Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/2093 E. 2023/2062 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/2093
KARAR NO: 2023/2062
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/03/2023
NUMARASI: 2022/813 E – 2023/163 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/06/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; …’nin mülkiyetin …’ne ait olduğu, …’nin yapı üzerinde intifa hakkı bulunduğu, … İnşaat Gıda Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. ise söz konusu yapıda kiracı olarak faaliyet gösterdiğini, davalılar tarafından yapımcılığı üstlenilen “…l” isimli filmin 15.04.2012 tarihindeki Kapalıçarşı’daki çekimleri esnasında senaryo gereği Kapalıçarşı’nın Mahmutpaşa Kapısından uçarak gelen motosiklet, Kuyumcular Caddesine doğru süratle giderken, …’ye çarptığını, Çarpma sonucunda yüzlerce yıllık binanın aynı zamanda vitrin niteliği gören camlarının kırıldığını, taşıyıcı kolonları darbe aldığını, özel el işçiliği ahşap çerçeveleri ve vitrin dekorları hasarlandığını ve Anıtlar Yüksek Kurulu ve Belediye’den alınan izinler sonucunda onarımı tamamlanıncaya kadar 75 gün ticari faaliyete kapalı kaldığını, Kazanın gerçekleştiği tarihten iki gün sonra 17.04.2012 tarihinde İstanbul 1 No.lu Yenileme Alanları Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne başvuruda bulunarak uygun tamiratı için gerekli kararların alınmasının talep edildiğini ve 19.04.2012 tarihli Kurul kararı ile onarılmasına karar verildiğini, İstanbul 22. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/31 D.İş sayılı dosyası üzerinden tarihi “…” isimli yapıda meydana gelen hasarların tespiti neticesinde hasarların onarılmasının yaklaşık 12.000.00 TL olacağı bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, 27.04.2012 tarihinde İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/29 D. İş sayılı dosyası üzerinden yapılan tespit neticesinde çarpma sonucunda oluşan hasarların değerinin 76.535,80.-USD olduğunun yine bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, söz konusu zararlara ilişkin Davalılara ihtarname ile zararların karşılanmasının talep edildiği ancak taleplerinin reddedildiğini, Davalıların “…” isimli filmin çekimleri sırasında ağır ihmalleri sebebiyle davacılara ait “…” adlı tarihi yapıya çarpmaları neticesinde; Davacı … bakımından taşınmazda gelen hasarın onarımına ilişkin maddi ve ailenin bir parçası olarak gördüğü yapıda gelen zararlar ve davalıların bu manevi değerle adeta dalga geçer nitelikteki beyanları sebebiyle doğan manevi zararlarının, davacı … bakımından; taşınmaza İlişkin kira gelirinin elde edilememesinden dolayı maddi ve yine davalıların … ailesi esere basın yoluyla dalga geçer nitelikte beyanları sebebiyle doğan manevi zararlarının, Davacı … bakımından değeri oldukça yüksek olan mücevherlerde oluşan büyük hasarlar ve yapı içerisinde bulunan mağazanın yaklaşık 75 gün kapalı olmasından dolayı milyonlarca liralık kazanç kaybından doğan maddi zararlarının tazminini ile birlikte davalıların haksız fiilleri sebebiyle oluşan maddi ve manevi zararların tespitinin gerektiğini, Mahkemece tespit edilecek maddi zarara istinaden fazlaya ilişkintalepleri saklı kalmak kaydıyla, şimdilik belirlenebilir olan 150.000,00 TL maddi tazminatın ticari faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsilini, Davacıların tarihi eser niteliğindeki binaya verilen zarar ve bu zarara ilişkin basın ve yayın kuruluşlarına verilen beyanlar dolayısıyla davacıların kişilik haklarının zedelenmesinden ötürü 100.000,00 TL manevi tazminatın ticari faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsilini, verilecek hükmün Türkiye çapında yayınlanan …, …, … gazetelerinde İkişer hafta ara ile iki defa yayınlanmasını ve dava masraflarıyla vekalet ücretinin davalı üzerine yükletilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; Davalı …’in “…” filmi çekimleri için yapımcı firma adına Türkiye’deki işlemleri yürütmekte olduğundan acente gibi davrandığını, bu sebeple herhangi bir kusur ve taraf sıfatı izafe edilemeyeceğinden husumet yönünden usul