Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/1077 E. 2023/1197 K. 12.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1077
KARAR NO: 2023/1197
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/02/2023
NUMARASI: 2014/1417 – 2023/129
DAVANIN KONUSU: Haksız İhtiyati Hacizden Sebebiyle Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/04/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı … Tic. Ltd. Şti. nin ülke çapında deneyimli bir şirket olduğunu, müvekkilin aslında davalı yabancı şirkete borçlu olmadığını, buna karşın, yabancı mahkeme kararının tenfızi bakımından dava ikame edildiğini, mahkemenin 15/04/2014 günü, 2014/254 K. sayılı kararı ile davanın kabulüne, davacının davaya konu ettiği belgenin tenfizine karar verildiğini, İş bu kararın temyiz aşamasında olduğunu, davalı şirket tarafından ihtiyati haczin infazı yoluna gidilerek müvekkili şirketin menkul, gayrimenkul mal ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarına haciz tatbik olunduğunu, davacı şirket tarafından ihtiyati haciz karan veren mahkemeye itiraz üzerine, mahkeme vaki itirazı kısmen kabul ederek, alacağın %15’i oranında (yaklaşık 290.000 EURO) teminat karşılığında ihtiyati haczin devamına karar verdiğini, Bu karar da taraf vekillerince temyiz olduğunu Ancak, davalı tarafça, 17/07/2014 tarihinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı takip dosyası ile infaz olunan ihtiyati haciz kararı ve işlemlerinin ihtiyati haczi tamamlayan merasimlerin süresinde davalı şirket tarafından ikmal edilmemesi sebebiyle, şikayet sonucu İstanbul Anadolu 8. icra Hukuk Mahkemesinin 17/10/2014 tarihinde 2014/795E.- 2014/581K, sayılı kararına istinaden bütün hacizlerin kaldırılmasına karar verildiğini, davalı şirket, ihtiyati haciz kararının infazı aşamasında sözde alacaklarını teminat altına alabilecek yeterli düzeyde kule-vinç haczi ve müvekkile ait olan birçok araçlan kayden haciz altına almak işlemleriyle yetinmeyerek, müvekkilim şirketi itibarını yok edecek boyutlarda taşkın haciz yoluna gittiklerini, ihtiyati haciz kararı yasal infazı hakkının adeta kötüye kullanıldığını bir yandan taşkın haciz yaptıklarından bahisle bankalara yazılan haciz yazılarının geri aldığını, fek ettiğini, müteakiben tutarsız biçimde, gerektiren hiçbir sebep bulunmadığı halde ülke çapında faaliyet gösteren yerli yabancı ve/veya kamu tüm bankalara yeniden haciz müzekkereleri gönderdiklerini, bu sebeple mahrum olunan kazancın net miktarının bilirkişi incelemesiyle ortaya çıkacağını, maddi zararın tazmini için şimdilik (saptanacak zararımıza ilişkin olarak, artırmak, davamıza ıslah etmek üzere )10.000,00 TL’nin ve müvekkili şirketin ticari itibarının zedelenmesi sebebiyle 100.000,00 TL manevi tazminatın davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; …S.p.A. İn Liquidazione (“Müvekkilimiz veya Raimondi), İtalya Devleti Milano Mahkemesi Legnano BÖlümü’nün, 21 Aralık 2009 tarihinde vermiş olduğu 1247/019 sayılı kararının Türkiye’de icrası için, … Dış Ticaret Ltd. Şti. aleyhine 12 Eylül 2011 tarihinde tenfız davası açıldığını, İstanbul Anadolu 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/206 E. sayılı dosyası üzerinden görülmüş olan davada, 15 Nisan 2014 tarihli karar ile İtalya Mahkemesi Karan’nın tenfızine karar verildiğini, tenfiz Kararına dayanılarak, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nden (Kapatılan İstanbul 28. Asliye Ticaret Mahkemesi’nden) ihtiyati haciz karan verilmesi talep edildiğini, 10 Temmuz 2014 tarihinde ihtiyati haciz kararı verilerek borçlu aleyhine icra edildiğini ve Borçlu’nun bir kısım mallarının İstanbul Anadolu 22. İcra Müdtlrlüğü’nün …E. dosyası üzerinden ihtiyaten haczedildiğini, ihtiyaten haczedilen söz konusu malların borçlunun zilyetliğinde bırakıldığını, Borçlu’nun İhtiyati Haciz Karan’na itirazı üzerine yapılan 12 Ağustos 2014 tarihlî duruşmada İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi İhtiyati Haciz kararının alacak miktarı %15’ine denk gelen tutarda bir teminatla devamına karar verildiğini, Karar gereği tarafımızca yerine getirilerek banka teminat mektubunun İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne depo edildiğini, 30 Ekim 2014 tarihinde ise borçlunun malları üzerindeki ihtiyati hacizlerin İcra Müdürlüğü tarafından kaldırıldığını, İhtiyati Haciz Kararının temyizi aşamasında, feragat dilekçesi sunulduğunu ve teminatın iadesinin talep edildiğini, 19 Ocak 2016 tarihinde, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından görülen dosya ile bu Mahkeme nezdinde görülen tazminat davası dosyalarının birleştirilmesi sebebiyle, teminatın iadesine talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedildiğini, tenfiz kararına istinaden alacağın teminat altına almak için İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi … aleyhine ihtiyati haciz karan verilmesinin talep edilip İhtiyati haciz