Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/1702 E. 2023/1706 K. 24.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1702
KARAR NO: 2023/1706
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/02/2023
NUMARASI: 2022/544 – 2023/123
DAVANIN KONUSU: Basın Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırıdan Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde; … logosu ile televizyon yayıncılığı hizmeti veren müvekkil şirketin basın ve meslek ilkeleri çerçevesinde kamu yararını her daim en ön planda tutarak kamuoyunun doğru, dürüst ve objektif habercilik anlayışı ile bilgilendirilmesini temel amacı edindiğini, kısa bir süre önce 1 yaşına girmesine rağmen ana akım haber kanalları arasına girmeyi başararak … ödüllerine yılın en sevilen TV kanalı ödülüne ve bu yıl 35.si düzenlenen Yılın Başarılı Gazetecileri Yarışmasında haberciliğe başka bir üslup kazandırması sebebiyle … özel ödülüne layık görüldüğünü, müvekkili …’in başarılı saygın ve yardımsever bir iş adamı olduğunu, müvekkil …’nun saygın ve tecrübeli bir gazeteci olup aynı zamanda müvekkil şirketin genel müdürü ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, davalının … Gazetesi ve … TV’nin sahibi olup websitesinde …’ın kaleme almış olduğu ve 08.11.2020 tarihinde yayınlamış olduğu haberde müvekkillerin kişilik haklarını ihlal eder şekilde saldırılarda bulunduğunu, anılan haberlerde “…’’ başlığı ile bir şahsın müvekkillerimiz hakkındaki beyanları; “…’ün patronu … ve kanal yöneticisi … tehdit, şantaj, yağma iddiasıyla suçlandı. Suç duyurusunda kanal yöneticilerinin Haberi istemiyorsanız 15 milyon TL reklam vereceksiniz! diye şantajda bulundukları öne sürüldü… …’in ‘…’ , …’nun da ‘…’ diyerek kendisine şantaj yaptığını iddia etti….Daha sonra haber danışmanı olduğunu söyleyen … isimli bir kişinin arayarak ‘…’ diyerek şantaj yaptığını iddia etti……. ” ile ‘‘ …’’ ve ‘‘…’’ başlıkları altında ‘‘… ‘…’’ şeklindeki suçlamalar basın meslek etik ve ilkelerinden uzak şekilde kamuoyuna sunulduğunu, yine ‘‘…’’ başlığı altında ‘‘…’’ şeklinde açıklamaları ile ‘haber’ maskesi altında müvekkiller ve hukuk düzeni aleyhine iftira niteliğinde beyanlarda bulunduğunu, müvekkillerin dava dışı … tarafından yapılan haksız şikayet sebebiyle ifadelerinin alınacağını öğrenmesi üzerine kendi iradeleri ile Savcılığa ifade vermeye gittiklerini, davalılar tarafından “…” şeklinde atılan büyük puntolu başlıklarda sunulan dava konusu haberin masumiyet karinesine aykırılık teşkil ettiğini, müvekkillerin kişilik haklarının ihlal edildiğini, basının yetkisini kullanırken ve sorumluluğunu yerine getirirken Anayasa, TMK ve diğer yasalarla güvence altına alınan kişilik hakkına saygı göstermek zorunda olduğunu, dolayısıyla davalılar tarafından yapılan haberler müvekkilleri kötüleyici, herhangi bir araştırmanın ürünü olmayan, haber niteliğine haiz olmayan ve açıkça müvekkil şirketin ticari itibarını ve marka değerini düşürmeyi hedef alan yayınlar olduğundan basın özgürlüğü hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edilemeyeceğini, davalılarca masumiyet karinesi ihlal edildiğini, davalılarca müvekkiller hakkında yürütülen soruşturmanın henüz daha hazırlık aşamasınında “…” ifadeleri ile suçlu itham edilmiş olup doğrudan sanık olarak gösterildiği ve dolayısıyla kamuoyu önünde suçlu ilan edildiklerini, söz konusu haberlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğini, davalıların basın ve meslek ilkelerinden açıkça çok uzak bir yaklaşım içerisinde ve kötü niyetli olarak müvekkillerinin kişilik haklarını ihlal ettiklerini, müvekkillerin zarara uğradığını, davalı tarafların müvekkiller aleyhine yapmış oldukları haberler ve internet sitesi paylaşımları sebebiyle müvekkillerin ticari onur ve saygınlığına saldırılmış ve ekonomik kişiliğinin ihlal edilmesi suretiyle zarara uğratıldığını, müvekkillerinin ticari faaliyetlerini sürdürdüğü medya sektöründe yaratmış olduğu güvene haksız eylemleri ile kasıtlı olarak saldıran davalıların müvekkil şirketin bugüne kadar yaratmış olduğu ticari itibar ve saygınlığını, ‘haber’ maskesi altında kullandığı haksız ve mesnetsiz ifadeleri kamuoyuna sunarak müvekkillerini suçladığını, bu sebeplerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulüne, müvekkil … A.