itibariyle davanın reddinin gerektiğini, Davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağından HMK 107 ve 114/h maddeleri gereğince şartları oluşmayan davanın reddi gerektiğini, Dükkanın kapalı kalmasından dolayı kazanç kaybı olarak milyonlarca lira zarara uğradığı beyan edilmesine rağmen sadece fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 150.000,00 TL talep edilmesinin asgari miktarın talep edilmesi ilkesine aykırı olduğunu, Beşiktaş … Noterliğinin 29.08.2012/… tarih ve yevmiye numaralı ihtarnamesi ile 870.000-USD tazminat ödemesi talep edildiği ancak davada 150.000-TL talep edilmesinin hukuki yarar yokluğu ile dava şartının yokluğundan reddinin gerektiğini, Davacı şirketinin kapalı kaldığı süre boyunca kendi defter ve vergi kayıtlarından hesaplama yapılarak kazanç kaybının tespit edilebilir olduğunu, değişik iş tespit dosyalarının gıyaplarında yapıldığı fakat davalılara tebliğ edilmediğini, Davacıların dava dilekçesinde delillerin belirtilmesine rağmen hangi hukuki vakıa için hangi delile dayandığının açıkça listelenmediğinden ve dava dilekçesi ekine eklenmediğinden HMK 119 ve 121 gereği dava dilekçesinin usulden reddinin gerektiğini, Davacıların kırılan camın zararının tazmin edileceği müteaddit defalar beyan edilmesine rağmen davacıların cam hasarı dışında afaki fahiş taleplerde bulunduğunu, taşıyıcı kolon zararı için Anıtlar Yüksek Kurulu’ndan “basit tamirat” izni çıkarıldığını, taşıyıcı kolona zarar verilmediği ve bu zarara ilişkin hiçbir belge, fatura sunulmadığını, Kazanın hiç kimsenin zarar görmemesi için Kapalıçarşı’nın kapalı olduğu 15.04.2012 Pazar günü meydana geldiğini bu tarihte hiçbir kuyumcunun değerli mücevheratlarını vitrinde bırakmayacağını, bu beyanlarının hayatın olağan akışına ve basiretli tacir davranışına aykırı olduğunu, Söz konusu raporda aynı yazı ile iki farklı hakimin sicil numarasının olduğunu, havalenin olmadığını, İstanbul 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/34 D.İş dosyasında tespit talebinin reddedildiğini, 75 gün davalıların kapalı kalan dükkânlarına ilişkin taleplerinin maddi dayanağı olmadığını, resmi kayıtlar ve vergi kayıtları ile ispat edilmesi gerektiğini, basit tamir ile giderilecek bir cam vitrin tamiratı için 75 gün dükkân kapatıldığının kabul edilemez olduğunu, milyonlarca lira zararın vergi kayıtları ile ispat edilmesi gerektiğini, Davacıların Kapalıçarşı’da toplam 4 adet kuyumcu dükkânı bulunduğunu, birinin dava konusu dükkânın hemen arkasında, diğer ikisinin 2-3 sokak daha uzakta yer aldığını, bu itibarla kapalı kaldığı ihtimalde dahi müşterilerini en yakın dükkana yönlendirebileceğini, Kazanın “…” filmi olmasının davacının kazanç kaybına değil bilakis bedava reklam ile kazancının artmasına sebebiyet verdiğini, davacıların 100.000 TL manevi tazminat taleplerinin hangi davacı yönünden olduğunu somutlaştırmaları gerektiğini bu yönüyle HMK’ya aykırı olduğunu, netice olarak davanın husumet sebebiyle reddini, HMK’ya aykırı şartları oluşmayan davanın usulden reddini, haksız kötü niyetli haksız kazanç sağlamaya yönelik maddi hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; İşbu dava belirsiz alacak davası olarak açılamayacağından HMK. 107 ve 114/h. maddeleri gereğince şartları oluşmayan davanın usulden reddi gerektiğini, davacı tarafların somutlaştırma yükü ilkesine aykırı olarak dava dilekçesinde her bir hukuki vakianın hangi deliller ile ispatlandığı belirtilmediğinden ve yine dava dilekçesinde netice-i talep kısmında hangi davacı için hangi tazminat kalemi için ne miktar tazminat talep ettiği belirlenemediğinden yani talep konusu açık olmadığından HMK 119. maddesine aykırı dava dilekçesinin reddi gerektiğini, davacı taraf dava dilekçesi ekinde dayandığı delilleri veya belgeleri eklemediğinden HMK 121. maddesine aykırı dava dilekçesinin reddi gerektiğini, davacı tarafların iddia ettiği şekilde bir kusur ve zararın söz konusu olmadığını, HMK’ya aykırı şartları oluşmayan davanın usulden reddine, haksız, kötüniyetli, haksız kazanç sağlamaya yönelik maddi ve hukuki dayanaktarı yoksun davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Limited vekili cevap dilekçesinde; İşbu dava belirsiz alacak davası olarak açılamayacağından HMK. 107 ve 114/h. maddeleri gereğince şartları oluşmayan davanın usulden reddi gerektiğini, davacı tarafların somutlaştırma yükü ilkesine aykırı olarak dava dilekçesinde her bir hukuki vakianın hangi deliller ile ispatlandığı belirtilmediğinden ve yine dava dilekçesinde netice-i talep kısmında hangi davacı için hangi tazminat kalemi için ne miktar tazminat talep ettiği belirlenemediğinden yani talep konusu açık olmadığından HMK 119. maddesine aykırı dava dilekçesinin reddi gerektiğini, davacı taraf dava dilekçesi ekinde dayandığı delilleri veya belgeleri eklemediğinden HMK 121. maddesine aykırı dava dilekçesinin reddi gerektiğini, davacı tarafların iddia ettiği şekilde bir kusur ve zararın söz konusu olmadığını, malik haricindeki intifa hakkı sahibi ve kiracı şirketin hangi hukuki sebebe dayalı olarak manevi zarara uğradıklarını ispat etmeleri gerektiğini, davacıların bu konuda kendileri ile alay edildiği iddiasında bulunmuş ise de, hukuki savunmada bulunmanın “alay” olarak nitelendirilemeyeceğini, manevi tazminat taleplerinin zenginleşme aracı olarak kullanılmaması gerekmekte iken fahiş derecede manevi tazminat talep edilmesi kabul edilemeyeceğinden işbu talebin reddinin gerektiğini, HMK’ya aykırı şartları oluşmayan davanın usulden reddine, haksız, kötüniyetli, haksız kazanç sağlamaya yönelik maddi ve hukuki dayanaktarı yoksun davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “… tarafından talep edilen 75 günlük yoksun kalınan kazanç kaybı istemine gelince yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere anıt eserin onarımı için Bölge kurulunun vermesi gereken uygunluk belgesinin alınması için belli bir prosedürün işletildiği, bunun için 75 gün boyunca taşınmazda ticari faaliyette bulunulamadığı ve davacının bu sebeple yoksun kalınan kazanç kaybı zararının söz konusu olduğu, zararın miktarına yönelik yapılan itirazlar sebebiyle net cironun hesaplanabilmesi için davacıların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesine karar verilmesine rağmen ticari defterlere taşınma sebebiyle ulaşılamadığı belirtildiğinden sadece dosyaya ibraz edilen Kurumlar Vergi Beyannameleri ve resmi kayıt ve verilere göre hesaplama yapılması gerektiği, bu sebeple en son alınan 21.06.2021 tarihli bilirkişi raporuna göre resmi kayıtlar baz alındığında yoksun kalınan kazanç kaybının 25.752,75 TL olduğu, … İhracat ve Sanayiciler Derneği cevabi yazısı dayanak alındığında ise 129.375,00 TL olduğu tespit edilmiş olup söz konusu derneğe davacıların üye olması sebebiyle tarafsız olamayacağı ve her türlü şüpheden ani olarak tespit edilmesi gereken kazanç kaybı yönünden esas alınamayacağı anlaşılmakla resmi kayıtlara göre tespit edilen 25.752,75 TL yoksun kalınan kazanç kaybı zararının kabulüne ve bu talep yönünden açılan davanın kısmen kabulüne davacılardan … tarafından açılan maddi ve manevi tazminat davasının reddine, davacılardan … tarafından açılan davanın Kısmen kabulüne, maddi tazminat davası yönünden davanın kabulüne, 12.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 12/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, manevi tazminat davası yönünden davanın reddine…” karar verilmiştir. Dairemizin 10/11/2022 tarih, 2022/3327 E. – 2022/2587 K sayılı ilamında; “..Somut olayda, davacı … dava devam ederken vefat etmiş olup, vekil ile vekil eden arasındaki vekalet ilişkisi de ölümle sona ermiştir. Davacı … mirasçıları arasında el birliği mülkiyeti bulunduğundan mirasçılara dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve bilirkişi raporları (davaya açıkça muvafakatlarının olup olmadığı şerhi düşülmek suretiyle ) tebliğ edilmeli, mirasçıların tamamının davaya muvafakat etmesi halinde davaya devam edilmesi, tamamının muvafakatinin sağlanamadığı taktirde terekeye temsilci tayin edilerek taraf teşkilinin sağlanması gerekir. Buna göre; taraf vekillerinin istinaf kanun yolu başvurusunun usulen kabulü ile ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın esası ve diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin hükmün HMK’ nın 353/1-a.4 maddesi gereğince kaldırılmasına ve zikredilen eksiklikler tamamlanıp yeniden hüküm kurulmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine…” karar verilmiştir. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesince; “… tarafından talep edilen 75 günlük yoksun kalınan kazanç kaybı istemine gelince yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere anıt eserin onarımı için Bölge kurulunun vermesi gereken uygunluk belgesinin alınması için belli bir prosedürün işletildiği, bunun için 75 gün boyunca taşınmazda ticari faaliyette bulunulamadığı ve davacının bu sebeple yoksun kalınan kazanç kaybı zararının söz konusu olduğu, zararın miktarına yönelik yapılan itirazlar sebebiyle net cironun hesaplanabilmesi için davacıların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesine karar verilmesine rağmen ticari defterlere taşınma sebebiyle ulaşılamadığı belirtildiğinden sadece dosyaya ibraz edilen Kurumlar Vergi Beyannameleri ve resmi kayıt ve verilere göre hesaplama yapılması gerektiği, bu sebeple en son alınan 21.06.2021 tarihli bilirkişi raporuna göre resmi kayıtlar baz alındığında yoksun kalınan kazanç kaybının 25.752,75 TL olduğu, … Sanayiciler Derneği cevabi yazısı dayanak alındığında ise 129.375,00 TL olduğu tespit edilmiş olup söz konusu derneğe davacıların üye olması sebebiyle tarafsız olamayacağı ve her türlü şüpheden ari olarak tespit edilmesi gereken kazanç kaybı yönünden esas alınamayacağı anlaşılmakla resmi kayıtlara göre tespit edilen 25.752,75 TL yoksun kalınan kazanç kaybı zararının kabulüne ve bu talep yönünden açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş davacı dava dilekçesinde ticari faiz talep etmiş olmakla ancak faize hükmedilecek tarih belirtilmediğinden hükmedilen alacaklara dava tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine … …Davanın kısmen kabulü ile; davacı … tarafından açılan maddi ve manevi tazminat davasının reddine, davacı … tarafından açılan ve tereke temsilcisi tarafından devam edilen davanın kısmen kabulüne, maddi tazminat davası yönünden davanın kabulüne, 12.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 12/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, manevi tazminat davası yönünden davanın reddine, davacı … San. ve Tic. Ltd. Şti tarafından açılan davanın kısmen kabulüne, 25.752,75 TL yoksun kalınan kar ve 43.287,30 TL hasarlanan mücevherat bedeli olmak üzere 69.040,11 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 12/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine …” karar verilmiştir. Verilen karara karşı taraf vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; Islah dilekçesi dikkate alınmadan karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, tadilat işlemleri sebebiyle iş yerinin hafta içi 75 gün olarak toplamda 110 gün boyunca kapalı kaldığını, mahkemece 75 gün kapalı kaldığı kabulünün yersiz olduğunu, davacılar arasında yazılı kira sözleşmesi bulunmadığını ve kira bedelinin kar oranına göre hesaplanarak şirketin kar payına eklendiğini, kira sözleşmesi bulunmadığı için kira kaybının tazmini talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, yoksun kalınan kârın müvekkilin verdiği beyanı esas alınarak hesaplanmasının yetersiz olduğunu, usulüne uygun şekilde kök ve ek bilirkişi raporları sunulmasına rağmen düzenlettirilen son rapora göre karar verildiğini, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; Müvekkillerinden … Filmin yapımcı olmadığını, filmin Türkiye’deki çekimi için yer ayarlayan konaklama ve ulaşım hizmeti sağlayan bir acenta gibi çalıştığını ve pasif dava ehliyeti bulunmadığını, tüm davalılar yönünden zaman aşımı def’ini ileri sürdüklerini ancak mahkemece değerlendirilmediğini, sadece cam kırılması sebebiyle kapalı çarşıdaki bir kuyumcu dükkanının 75 gün kapalı kalmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, cam hasarına ilişkin bir fatura sunulmadığını, kar kaybı sebebiyle uğranılan zararın ispat edilemediğini, sırf davacının