Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/2097 E. 2023/2063 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/2097
KARAR NO: 2023/2063
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/03/2023
NUMARASI: 2023/249 E – 2023/221 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/06/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilinin Silivri ilçesinde, … unvanlı dükkanında ticaret ile iştigal ettiğini, davalı şirketin haksız ve hukuki dayanağı bulunmayan şikayeti üzerine müvekkili hakkında Silivri Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/7833 soruşturma sayılı dosyası ile, başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle satışa arz etmek veya satmak suçu isnadı ile soruşturma açıldığını, açılan soruşturma kapsamında müvekkilinin dükkanında arama yapıldığını, müvekkilinin dükkandaki malları ile ilgili olarak el koyma işlemini gerçekleştirildiğini, davalı şirketin suç duyurusunun iftira mahiyetinde olduğunu, nitekim yapılan soruşturmada müvekkilinin dükkanında el konulan ürünlerin sahte olmadıklarının anlaşıldığını, ortada takibi gereken herhangi bir suç olmadığından, müvekkili hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini, kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair kararın kesinleştiğini, davalı şirketin iftira mahiyetindeki suç duyurusu sebebiyle müvekkilinin zan altında kaldığını, dükkanında yapılan arama ve el koyma işlemlerinin müvekkilinin kişisel ve ticari itibarını sarstığını, bir suçlu gibi dükkanında yapılan aramanın ve suç unsuru bulunmuş gibi dükkandaki mallar hakkında yapılan el koymanın, müvekkilini toplum nezdinde küçük düşürdüğünü, haksız eylemin müvekkilinin kişilik haklarına zarar verdiğini, Türk Borçlar Kanununun 58. maddesi gereğince kişilik hakkının zedelenmesinden zarar görenin, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebileceğini, davalının iftira mahiyetindeki başvurusu sebebiyle müvekkilinin kişilik haklarının zedelendiğini, açıklanan sebeplerle şikayet dilekçesinin verildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 15.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, yargılama harç ve masrafları ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacının maddi ve hukuki dayanaktan yoksun iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili … şirketine husumet yöneltilemeyeceğini, davacı tarafından kendisine yönelik haksız fiil işlendiği iddia edilen Silivri CBS nezdindeki 2019/783 sayılı soruşturma dosyasının tarafının dava dışı … şirketi olduğunu, soruşturma dosyasında mübrez vekaletname … tarafından verilmiş olduğu gibi şikayete konu … sayılı markanın da Türkpatent nezdinde … firması adına kayıtlı olduğunu, … ve müvekkili … Limited Şirketi’nin farklı tüzel kişilikleri haiz iki farklı şirket olduğunu, hal böyle iken müvekkili … şirketinin herhangi bir dahli bulunmayan soruşturma dosyasından kaynaklandığı iddia edilen zararlardan ötürü davalı müvekkili … şirketine husumet yöneltilemeyeceğini, bu davanın görevli ve yetkili mahkemede açılmadığını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 4 hükmü gereğince ticari davalarda Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, davacı …’ın, … Mah. … Sok. No:… Silivri İstanbul adresinde bulunan … isimli işyerini işletmekte olan bir tacir olduğunu, her ne kadar işbu davada müvekkili … şirketine husumet yöneltilemeyecek olsa bile, bir an için aksi düşünüldüğünde hem müvekkili … şirketinin hem de dava dışı … şirketinin tacir olduklarının açık olduğunu, dava konusu …, adına kayıtlı marka hakkına tecavüz sebebiyle davalı işyerinde yapılan arama ve el koyma işleminin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olduğunun açık olduğunu, dolayısıyla söz konusu davanın TTK m.4 gereği ticari dava niteliğinde olduğunu ve TTK m.5 gereğince görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davacının arama ve elkoyma işleminin gerçekleştiği işyeri adresi Piri … Mah. … Sok. No:… Silivri İstanbul olup Silivri Ağır Ceza Mahkemesinin yargı çevresi içerisinde olduğunu, bu bağlamda somut uyuşmazlıkta yetkili mahkemenin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, zorunlu arabuluculuk yolu tüketilmediğini, Mahkemeniz nezdinde ikame edilmiş olan tazminat talepli işbu davanın ticari dava olduğunu, bu bağlamda dava açılmadan önce zorunlu arabuluculuk yolunun tüketilmesi gerektiğinin açık olduğunu, bu sebeple ilgili davanın usulden reddedilmesi gerektiğini, dava konusu talebin zamanaşımına uğradığını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 72 hükmü gereğince haksız fiilden kaynaklan tazminat taleplerinde zaman aşımı süresinin 