Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/192 E. 2023/2131 K. 05.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/192
KARAR NO: 2023/2131
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/11/2020
NUMARASI: 2014/1698 Esas – 2020/953 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/07/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK’ nın 353.maddesi gereğince dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı firmanın dere ıslahı sırasında çıkan hafriyat toprağını müvekkili şirketin arsasına döktüğünü ve anlaşılmaması için de silindirle üzerinden geçtiğini, durumun 24.12.2013 tarihli Dilekçe ile … Genel Müdürlüğüne bildirildiğini, arazini noter marifetiyle tutanak altına alınmış fotoğrafları ve dökülen hafriyatın kaldırılması için … Genel Müdürlüğüne 22/01/2014 tarihinde başvuru yapıldığını, … ve davalı tarafından hafriyatın kaldırılması için herhangi bir işlem yapılmadığını, sonuçsuz kalan girişimlerinden sonra İstanbul Anadolu 14 Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/73 D.İş sayılı dosyasından yapılan tespit ile birlenen bilirkişi raporuna göre dökülen 2640 m3 toprağın 80.000,00 TL+ KDV bedelle 10 iş gününde kaldırılmasının mümkün olduğunun belirlendiğini, hafriyat toprağının masrafı davalı şirkete ait olmak üzere müvekkili şirket tarafından kaldırılmasına izin verilmesine ya da davalı firma tarafından kaldırılmasına, bunun mümkün olmaması halinde, İstanbul Anadolu 14. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/73 D.iş, 2014/77 karar sayılı dosyasında belirtilen 80.000,00 TL+KDV’nin 06/10/2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile ödenmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı şirketin iddialarının gerçeği yansıtmadığını, yokluklarında yaptırılan noter ve mahkeme tespitlerine itiraz ettiklerini, resimlerin hukuksal hiçbir değerinin olmadığını, resimler üzerine sonradan el ile atılan tarihleri kabul etmediklerini, resimlerin Karanlık deresine ait olması gerekirken Subaşı Deresine ilişkin resimlerinde bulunduğunu, bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, bilirkişi tarafından kim tarafından ne zaman döküldüğü belli olmayan toprağın müvekkili tarafından döküldüğü yargısına neye göre vardığının anlaşılamadığı, inşaat mühendisi bilirkişi tarafından ölçüm yapılamayacağını, ölçümün harita mühendisi tarafından yapılabileceğini, sahadaki hafriyatın ancak önceki ve sonraki koordinatlar esas alınarak mukayese suretiyle tespitinin mümkün olduğunu, 31/07/2013 tarihinden müvekkil şirket çalışmalarının bittiğini dolayısıyla raporda hafriyat döküldüğü belirtilen tarihlerde çalışmalarının olmadığını, … Emlak ve İstimlak Daire Başkanlığının Karanlık Deresi ve Atıksu Kolektörü sol sağ sahil harita ölçümlerinin mevcut olduğunu, buna göre davacıya ait arazinin 20.03.2013 itibariyle birinci alım kotları ve 13.11.2013 tarihi itibariyle kotlarının tespit edildiğini, bu farka göre arazide kot fazlası, hafriyat olmadığı, aksine toprak alındığının görüldüğü, …’nin bu kayıtları esas alınarak, keşif icrası suretiyle davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesi talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “… Dava konusu sahaya döküldüğü iddia edilen toprağın 25.09.2013 tarihinden evvel dökülüğü, davacının iddia ettiği hafriyat dökümünün ise 18.11.2013 tarihinden sonra gerçekleştiği, Yani davaya konu edilen 2640 metreküp hafriyatın, karanlık dere inşaasından çıkan hafriyat olma ihtimali olmadığı, anılan tarihlerde … Caddesinin kuzeyinde ayrı bir dere hattı çalışması bulunduğu, yine parselin yakın çevresinde yüksek nitelikli konut inşaatı yapıldığı bilirkişi incelemesi ve tespitleri ile ortaya konulmuştur. Netice olarak davacı taraf dava konusu sahaya ne