kararı alındığını, İhtiyati Haciz Kararının uygulanmasının …’e hiçbir zarar vermediği gibi, …’in ticari faaliyetlerini aksatacak hiçbir işlem yapılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “…İhtiyati haciz mahkemece kaldırılması sebebiyle davacı taraf lehine sonuçlandığı dikkate alındığında haksız bir ihtiyati haciz kararının varlığı kabul edilse bile davalı Anayasa tarafından korunan hak özgürlüğü sınırları içerisinde talepte bulunmuş, davacıya karşı hak arama özgürlüğü kötüye kullanılmak salt başkalarına zarar verme amacıyla kasten veya keyfi olarak hareket etmemiştir. Buna göre davacının hesaplarına, araçlarına ve gayrimenkule ilişkin konulan ihtiyati haczin, kayden haciz olduğu, muhafaza haczi olmadığı, davalı tarafın ihtiyati haciz kararı ile birlikte uyguladığı haczin dosya kapsamından kasten zarar verme amacıyla yapılmış olduğunun tespit edilemediği ve hak arama özgürlüğünün kötüye kullanılıp kullanılmadığının tam olarak belirlenemediği, buna göre alınan bilirkişi raporunun incelenmesinde de Davacının 2014 yılı Temmuz ayında maruz kaldığı ihtiyati haciz işleminden dolayı bir önceki dönem ve bir sonraki dönem yıl, ay ve dönem bazında yapılan brüt satış olan ciro karşılaştıımalannda olumlu artışlar olduğu , İhtiyati haciz işlemi sonucu, mali tetkike nazaran, kendisinin kısa vadeli borçlanma kabiliyetini kaybetmediği tespit edilmekle aynı zamanda kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir durum ve davalının kusurlu bir davranışının davacı tarafça ispatlanamadığı kanaatine varılarak (bekletici mesele yapılan dosya açısından ise beklenen dava dosyasında verilen karar nihai olarak iş bu davanın esasını etkilemeyecek nitelikte olup dava konusu iddiaların dava dosyası içerisinde mevcut olan ve sunulan deliller ile birlikte değerlendirilerek karara bağlanacağı kanaati ile yargılamanın geldiği aşama dikkate alınarak daha fazla sürüncemede kalmaması açısından tüm delilerinde toplandığı görülmekle tarafların da talepleri doğrultusunda beklenmesinden vazgeçilerek) (yine alınan tanık beyanlarının incelenmesinde de dava konusu taleplere ilişkin ispat açısından sunulan deliller ile tanık beyanlarının birbiriyle bağdaşmadığı ve çelişir durumda olup ispata muhtaç nitelikte olması bakımından esasa etkili olamadığı kanaati ile) davanın reddine…” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Davalı şirketin tatbik edilen ihtiyati haciz kararında kusuru bulunduğunu, müvekkilinin ihtiyati haciz sebebiyle ticari itibarının zarar gördüğünü, bu sebeple manevi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, maddi tazminat talebi yönünden ihtiyati haciz öncesi kar oranı ile ihtiyati haciz sonrası kar oranı farkının tespit edilerek maddi zarar hesaplanması gerekirken ciro karşılaştırması yapılmasının doğru olmadığını, bilirkişi raporunun hükme esas alınmaması gerektiğini ve ihtiyati haciz neticesinde kar kaybı yaşandığını belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava; Haksız ihtiyati haciz sebebiyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. 2004 sayılı İİK’nın 259/1. maddesinde, ihtiyati haczin haksız çıkması halinde, borçlunun ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğradıkları bütün zararlardan alacaklının sorumlu olduğu düzenlenmiştir. İhtiyati haciz haksız olupta, bundan maddi zarar doğmuşsa, alacaklı kusurlu olmasa dahi, zarar görene maddi tazminat ödemekle yükümlüdür. Buna karşılık, haksız ihtiyati haciz koyduran alacaklının kusursuz sorumluluğu sadece maddi tazminat bakımından olup, manevi tazminat yönünden 818 sayılı BK’nın 49. maddesindeki (6098 sayılı TBK’nın 58.maddesi) koşulların oluşması gerekir. Bu maddeye dayalı sorumluluk ise, kusura dayalıdır. Bu itibarla, alacaklının kötüniyetli veya iyiniyetli olup olmadığı da sonuca etkili olup, ağır olmasa da kusurlu olması gerekmektedir (Bkz. Prof. B. Kuru, İcra ve İflas Hukuku, Ankara, 1993, Cilt 3, Sh.2583 v.d), ( Yargıtay 4. HD nin 24.10.2018 gün ve 2016/9599 E – 2018/6494 K. Sayılı ilamı). Her ne kadar davacı haksız işlemden dolayı tazminat talep etmişse de davalı tarafça yabancı mahkeme kararının tenfizi için dava açıldığı ve tenfizine karar verilen söz konusu mahkeme kararına dayanılarak ihtiyati haciz talebinde bulunulduğu, ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verildiği, ancak ihtiyati haczi tamamlayan merasimlerin süresinde ikmal edilmemesi sebebiyle icra mahkemesince ihtiyati haczin kaldırıldığı, ihtiyati hacze dayalı olarak davacının menkul ve gayrimenkul mallarına kayden haciz işlemi uygulandığı ve muhafaza yapılmadığı, buna göre haczin haksız ve kötü niyetli olduğu iddiasının ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Buna göre haksız ihtiyati haciz iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1417 E. – 2023/129 K sayılı kararına yönelik davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 12/04/2023