2 yıl olduğunu, davadaki tazminat talebinin dayanağı olan Silivri CBS nezdinde yürütülen 2019/7833 sayılı soruşturma dosyasında 18.12.2019 tarihli 2019/8072 sayılı KYOK kararının müşteki … vekiline 30.12.2019 tarihinde; şüpheli …’a 09.01.2020 tarihinde tebliğ edildiğini, tarafların 15 günlük süre içerisinde itiraz yoluna başvurmaması üzerine ilgili KYOK kararının 24.01.2022 tarihinde kesinleştiğini, tazminat yükümlüsünün … olduğu 24.01.2020 tarihi itibariyle kesinleşmiş olduğundan TBK madde 72’de öngörülen 2 yıllık zaman aşımı süresinin bu tarih itibariyle başladığını, mahkememiz nezdinde tazminat talepli davanın 01.04.2022 tarihinde ikame edildiğini, 2 yıllık zaman aşımı süresinin Ocak 2022 tarihinde sona erdiğini, tüm sebepler doğrultusunda davacının maddi ve hukuki dayanaktan yoksun davasının tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “…Kanun’un emredici nitelikteki düzlenmesinde dava tarihine göre dava şartının aranması gerektiği açıkça düzenlenmiştir. Buna göre görevsiz mahkemede görevsizlik kararı verilmesi üzerine dosyanın yetkili ve görevli mahkemeye usulünce gönderildiği, bu usuli işlemler nazara alındığında davanın görevli mahkemeye geliş tarihinin dava tarihi olarak görülemeyeceği, dava tarihinin görevsiz mahkemede açılan dava atiye terk edilmeyip dosyanın usulünce görevli Mahkemeye intikal ettirildiğinden açılma tarihinin görevsiz mahkemedeki açılış tarihi olduğu, davacı tarafından arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediği, arabuluculuk dava şartının bu bakımdan dava tarihinde var olması gerektiği yasanın amir hükmü gereği olduğundan; davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine …” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Davalının iftira mahiyetindeki başvurusu sebebiyle müvekkilinin kişilik haklarının zedelendiğini, bu sebeple manevi tazminat talep ettiklerini, davanın TTK’ nın 4. maddesinde sayılan davalardan olmadığını, ticari dava olarak kabul edilemeyeceğini, bu sebeple TTK’ nın 5/a maddesinin uygulama koşullarının bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; Kişilik haklarının ihlali sebebiyle manevi tazminat talebine ilişkindir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 4 üncü maddesinin birinci fıkrası; “(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu Kanunda, b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme ile ticarî davalar; mutlak ticarî davalar, nispi ticarî davalar ve yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grup halinde düzenlenmiştir. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Aynı Kanun’un “Dava şartı olarak arabuluculuk” başlıklı 5/A maddesinin birinci fıkrası; “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” düzenlemesi ile alacak ve tazminat taleplerini içeren ticari davaların açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının bir dava şartı olduğu hükme bağlanmıştır.6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinde;“(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” hükmü düzenlenmiştir. 6102 sayılı TTK’ nın 11/1 maddesi gereğince ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. TTK’ nın 12/1. maddesinde ise bir ticari işletmeyi kısmen de olsa, kendi adına işleten kişi tacir olarak tanımlanmıştır. Somut olayda; İftira iddiasına dayalı manevi tazminat talebinde bulunulmuş olup, davacı asil gerçek kişidir. Davacının bir giyim dükkanı işlettiği dosya kapsamından anlaşılmakla beraber yaptığı faaliyetin esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşıp aşmadığı, ticaret siciline kayıtlı olup olmadığı ve tabi olduğu vergi usulüne ilişkin herhangi bir araştırmanın yapılmadığı görülmektedir. Bu kapsamda davacının tacir olup olmadığına ilişkin gerekli araştırma yapılarak tacir olduğunun anlaşılması durumunda arabuluculuk dava şartı yönünden değerlendirme yapılması, tacir olmadığının tespit edilmesi halinde ise mahkemenin görevli olup olmadığı hususunda değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Yukarıda açıklanan hususlar gereğince davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına, yukarıdaki eksiklikler gereğince yargılama yapılarak yeniden karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf dilekçesinin yukarıda açıklanan sebeplerle KABULÜ ile, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/03/2023 tarih, 2023/249 E. – 2023/221 K. sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3- İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talep halinde kendisine iadesine, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. ve 362/1/g maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 21/06/2023