam harcının peşin yatırılan 513,00 TL ve 684,00 TL olmak üzere toplam 1.197,00 TL’nin mahsubuyla bakiye 3.584,70 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20/09/2023