Ş. lehine, kişilik haklarının ihlal edilmesi, ticari itibar kaybı, hakkında çıkan haksız ve mesnetsiz haberler sebebiyle marka değerine verilen zarar dikkate alınarak; 250.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte, müvekkil … lehine, kişilik haklarının ihlal edilmesi, ticari itibar kaybı, hakkında çıkan haksız ve mesnetsiz haberler sebebiyle uğradığı zarar dikkate alınarak; 1 Kuruş manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte, müvekkil … lehine, kişilik haklarının ihlal edilmesi, ticari itibar kaybı, hakkında çıkan haksız ve mesnetsiz haberler sebebiyle uğradığı zarar dikkate alınarak; 1 Kuruş TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; Müvekkili …’ın dava konusu haberde eser sahibi olmayıp, imzasının da haberde yer almadığını, haberle hiçbir ilgisi bulunmadığını, herhangi bir sorumluluğu bulunmaması sebebiyle öncelikle kendisi açısından davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, davalılardan diğer müvekkil …’nun da haberle ilgili bir sorumluluğunun bulunmadığını, kendisinin müvekkil gazetedeki görevi internetten sorumlu haber müdürlüğü yaptığını, kanunda yalnızca “içerik sağlayıcı”nın yükümlülüğüne değinilmiş olup, müvekkil … “içerik sağlayıcı” sıfatına haiz olmadığını, kaldı ki davacılar içerik sağlayıcı olan müvekkil … A.Ş.’ye de davayı yöneltmiş olup, müvekkil davalılar arasında yer aldığını, müvekkil açısından da husumet yönünden itiraz ettiğini, haberin kişilik haklarını ihlal ettiği iddiasının mesnetsiz olduğunu, haberde, iftira içerikli, davacı şirketin ticari itibarını ve marka değerini düşürmeyi hedef alan, davacıyı karalamaya yönelik herhangi bir taraf bulunmamaktadır. Haber bir gazetecilik faaliyeti olarak, basın özgürlüğü kapsamı içinde yapıldığını, haberde, iftira içerikli, davacı şirketin ticari itibarını ve marka değerini düşürmeyi hedef alan, davacıyı karalamaya yönelik herhangi bir tarafı bulunmadığını, haberin bir gazetecilik faaliyeti olarak, basın özgürlüğü kapsamı içinde yapıldığını, davaya konu haberde, davacıların sahibi ve müdürü oldukları … adlı kanalda … Şirketi’ne ait bazı iddiaların yayınlandığı ve ilgili şirket sahibi ile davacılar arasında geçen konuşmalar ve … Şirketi sahibinin davacılar hakkında bulunduğu suç duyurusunun haberleştirildiğini, davacıların haberde geçen ifadelerin “suçlama” olduğunu ve “basın meslek etik ve ilkelerinden uzak şekilde kamuoyuna duyurulduğunu” haberdeki bilgilerin “iftira niteliğinde” olduğunu iddia etmişlerse de ilgili iddiaların bütünüyle mesnetsiz olduğunu, “Yaptığı görüşmeleri kayıt altına alan …, …’in “…”, …’nun da “…” diyerek kendisine şantaj yaptığını iddia etti.” “… geçtiğimiz günlerde … A.Ş hakkında bir takım iddialar içeren haberler yayınladığını haberlerin ilkinde bahis baronlarının, milyarlarca liralık para trafiğinde banka hesaplarının yanı sıra bu siteyi kullandıkları iddia edildiğini, kumar ve bahis çetelerinin baronlarına ait sitelerde, yurttaşların para yatırmaları için yönlendirildiği binlerce hesap olduğu, çetelerin, çaresiz ve işsiz insanları bulup, onlar adına telefon numarası alarak, hesap açtığı öne sürüldü. Telefon bankacılığı ve internet üzerinden bu hesaplarla ise milyarlarca liralık transfer yapıldığı belirtildi. Bir diğer haberde ise … isimli şirketin sahibi …’nın babası …’nın FETÖ ile ilişkili olduğu iddia edildiğini” “Bu haberlerin ardından … isimli şirketinin