beyanı üzerine zarar ve işçilik hesaplaması yapılamayacağından mücevher hasarı yönünden talebin tümden reddi gerektiğini, reddedilen 1.301,249,22 TL üzerinden sadece … Kuyumculuğun maddi tazminat talebi yönünden davalılar lehine 78.348,72 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 11.046,42 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, ayrıca diğer davacılar yönünden de davanın reddine hükmedildiğinden reddedilen miktarlar üzerinden davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, yasal faize hükmedilmesi gerekirken avans faizine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; Haksız fiil sebebiyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Davacılar vekilinin istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. Maddesi geregince, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Bu hüküm dikkate alındığında kusur sorumluluğu olarak tanımlanan haksız fiil sorumluluğunun kurucu unsurları; fiil, zarar, illiyet bağı, kusur ve hukuka aykırılıktır. Haksız bir eylemin tazminat sorumluluğu doğurabilmesi için kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil sonucunda zarar doğması, zarar ile fiil arasında da illiyet bağı bulunması gereklidir. Davacılar vekilince 12/11/2018 tarihli bilirkişi ek raporundaki hesaplamaya dayanılarak talep arttırım dilekçesi sunulmuştur. Talebin ıslahından sonra mahkemece 21/06/2021 tarihli bilirkişi ek raporu düzenlettirilmiş olup, bu ek rapor esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Söz konusu raporda 17 adet mücevher takıların 4C özellikleri bildirilmediği için hesaplama yapılmadığı, bu ürünlerin montör işçilik kaydının ortalama toplam 24.456,14 USD olduğu, bu değerin piyasa koşullarındaki ortalama değer olduğu, 75 günlük kar mahrumiyetinin ise kayıtlı resmi mali veriler dikkate alınarak 25.752,75 TL olacağı tespit edilmiştir. İlk derece mahkemesince somut verilere dayalı ve denetim elverişli 21/06/2021 tarihli bilirkişi ek raporu hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde işletmenin onarım tamamlanıncaya kadar 75 gün ticari faaliyete kapalı olduğu ileri sürülerek bu süre zarfındaki kâr kaybı talep edilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 26.maddesi gereğince bu hususta taleple bağlı kalınarak 75 günlük süre zarfında mahrum kalınan kâra hükmedilmesi doğrudur. Davacı … tarafından mahrum kalınan kira kaybı sebebiyle tazminat talebinde bulunulmuş olup, yazılı bir kira sözleşmesi sunulmadığı ticari defterlerin ibraz edilmediği, vergi dairesine sunulan beyannamelerde dava konusu edilen taşınmaza ilişkin kira geliri beyanının bulunmadığı ve bu kapsamda kira ilişkisi ve kira bedeli ispatlanamadığından bu talebin reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Davacı tarafça ticari defterlerin ibraz edilmediği, 2012 yılına ilişkin verdiği Vergi Beyannameleri ve resmi kayıtlara göre kâr kaybının hesaplandığı anlaşıldığından davacı tarafın bu yöne değinen istinaf istemi yerinde değildir. İlk derece mahkemesince hükme esas alınan 21/06/2021 tarihli bilirkişi ek raporunun somut verilere dayalı olduğu ve 17 adet mücevher takının 4C özellikleri bildirilmediğinden kırılan ve kaybolan değerli taşlarının hesaplamasının yapılamadığı ve montör işçilik kaybı ortalama tutarının piyasa koşullarına göre hesaplandığı görüldüğünden bir çelişki bulunmadığı anlaşılmıştır. Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu tüzel kişileri, bilinçsizleri ve acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasalar manevi tazminat verilebilecek olguları sınırlamıştır. Bunlar, kişilik değerlerinin zedelenmesi (TMK 24), isme saldırı (TMK 26), nişan bozulması (TMK 121), evlenmenin feshi (TMK158), bedensel zarar ve ölüme sebep olma (BK 47) durumlarından biri ile kişilik haklarının zedelenmesidir (BK 49). Bunlardan TMK’nın 24. maddesi ile BK’nın 49. maddesi daha kapsamlıdır. TMK’nın 24. maddesinin belli yerlere yollaması sebebiyle böyle bir durumun bulunduğu yerde, onu düzenleyen kurallar (örneğin; TMK 26, 174, 287); bunların dışında BK’nın 49. maddesi uygulanır.TMK’nın 24. ve