miktarda hafriyat döküldüğünü ve dökülen hafriyatın da davalı tarafça döküldüğünü ispat edebilmiş değildir. Belirtilen sebeple davacının davasının reddine…” karar verilmiştir. Verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Bilirkişi raporları, delil tespiti ve teknik raporların müvekkilinin haklı olduğunu ispat ettiğini, raporlarda söz konusu hafriyatın miktarı ve zararın boyutları hususunda bir kısım farklılıklar olduğunu, Anadolu 14 Sulh hukuk mahkemesinin 2017/73 d. iş sayılı dosyasında alınan rapor (delil tespiti dosyası) bizzat arazide inceleme yapılarak düzenlendiğini ve en isabetli bu rapor olduğunu zira, sonrasında inşaat başladığından yerinde tespit yapmanın mümkün olmadığını, dosyadaki beyanlar ve iski beyanlarından hareketle diğer raporların hazırlanabildiğini, …’ye müzekkere yazılarak, davalı şirketin söz konusu bölgede başka ıslah çalışması bulunup bulunmadığının sorulması talep edilmesine rağmen mahkemece sorulmadığını, davalı yanın ölçümlerin yapıldığı tarihte işi bitirmiş olduğuna dair iddiaları gerçeği yansıtmadığını, 17.01.2014 tarihli noter tespiti esnasında davalı şirket çalışan ve yetkililerinin de söz konusu sahada olduklarının görüldüğünü ve buna ilişkin görüntü ve fotoğrafların dosyada mübrez olmakla iddiasını desteklediğini, tespit raporunda yer alan fotoğraflar incelendiğinde ocak 2014 tarihinde ıslah çalışmalarının halen devam ettiğinden kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava; Haksız fiil iddiasına dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi geregince, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”. Bu hüküm dikkate alındığında kusur sorumluluğu olarak tanımlanan haksız fiil sorumluluğunun kurucu unsurları; fiil, zarar, illiyet bağı, kusur ve hukuka aykırılıktır. Haksız bir eylemin tazminat sorumluluğu doğurabilmesi için kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil sonucunda zarar doğması, zarar ile fiil arasında da illiyet bağı bulunması gereklidir. Madde 50 gereğince zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi gereğince herkes iddiasını ispatla mükelleftir.Somut uyuşmazlıkta; İlk derece mahkemesince alınan 14,09,2018 tarihli bilirkişi raporunda; dosyaya sunulan tüm bilirkişi raporları da değerlendirilerek, 31.12.2014 havale tarihli Karanlık Dere Plankote ve Kübaj hesaplarında (05.12.2013 tarihli) çıkan hafriyat toprağının toplam 1504,32 m3 olduğu, …’nin yazılarından söz konusu dere ıslah işinin 10.05.2013 tarihinde başladığı, 04.11.2013 tarihinde bitirilmiş olduğu ancak sahadan çıkan hafriyatın tamamen kaldırılmadığı, dosyadaki hava fotoğraflarından, dere ıslahından çıkan hafriyatın dere boyunca dereye komşu boş arazi kenarlarına döküldüğü, dere ıslahından çıkan hafriyatın dava konusu parsel boyunca bu parsele dökülmüş olduğu, İSKİ’nin 05.12.2013 tarihli Karanlık Dere Plankate ve Kübaj hesapları paftasına göre dava konusu parselin dere ıslah projesindeki 04000 – 04300 km arasında karşılık geldiği, metrajlara göre de bu kısımdan çıkmış olan 397,715m3 toprağın dava konusu parsele dökülmüş olacağı, hafriyatın araziden kaldırılması ve nakledilmesi bedeli dava tarihi olan 26.11.2014 tarihi itibarıyla; 397,715 m3 x 35.TL/m3*KDV – 16.426.TL olarak belirlenmiş ise de toprağın kim tarafından davacıya ait parsele döküldüğü davacı tarafça ispatlanamamasına göre ilk drece mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesi doğrudur.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/11/2020 tarih, 2014/1698 Esas – 2020/953 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının peşin yatırılan 59,30 TL’nin mahsubuyla bakiye 120,60 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise kalan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 05/07/2023