sahibi …, … grubunun sahibi …, … yöneticisi …, şirkette çalışan soyadını öğrenemediği … adlı kişi hakkında “Tehdit, yağma, şantaj, itibarın zedelenmesi” suçlamalarıyla suç duyurusunda bulunulduğunu, …nın avukatı aracığıyla savcılığı verdiği yazılı ifadede önce kendisini … kanalının Haber …ın aradığını “haber yapma hazırlığında” olduklarını söylediğini, daha sonra haber danışmanı olduğunu söyleyen … isimli bir kişinin arayarak “…” diyerek şantaj yaptığını iddia ettiğini …nın, … isimli kişinin kendisini ardığı telefon numarasının da yasa dışı bahis sisteminde kayıtlı olduğunu öne sürdüğüyle ilgili haberde yer alan ifadelere yer verilmiş olup, haberin tümünün iddiaya dayalı olarak yayınlandığını, davacıların iddialarının aksine haberde davacılar suçlu ilan edilmemekte olup, davacılar hakkında Türkiye Cumhuriyeti Devletine bağlı Cumhuriyet Savcılığı’na yapılan suç duyurusundaki ifadelerin aynı şekilde habere konmuş olduğunu ilgili ifadelerin suç duyurusu dilekçesinde yer aldığı açıkça ifade edildiğini, davacılar için haberin hiçbir bölümünde “Sanık” kavramı kullanılmadığını, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gönderilen, 2020/1582020 numaralı soruşturma dosyası kapsamında davacıların ve haberde adı geçen … isimli şahısın “ivedilikle mevcutlu olarak getirilmesine” karar verildiğini ve işlemlerin yapılması gerektiğini bildiren bir yazıda da haberde yer alan “ivedilikle mevcutlu getirilme kararının var olduğu ve iftira olmadığının açıkça ortada olduğunu, … gazetesinin gazetecilik mesleği gereği, halkın haber alma hakkı kapsamında, kamu yararı bulunan ve haber değeri taşıyan ilgili hususları haberleştirmek dışında bir amacı bulunmadığını, davacının kişilik haklarına saldırıda bulunduğu iddiasının tamamen mesnetsiz olduğunu, müvekkil gazetede yayınlanan haberde gerçeklik, güncellik, kamu yararı ve toplumsal ilgi kriterleri yukarıdaki başlıklarda ayrıntılı olarak fazlasıyla sağlandığını, haberin basın özgürlüğü kapsamında olduğunu, ifade ve basın özgürlüğü; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Basın Kanunu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Yargıtay kararları gereğince da koruma altına alındığını, müvekkil Cumhuriyet gazetesi gazetecilik meslek etiği kuralları doğrultusunda, mesleğin gereği olarak, halka haber verme yükümlülüğünü yerine getirdiğini, yapılan haberin kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille yazılmadığını, kişilik haklarına zarar veren herhangi bir haksız eylem gerçekleşmediğini, bu sebeple davacıların manevi tazminat isteminin haklı bir tarafı bulunmadığından reddi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacıların talep ettiği 250.000,00 TL manevi tazminat miktarı son derece fahiş olduğunu, davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “…Dava konusu haber İstanbul CBS’nin 2020/158202 Soruşturma sayılı dosyasına ilişkindir. Bu kapsamda savcılık dosyası ve haber metni incelenmiştir. Somut olayda yukarıda açıklanan düzenlemeler ve ilkeler gereğince davacıların kişilik haklarının korunması ile davalıların ifade ve basın özgürlüğü arasında bir denge kurulması gerekmektedir. Mahkememizce yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu savcılık dosyasına ilişkin haber yapıldığı, herhangi bir suç isnadına veya rencide edici bir ifadeye yer verilmediği, yapılan haber içeriğinin ifade ve basın özgürlüğü kapsamında kaldığı sonucuna varılmıştır. TBK md. 58 gereğince manevi tazminat talep edebilmek için öncelikle kişilik haklarına hukuka aykırı bir şekilde zarar verici bir eylemin bulunması gerekir. Ancak dava konusu haber içeriği itibariyle hukuka aykırı, davacıların manevi varlığına zarar verici nitelikte değildir. Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; yukarıda açıklanan sebeplerle davalı …’ın dava konusu haberin hazırlanması ve yayınlanmasında herhangi bir bağının bulunmaması, diğer davalılar yönünden yapılan haberin ifade ve basın özgürlüğü kapsamında kalması ve hukuka aykırı bir eylem içermemesi sebebiyle davanın reddine …” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacılar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; Dava konusu haberin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğini, müvekkillerinin kişilik haklarının ihlal edildiğini, somut olayda, yapılan haberin iftira niteliğinde olduğunu, kamuya aydınlatma amacı bulunmadığını, öz – biçim dengesinin korunmadığını, müvekkilleri hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini ancak müvekkillerinin iddiaya konu fiilleri gerçekleştirmiş gibi haber yapıldığını, müvekkillerinin zarara uğradığını, davanın tüm davalılar yönünden esastan reddine karar verildiğini, buna rağmen davalılardan … lehine de ayrıca 9.200,00 vekalet ücretine hükmedildiğini, diğer üç davalı lehine 9.200,00 TL vekalet ücretine hükmedildiğini, bu sebeple davalı … yönünden ayrıca bir vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; Basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu sebeple ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Somut olaya gelince; davacılar hakkında 02/11/2020 tarihinde dava dışı üçüncü kişi tarafından yapılan şikayet üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2020/158202 sayılı dosyasında başkasını bir malın teslimi veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılmak suretiyle yağma suçundan yürütülen soruşturma neticesinde atılı suçun şüphelilerce işlendiğine dair yeterli delil elde edilememesi sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Söz konusu soruşturma üzerine dava konusu haberin yapıldığı görülmektedir. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dava konusu yayının basın özgürlüğü kapsamında kaldığı, halkın, dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olma hakkının olduğu, basının da bu doğrultuda olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve sorumlulu olduğu, haberinde bu ilke kapsamında yapıldığı, güncel olan konuların gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekmesi için çarpıcı başlıklara yer verilerek iddia kapsamında ve eleştiri sınırları içerisinde aktarıldığı, o anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından basının sorumlu tutulmayacağı ve kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Vekalet ücreti yönünden yapılan istinaf incelemesinde; 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 13. maddesinde süreli ve süresiz yayınlarda hukuki sorumlular düzenlenmiştir. Buna göre süreli yayınlarda eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi, yayın sahibi tüzel kişi şirketse, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde en üst yönetici, şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Bu düzenlemeye göre davalı …’a husumet yöneltilemeyeceği anlaşılmaktadır. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3. maddesinin 2. bendinde yer alan “Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” şeklindeki düzenlemeye istinaden yerel mahkemece davalılar hakkındaki red sebeplerinin ayrı olduğu ve vekalet ücreti yönünden hükmün hukuka uygun olduğu görüldüğünden davacı vekilinin bu yöne değinen istinaf istemi yerinde değildir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacılar vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/02/2023 tarih, 2022/544 E. – 2023/123 K sayılı kararına yönelik davacılar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı peşin yatırıldığından başka harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, … A.Ş. yönünden 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, diğer davacılar yönünden ise 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/05/2023