BK’nın 49. maddesinde belirlenen kişisel çıkarlar, kişilik haklarıdır. Kişilik hakları ise, kişisel varlıkların korunmasıyla ilgilidir. Kişisel varlıklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir. Dosya kapsamından, davacının manevi tazminat isteminin, davalının mala zarar verme eylemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Mala zarar verme eylemi, davacının cismani zararına sebep olmadığı gibi, TBK 58. maddesine göre (818 sayılı mülga BK’nun m.49) kişinin sosyal, fiziki ve kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem de değildir (Benzer mahiyette Yargıtay 4. HD’nin 2016/14131 E – 2019/172 K sayılı ilamı). Davalıların olayla ilgili basın ve yayın organlarına verdikleri beyanlarda davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı anlaşıldığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi hukuka uygundur. Davalılar vekilinin istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede; Davalı tarafından Beyoğlu … Noterliğinin 07/09/2012 tarih ve … Yevmiye nolu ihtarnamesinde … Ltd Şti’nin filmin yapımcılığını üstlendiği belirtilmiş olup, acenta gibi hareket ettiğine dair iddia zarar gören davacıya karşı ileri sürülemez. Davalı … Ltd Şti’nin pasif husumeti bulunmaktadır. Dava konusu olay 15/04/2012 tarihinde gerçekleşmiş olup, haksız fiile tazminat davası 12/04/2013 tarihinde açılmıştır. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. maddesi gereğince; haksız fiilden doğan zararın tazminine ilişkin davalar, zarar görenin zararı ve zarar vereni öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde haksız fiilin gerçekleştiği tarihinden itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Somut olayda, talebin ileri sürülüş biçiminden de anlaşılacağı üzere 6100 Sayılı HMK’nın 107. maddesi gereğince, belirsiz alacak davası açılmış olup, dava tarihi itibariyle zaman aşımı kesildiğinden dava konusu talepler zaman aşımına uğramamıştır. Olay sebebiyle meydana gelen hasarın onarılması için Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kuruluna başvuru yapıldığı, kurul tarafından ön iznin 31/05/2012 tarihinde, onarım uygunluk belgesini ise 03/08/2012 tarihinde verildiği, buna göre bilirkişi raporuyla tespit edilen 75 günlük kar kaybının taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek hüküm altına alınmasında bir isabetsizlik görülmemektedir. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret başlıklı 13. maddesinin 3. bendi gereğince maddi tazminat istemli davanın kısmen reddi durumunda, davalı taraf yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı taraf lehine belirlenen ücreti geçemez. Aynı tarifenin, üçüncü kısmına göre ücret başlıklı 13. maddesinin 4. bendi gereğince maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti bu tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre belirlenen maktu vekalet ücretini geçemez. İlk derece mahkemesince karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya uygundur. Tarafların tacir olması ve eylemin ticari işletmeyle ilgili hususlardan doğmuş olması karşısında ticari (avans) faizi yürütülmesi hukuka uygun olup davalılar vekilinin bu yöne değinen istinafı yerinde değildir (Yargıtay 4. HD’ nin 2014/248 E. – 2693 K. ve 2016/222 E. – 3278 K. Sayılı emsal ilamları). Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin yerinde bulunmayan istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/03/2023 tarih, 2022/813 E. – 2023/163 K. sayılı kararına yönelik taraf vekillerinin istinaf dilekçesinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken (179,90 TL*3) 539,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı davacılar tarafından peşin yatırıldığından başka harç alınmasına yer olmadığına, 3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 5.535,85 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının peşin yatırılan 4.152,00 TL’nin mahsubuyla bakiye 1,385,85 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına, 5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 7- Harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 21/06/2023