Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/558 E. 2023/3342 K. 15.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/558
KARAR NO: 2023/3342
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/12/2021
NUMARASI: 2021/460 Esas – 2021/1146 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/11/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla 6100 Sayılı HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin 19 yıllık bir Kobi firması olarak Türkiye ve Dünyada üretilen çayları iç ve dış piyasada üretim ve tüketimine yönelik faaliyet gösterdiğini, Türkiye’nin önde gelen kurumsal ve köklü firmaları ile çalışmakta olduğunu, davacı firmanın … markası ile kendi adına tescilli markalarını sattıran bir kobi firması olduğunu, davacı firma ile davalı … firmasının 2007 ile 2017 yılları arasında çalıştığını, ulusal mağazaların vermiş olduğu siparişleri davalı … firması ile gönderdiğini, davalı … ile çalışılan tarih aralığında yapmış olduğu hizmetin karşılığını davacı firmanın nakit, çek ve kredi kartları ile ödediğini, 300.000,00-TL civarında ödeme yapıldığını, çalışma devam ederken davalı …’nin mevzuata ve Türk Ticaret Kanunu ve Ticari Teamüllere aykırı davranarak davacı firmaya bilgi vermeden tek taraflı Ankara … İcra Müdürlüğünde … Esas sayılı icra dosyası ile 15.358,00-TL ilamsız icra takibi başlattığını, davacı firmanın 05/08/2016 tarihinde icra takibine ve borca itiraz ettiğini, davacı firmanın … firmasını arayarak bilgilendirdiğini, karşı tarafın yanlış anlaşılma olduğu, gereken düzeltmeyi yapacaklarını söylediklerini, davacı firma Ankara … İcra Müdürlüğünde ilamsız icra takibine yapmış olduğu itiraz ile durduğunu zannettiğini, davacın Ankara … İcra Müdürlüğünün ilamsız icra takibine 7 günlük itiraz süresi içinde itiraz etmiş olmasına rağmen icra takibinin durmadığını, takibe itiraz edilmemiş sayıldığını, icra emrinin kesinleştiğini, bunun üzerine davacının gayrimenkul ve araçlarına haciz konulduğunu, ve hesaplarına haciz konulduğunu, çalıştığı bankalar tarafından bilgi verilmesi üzerine icra dairesine ödeme yaptığını ve haczi kaldırdığını, davalı …’nin haksız ve aşkın hacizleri sonucunda davacı firmanın çalıştığı tüm bankalarda fırmanın iflas ettiği algısının oluştuğunu, bu sebeple davacıya tahsis edilen kredi riski 10 Milyon TL’nin üzerinde iken şu anda toplam limitin 2 milyon TL’nin altına düşdüğünü, davacı şirketin zor durumda kalmasına sebep olduğunu ve şirketin sahibi …’un 3 adet iş yerini, 1 adet büro ve 2 adet dairesini satmak zorunda kaldığını ama zararın olmasını engelleyemediğini, tarafların ibraz edecekleri belge ve delillerin üzerinde yapılacak inceleme sonucunda davalı tarafların haksız fiilleri sebebiyle zararın değeri tam ve kesin belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere şimdilik ticari itibar için 50.000,00-TL, maddi zararı için 50.000,00-TL tazminatın haksız fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte müşterek ve müteselsil olarak her iki davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Huzurdaki davanın hukuki dayanağının haksız fiil olduğunun dava dilekçesinde açık ve kesin bir şekilde belirtilmiş olduğunu, icra takibine girişilme tarihinin 26/07/2016 tarihi olduğunu, hacizlerin konulma tarihlerinin de 2016 yılı Ağustos/Eylül ayları olduğu, davacı şirketin ödeme tarihi de 20.09.2016 tarihi olduğu, haksız fiil olduğu iddia olunan hususların gerçekleşme tarihi son olarak 20.09.2016 tarihi olmasına rağmen huzurdaki davanın ikame tarihinin 28.05.2021 tarihi olduğu, TBK’ nin 72.maddesinde, haksız fiil sebebiyle tazminat isteminin, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yıllık zaman aşımına tabi olduğunun hüküm altına alındığını, davacı şirket haklı dahi olsa talebinin zaman aşımına uğradığını huzurdaki davanın zaman aşımı sebebiyle reddini ayrıca dava dilekçesi içeriğinde, haksız fiil olduğu idida olunan hususların, icra memurunun işlemleri olduğunu, müvekkili şirkete husumet yöneltilmesinin haksız ve usulsüz olduğunu belirterek husumet sebebiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “…Somut olayda, davacı şirket tarafından 05/08/2016 tarihinde Ankara … İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasında borca itiraz edildiği, itirazın şirket adına kim tarafından yapıldığının itiraz dilekçesinden anlaşılamadığı, takip dosyası içerisinde bulunan Adalet Bakanlığına hitaben yazılan 20/05/2021 tarihli yazıya göre itiraz dilekçesinin fiziken dosyaya takılmadığı ve UYAP sistemine ise itiraz olarak değil, dosya açıldıktan sonra sisteme katılan takip talebi ve ekleri olarak kayıt edildiği anlaşılmaktadır. Diğer yandan, takip dosyasında, itiraz dilekçesinin alacaklı tarafa tebliğ edildiğine ilişkin herhangi bir kayda da rastlanmamıştır. Bu kapsamda, davacının zarara uğradığını iddia ettiği işlemlerin sebebinin takibe itirazına rağmen, takibin durdurulmayıp, devam etmesi ve bunun sonucunda haksız ve aşkın haciz işlemleri olup, söz konusu haciz işlemlerini uygulayanın icra dairesi personeli olması, alacaklı tarafa itiraz dilekçesinin tebliğ edilmemiş olması, alacaklı tarafın takip dosyasındaki taleplerini değerlendirenin icra dairesi personeli olması hep birlikte göz önüne alındığında icra dairesi çalışanlarının tasarrufundaki haciz koyma işlemine karşı husumetin ancak idareye karşı yöneltilebileceği ve dolayısıyla davalının işbu davada taraf sıfatının bulunmadığı kanaatine varılmakla davanın pasif husumet yokluğundan reddine ,…” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; … AŞ’nin İcra dairesinden aşkın haciz talebinde bulunduğunu, bu davranışın kasıtlı ve kötü niyetli olarak haksız icra takibi başlatmış olduğunun ispatı olduğunu, aşkın zarardan müteselsilen sorumlu olduğunu, davalı şirketin haksız icra takibi ve aşkın hacze doğrudan sebep olduğundan pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; Haksız haciz sebebiyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Haksız takip ve haciz, haksız fiil niteliğindedir. Uyuşmazlığa, olay tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı TBK’nun 50. maddesi uygulanmalıdır. Belirtilen hükümler gereğince; haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında kural olarak gerçek zarar ilkesi geçerli olup zararın kanıtlanması davacı tarafa, hükmedilecek tazminatın miktarının belirlenmesi ise hakime aittir (Yargıtay 4 HD’nin 2021/17980 E. – 2022/9874 K. Sayılı ilamı). Haciz isteminin dayanağının bir hak veya alacak olması ve haciz tarihinde mevcut bulunması gerekir. Aksi halde, haksız bir haciz ve buna bağlı olarak da sorumluluk söz konusudur. Eylem ile zararlı sonuç arasında uygun sebepsellik bağının bulunması gerek ve yeterlidir. Haciz isteyen alacaklı haksız çıktığı takdirde, borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan kusursuz olarak sorumludur. Ancak bu durumda dahi uğranılan maddi zararın ispatı zorunludur (Yargıtay 4 HD’nin 2016/14413 E. – 2019/483 K. Sayılı ilamı). Haksız icra takibi veya hacze dayalı manevi tazminat istemi, 6098 sayılı TBK’nun 58. maddesinden kaynaklanan bir sorumluluk olup, kusura dayanan bir sorumluluk türüdür. Bu sebeple de takip (haciz) yaptıran kişinin takipte veya haciz işleminde kötü niyetli ve kusurlu olduğu olgusu gerçekleşmedikçe ve ağır bir zarar da doğmadıkça manevi tazminatla sorumlu tutulamaz. Somut olayda; Her ne kadar icra takip dosyasına itiraz dilekçesi sunulmasına rağmen davalı şirketin yaptığı haciz işlemlerinin haksız olduğu ileri sürülse de takibe itiraz dilekçesinin ilgili icra müdürlüğüne sunulduğu, takibin durmasına ilişkin icra müdürlüğünce bir karar alınmadığı ve itiraz dilekçesinin davalı/alacaklı şirkete tebliğe çıkarılmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. İcra müdürlüğünce yapılması gereken işlemler sebebiyle davalı şirket sorumlu tutulamayacağından davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu sebeple davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/12/2021 tarih, 2021/460 Esas 2021/1146 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 80,70 TL’nin mahsubuyla bakiye 189,15 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise kalan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 15/11/2023